2.

102 13 24
                                    

Anlıyorum az kişi okuduğu için yorum gelmemesini ama ilk ficim olduğu için herhangi bir geri dönüşe gercekten ihtiyacım olduğunu düşünüyorum ki ikinciye daha iyi olabileyim. Lütfen hiç bir fikri esirgemeyin hijayenin gidişatı hakkındakileri dahi. Iyi okumalar.

okul bahçesinde arkadaşı yuna ile oturan minho'nun içine garip, anlamlandıramadığı bir his hakimdi. yuna'nın dediklerini dinlemeye zorluyordu kendini fakat içinde bir tarafı boğuluyormuş gibi hissettirirken bu pek mümkün değildi. yuna'ya boş gözlerle bakarken bunu farkeden kız konuşmayı keserek minho'ya dik dik bakmaya başladı. "minho, neyin var? bahçeye geldiğimizden beri boş boş bakıyorsun." minho konuştu sonra: "bilmiyorum. üstümde sanki bir ağırlık var gibi hissediyorum" bunu derken birden ensesindeki tüyler diken diken olmuştu. arkadaşını boşu boşuna burada oyalıyormuş gibi hissetti, ona devam etmesini söylerken kendini boş vermeye zorladı. "her neyse, diyecektim ki arkadaşlarla okuldan sonra bugün kafeye gidiyoruz, gel sen de beraber kahve içeceğiz." yuna'nın teklifi minho'ya cazip gelmişti, kahve içmeyi severdi. "bu çok iyi olur" diye cevap verdi minho. "tamam o zaman, çıkışta atatürk büstünün orada buluşuruz" diye bildirdikten sonra elini minho'ya doğru sallayarak sınıfına doğru yola koyuldu yuna.

bahçede oturduğu bankta telefonuna gelen mesajlara bakmaya başladı minho, aynı okulda okuyan üst sınıftaki kuzeni chan'dan gelen kantinde çay içmeyi teklif eden mesaja olumlu bir cevap yazıp kantine doğru yola koyuldu.

teneffüs olması sebebiyle dolu olan kantinde yer yok denecek kadar azdı. chan'ı da ondan bir kaç saniye sonra kantine girerken görünce elini sallayarak dikkatini çekti. beraber kantin sırasına girip beklemeye başladılar. minho onların biraz ilerisinde sırada bekleyen jisung'u görünce adını seslendi. "jisung! hey dostum, sen de gelsene yanımıza." sesin nereden geldiğini bir kaç saniye anlamlandıramayan jisung etrafına bakarken sonunda minho ve chan'ı farketti. sırada beklemesinin sebebi olan çikolatalı popkek ve sade sütünü satın alıp yanlarına gitti.

"selam. sen minho'nun kuzeni chan olmalısın değil mi?" jisung'un bunu bilmesine şaşırmıştı chan, tanıştıklarını hatırlamıyordu; tıpkı minho'nun bahsedip bahsetmediğini hatırlamadığı gibi. ikisi de buna rağmen bozuntuya vermediler, "evet, sanırım minho bahsetmiş daha önce. sen de jisung oluyorsun o zaman?" diye sordu chan gülümseyerek. "jisung ben" diyerek elini sıktı chan'ın jisung. ikisinin iyi anlaşacağını düşünen minho mutlu olmuştu, değer verdiğin iki kişinin anlaşması iyiydi.

kantinde yer bulamayan üçlü aldıklarını minho'ların sınıfında yemeye karar verdi.

yanlarına katılan 3. kişi sebebiyle ortam havasının garip olduğunu farkeden minho'nun sohbet açma çalışmaları pek bir sonuç vermemişti. sessiz bir şekilde elindeki boşalan kağıt bardağa bakan chan jisung'a dönerek dersler hakkında bir kaç soru sordu. chan'a kısık gözler ve hafif çatık kaşlarla bakan, kısa cevaplar veren jisung'un hâli minho'nun dikkatini çekse de bir şey yapmadı. en sonunda herkesin aldıkları bitince "seninle tanışmak güzeldi jisung, sonra görüşürüz minho." diyerek yanlarından ayrıldı chan. " e ben de kendi sırama döneyim, ders başlıyor az sonra" deyip jisung da ayaklandı. başıyla onaylayan minho önünde döndü.

az sonra gelen öğretmeni görünce morali bozulmuştu, felsefeden* gerçekten anlamıyordu çünkü. bugün için öğrencilerin seçtiği bir konu hakkında beyin fırtınası yapmak isteyen öğretmen, teker teker parmak kaldıran öğrencilerin konu fikirlerini almaya başladı. herkesin ilgisini çeken bir konu bulmak zordu. minho'nun sağ tarafından kalkan bir eli seçti örğetmen, elin sahibi jisung'un seri katillerin hayat felsefeleri hakkında konuşma fikri ilgi çekiciydi. öğrenciler sırayla düşüncelerini sıralarken minho sessizce onları dinledi. kimisi çocukluk tramvalarını sebep gösterirken kimisi beyin yapısına bağlı olabileceğini savunuyordu. ders geçip giderken jisung'un dikkatle herkesin dediğine kulak kesilmesi garipti, çok dikkat çekmeyecek bir biçimde sinsi gibiydi. sinsi insanlar ise minho'nun ilgisini çekerdi, farklı düşünen bir beyinleri olduğunu düşünürdü. jisung'u izlerken aniden göz göze gelince küçük olanın yanakları kızardı biraz, çok şirin göründüğü için gülümsedi minho. o gülümseyince ona karşılık gülümsedi küçük olan da. minho'nun aklına çıkışta kafede buluşmaya onu da çağırmak gelse de, bunu önce arkadaşlarına danışmak istedi. teneffüste yuna'nın yanına gidip soracaktı.

yuna
yaş:16,5
güçlü yan: minho zeki olduğunu düşünüyor.
güçsüz yan: biraz fazla şüpheci buluyor.
aile ile ilişkisi: bilmiyor.

chan
yaş: 18
güçlü yan: anaç bir yapısı var ve minho'nun öz olmayan abisi gibi.
güçsüz yan: minho onu güçsüz yanlarını farkedemeyecek kadar idolize etmiş
aile ile ilişkisi: çok iyi değil, ailesi müzik endüstrisinde iş bulmak isteğini desteklemiyor.


*sayısal bölümdeler evet ve felsefe dersleri var evet çünkü paşa gönlüm bunun hikayeye katkısını gördü ve eklemek istedi.

Evet bu bölüm bu kadardı sanırım, gerisi sonraki bölüme. Bir süreye kadar sevgili olmayacaklar çünkü Minho'nun Jihyo'dan artık tamamen vaz geçmesini istiyorum o da bir kaç bölüm alır. Ayrıca Jisung'un garip bir çocuk olduğunun anlaşılmasını istiyorum sonraki bir kaç bölümde, ondan sonra olaylara geçerim. Iyi planlarim var. Tek sorun bütün bölümleri "jisung'un gülümsemesi tatlıydı" diye bitirmek istemememe rağmen öyle bitirmem😭 Ama doğru düzgün moment de yazacam merak etmeyin. Öptüm hadi hepinizi görüşürüz.




ssick *minsung! -ara verildi-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin