Yazıya bakakalmıştım. Beni tekrar dünyaya döndüren şey ise Gardiyanların teker teker bizi buradan çıkarıyor olmasıydı. Bıçağı botumun içine soktum ve önümdeki demirlerden gelen açılma sesi ile ayağa kalktım.
İlk önce hepimize kıyafetler vermişlerdi. Kurşun geçirmez bir yelek, üzerine siyah bir kazak ve siyah bir pantolon. Masanın üzerinde duran silahlara bakıyordum.
"Eğitiminizin en önemli kısmına geldiniz." Dedi orta boylardaki sarışın adam. İsimlerini bilmezdik, sadece dediklerini yapardık. Sinir bozucu aksanı ile almanca konuşmaya devam etmişti.
"Bu görevi başarı ile tamamlarsanız Hydra'yı gururlandıracaksınız!" Ağır adımlar ile etrafına toplandığımız masaya bir resim koydu.
Siyahi, tek gözünü kapatan bir bantı olan ciddi görünümlü biriydi.
"Nick Furry. Bu adamın öldürülmesi gerek. Bunun için Avengersları oyalamanız gerekiyor ki onu koruyacak kimse olmasın." Sonra ise iki fotoğraf daha çıkarmıştı.
Kızıl saçlı keskin yüz hatları olan bir kadındı. Diğeri ise Sarışın Uzun boylu bir adam.
"Nathasha Romanoff ve Steve Rogers."
Ben, Ryan, Yelena, John ve Melinda kapının açılması ile o tarafa doğru döndük.
Winter Soldier... onunla göreve mi çıkacaktık.
"Winter Soldier! En iyi adamımı bu görevde kullanmamak saçmalık olurdu."
Yamuk dişlerini göz önüne çıkararak güldü ve ellerini birbirine geçirdi.
"Yaşasın Hydra!"
Winter Soldier ile göz göze geldik. O an kafama çok kötü bir baş ağrısı saplandı. Aynısı ona da olmuş gibiydi, benden daha profesyonel olduğu için sadece birkaç saniye gözlerini kapatmıştı fakat saçları gözlerini örttüğü için kimse görememişti bile. O sırada diğerleri de 'Yaşasın Hydra!' Demişlerdi. Ellerim ile alnımı tuttum ve saçlarımı geriye atıyormuş gibi davrandım. Kimsenin kötü olduğumu fark edip beni görevden almasını istemezdim.
•
Hepimiz bir uçağa bindirilmiştik. Tüm yol boyunca Koyu mavi gözlerin üzerimde olduğunu hissettim.
Burada birbirimiz ile pek konuşmazdık. Bizi birlikte tutan tek şey gittiğimiz görevler ve yaptığımız antremanlardı. Fakat Ryan'ı hatırlıyordum. Buraya ilk geldiğinde bizim aksimize daha enerjikti. Şimdi ise hepimiz duygularımızı kaybetmiştik. Burada Aile, Sevgili, Mutluluk, Heyecan, Üzüntü ve Aşk kavramları yoktu. Tek amacımız Hydra için çalışmak ve dünyayı daha güzel bir yer yapmaktı. Bize bu öğretilmişti.
Bilmiyordum... ne geçmişimi hatırlayabiliyordum ne de kendimle alakalı şeyleri. En sevdiğim renk yoktu burada, favori dondurma aromam ya da favori filmim. En sevdiğim mevsim ya da en sevdiğim şarkı. Her şey siyah beyazdı, ve Kırmızı.
Gözüm Kış askerinin metal koluna gitmişti, üzerindeki kırmızı yıldıza. O ise sanki bunu hissetmişti. Zihnimde bir ses yankılandı:
"Bakma."
Gözlerimi kırptım ve "Ne?" Diye seslendim.
Şimdi tüm gözler üzerimdeydi. Yelena ağzını açtı.
"Kafandan sesler mi duyuyorsun?"
Kaşlarımı çattım ve kış askerinin gözlerinden çektim gözlerimi.
"Yok bir şey." Dedim umursamaz bir tavırla. Gideceğimiz yere birkaç dakika kalmıştı. Kulaklıklarımıza gelen emir ile herkes paraşütünü aldı ve sırayla uçaktan atladı. En son ben ve Kış askeri kalmıştı. Hızlıca üzerime geldi ve beni kolumdan sertçe tuttu.
"Sende kimsin?!"
Kolumu kendime çekmiştim.
"Ben- ben ne olduğunu bilmiyorum."
Kaşlarını daha çok çattı ve bir şeyler dememi bekledi.
"Kafam patlayacakmış gibi hissediyorum, senin sesini duydum."
Kendi kendine fısıldadı.
"Bir görevim var... bir görevim var..."
Sonra ise tekrar gözlerime baktı.
"Ama seninle sonra ilgileneceğim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Awkward | James Bucky Barnes
AcciónI can not love everybody But you isn't anybody You look at me different So I let you see my body And now we don't speak it all.