1, tanıdık gelen bir ses

22 1 0
                                    

"tanrım eğer beni bu terk edişin senin takdirinse isteğin yerine gelecektir; ama bunun nedeni bensem, ne yapmam gerektiğini bana öğret

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"tanrım eğer beni bu terk edişin senin takdirinse isteğin yerine gelecektir; ama bunun nedeni bensem, ne yapmam gerektiğini bana öğret.."
-savaş ve barış, lev tolstoy

eylül,15
j

eongguk, yolunu kaybediyor.


bir sıcak, bir soğuk. jeongguk bu hisse alışıktı ki dokunduğu her şey ya sıcaktı ya soğuktu. ya eserdi ya dururdu. ya kaygandı ya sertti. ya geçerdi ya giderdi. ya açardı ya kapanırdı. parmak uçlarında hissettiği hayatı ya vardı ya yoktu ki jeongguk'un hayatı sadece iki seçenekten oluşuyordu. onun başka seçeneği görecek gözleri yoktu.

her sabah saat yedide kalkardı. bunun sebebi genellikle yastık altında olan telefonun alarm sesi olurdu. uyandığında rüya ile gerçekliği algılamaya çalışır, yarım saat boyunca yatağında otururdu. boş gözleri boşlukta süzülür. jeongguk o sıra sabahın tüm seslerini algılayarak günün nasıl başladığını anlamaya çalışırdı.

yağmur sesi mi geliyordu, kuşlar mı cıvıldıyordu, aşağıda kavga mı vardı, günlerde pazar mıydı, pazar ise etraf sessiz olmalıydı çünkü kaldığı binada herkes öğrenci ve çalışandı ve evi bir cadde üstüne yakındı. dolayısıyla uyandığı duyduğu araba ve insan sesleri ona hangi gün olduğunu, kuş ve hava esintisi havanın nasıl olduğunu anlatıyordu.

jeongguk uzun süre dinledi. dışarısı sessizdi. bu demekti ki bugün pazardı. havayı yokladı, hafiften yağan yağmurun sesini duydu. o sıra burnuna toprak kokusu geldi. bu kokuyu derince içine çekti çünkü bu kokuyu çok seviyordu. köşedeki sopasını bulup ayaklandı. yatağını bildiği şekilde toparlayıp odasından sopası yardımıyla çıktı.

ilk iş elini yüzünü yıkadı. ağzındaki kötü tattan kurtulmak için yavaş adımlarla mutfağa ilerledi. mutfağa varınca tezgahın üzerinden meyve sepetini yokladı. eline gelen küçük muz ile güne başladı. muzu yerken bugün ne yapacağını düşündü. tatilde zamanını genellikle evinde geçiren birisiydi. düşündü durdu, birkaç ev işi haricinde bir şey gelmedi. sonra açık pencereden gelen esintiyi takip ederek pencere kenarına geldi. yağmuru dinledi. elini uzatıp birkaç damlanın eline düşmesini bekledi. beklediğinden hızlı düşünce sağanak olduğunu anladı. "pencereleri kapatmazsam içeri su girecek." diye kendi kendine konuştu. jeongguk, kendi kendisiyle konuşmaya alışıktı çünkü etrafında konuşacak hiç kimsesi yoktu. bu ona bu alışkanlığı kazandırmıştı.

bir elinde sopası bir elinde muz çöpü ile tekrar tezgahın önüne geldi. evi salonu ve mutfağı iç içe olan bir dizayna sahipti. duvarları keskin değildi. bıçakları özel bir çekmecede, vazoları asla kolunun çarpıp da düşmeyeceği yerde köşeydi. elma çöpünü yerini ezbere bildiği çöpe attı. boş çöpte muz kabuğunun çarpma sesini duyunca çöpü kapattı. bu onun zaferiydi.

yin and yangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin