sabahın ilk ışıklarının gözünün içine girmesiyle uyandı seungmin, yatağının içine kendini gömerek esnedi ve oflayarak yastığının altındaki telefonu eline alıp saate baktı. sabahın altısı olduğunu görünce gece yatmadan önce perdeyi çekmediği için kendine edebileceği en hafif küfürleri edip yatağında dikleşti, kendini zorlayarak yataktan çıkıp lavaboya gitti ve işlerini halletti. odasına geçip üzerine normal bir tişört ve şort geçirip, cebine telefon ve cüzdanını attı. kapıya doğru ilerleyip askıda duran araba anahtarını alıp ayakkabılarını giyerek evden çıktı. asansöre binip otoparka indikten sonra arabasını bulup bindi ve otoparktan çıktı, dikkatle arabasını sürerken aynı zamanda telefonuna seslendi.
"siri, chris'i görüntülü ara."
seungmin bunu dedikten sonra telefon açılıp aramayı başlattı. bir süre telefon çaldıktan sonra enerji dolu bir sesle açıldı ve seungmin'in genişçe gülmesini sağladı.
"günaydın güzelim, erkencisin bugün."
"günaydın birtanem, uyuyamadım ya yatmadan perdeyi kapatmayı unutmuşum güneş odama girmiş gibiydi sanki."
"bazen senin şu dikkatsizliğin beni çok güldürüyor." deyip kıkırdadı chan.
"bana diyene bak, hatırlatmasam bazen pantolon giymeyi unutuyorsun."
"öyle sevgilim öyle. her neyse umarım kahvaltı yapmamışsındır ve şu an birlikte kahvaltı yapmak için yanıma geliyorsundur."
"evvet beyefendi, ne içersiniz diye sormak için aramıştım."
"hmm, çilekli limonata."
"vazgeçemiyorsun şundan, ne buluyorsun onu da anlamıyorum."
"sanane adam, hadi yemekleri alıp gel bende şunları halledeyim."
"pekiii, pekiiii." dedikten sonra telefonu kapatıp ilerde gördüğü "hm" yazan tabelayı görüp gülümseyerek oraya sürmüş. arabayı park etmiş ve arabadan inip ilerdeki kafeye doğru yürümeye başladı. kafeye girdiğinde burnuna kokan yeni pişmiş yemek ve tatlı kokularını derince içine çekip gülümseyerek tezgaha ilerledi. etrafta görmek istediği yüzleri göremeyince seslendi.
"beyler, açık değil miydi ya?"
içerden onun sesini duyan genç kafasını uzatıp gülümseyerek yanına koşup sıkıca sarıldı.
"seungmin, nerelerdesin iki haftadır ya gözüm yollarda kaldı."
"arasaydın hyunjin."
"aramak isterdim faka-
"dikkatsizliği yüzünden telefonu suyun içine düşürdü, bende şu üzerindeki şeyi atmadan almasına izin vermiyorum."
"ya minho."
"efendim sevgilim." deyip sevgilisinin beline sarılıp kendine çekti. hyunjin bu yaptığıyla kızarıp sevgilisine sokuldu.
"bende burdayım minho."
"görüyorum, naber?"
"iyi sen?"
"iyi. ne için gelmiştin, iki haftadır yoksun mâlum."
"işlerim vardı, şimdi de chan'ın yanına gidiyorum odasında kahvaltı yapacağız."
"anladım, her zamankilerden o zaman."
"evvveet."
ikili başını sallayıp hızla seungmin'in her zaman aldığı paketlerden hazırlayıp tezgaha getirdiler. o sırada seungmin bildiği mutfağa ilerleyip bardaklardan alıp dolaptaki içeceklerden doldurup onları paketledi, tüm paketler hazır olduğunda seungmin parayı ödeyip ikiliyle vedalaştı. hızla arabasına geçip hemen çaprazında olan şirketin otoparkına doğru sürmeye başladı. kapıda artık neredeyse her gün onu burada gören güvenlik görevlisiyle selamlaştı ve otoparka girip arabasını yerleştirip paketleri aldı ve arabadan inip kilitledi. hızlı adımlarla yürüyerek ilerdeki asansöre bindi ve en üst katın numarasına bastı. asansör şansına hiç durmadan yukarıya çıktığı için tanrıya binlerce şükür ederek asansörden inip hemen karşıdaki odaya adımladı ve kapıyı tıklattı ardından cevap beklemeden içeriye girdi.
"gün boyu odama kimse uğramasın demiştim." kafasını önündeki belgelerden kaldırmadan konuştu chan. seungmin gülerek yanına adımladı.
"bu kural benim için geçerli mi?" chan onun sesini duyar duymaz kafasını kaldırıp kollarını açtı, seungmin onun bu haline gülüp paketleri masaya koydu ve kendisi için açılan kollara girip sevgilisinin dizine oturdu.
"aslında o kuralı seninle rahatça takılalım diye koydum." deyip gözlerini sevgilisinin dudaklarında sabitledi.
"hm, öyle mi?" deyip yavaşça sevgilisine yaklaştı seungmin. chan olacakları biraz daha hızlandırmak için hızla seungmin'in çenesini tutup kendine çekti. ikili yavaşça ve nazikçe uzun uzun öpüştüler, en son seungmin sevgilisinin dudağını yavaşça ısırıp ayrıldı. chan hafifçe sızlanarak çekildiğinde sahte bir sinirle seungmin'e döndü.
"acıdı, bir gün dudağımı kopartacaksın ya." seungmin onun bu haline gülüp yanaklarını okşayıp çekiştirdi.
"yerim seni adam, yerim yerim."
"ye beni seungmin, ye beni."
"tamam belki bir gün ama şu an kahvaltı yapmam lazım. çok açım christopher." deyip sevgilisinin kucağından kalkmadan paketleri açmaya başladı.
"şu ismimi nerde kullanacağını hala öğrenemedin." deyip bir elini sevgilisinin beline atıp okşadı, diğer eliyle de içeceğine pipetini batırıp bir yudum aldı.
"öğrenmediysem öğrenemedim, sanane adam?" bir yandan sevgilisine laf yetiştirip öte yandan da ağzına poğaçalardan tıkıştırdı. chan onun bu haline gülüp seungmin'in yemeye başladığı poğaçanın devamında bir parça bölüp ağzına attı.
seungmin ağzında duran büyük lokmayı yutup içeceğinden içti, ardından sevgilisine dönüp konuşmaya başladı.
"ya aşkım."
"efendim sevgilim."
"hep iş hep iş, biraz gezsek tozsak nolur ki? hani tamam benim yine tatillerim oluyor evde takılıyorum ama senin tatilin hiç yok, evde bir tek olursan geceleri oluyorsun ki bazen yoksun bile."
"öyle güzelim, üzgünüm bunun için ama biliyorsu-
"biliyorum, biliyorum. çok yoğun zamanınız fakat böyle olmaz, kendini bu kadar yıpratma chan. sonunda sen zararlı çıkıyorsun bilmiyoruz sanki."
"güzelim."
"her neyse tamam, demedim bir şey. sadece seni çok özledim, bunu bil."
"hm, hangi anlamda özledin?"
"bilmem, sen düşün onu."
"hmm, düşüneyim bir." deyip sırıttı chan, ardından elini sevgilisinin belinden kasıklarına doğru yavaş yavaş sürtünerek götürdü. seungmin yaptığı şeyle hızla ona dönüp gözlerini büyüttü.
"sapık herif, burda olmaz."
"sen ima ettin, ben neden sapık oldum?"
"ben ima ettim, söylemedim bile şak diye fakat sen... sen resmen beni elledin, pis sapık."
"sevgilime dokunmak sapıklık mı oldu? aloo kim seungmin, biz yaklaşık beş yıldır sevgiliyiz alooo."
"oldu di mi o kadar? aklıma senin üniversite mezuniyetinde ne kadar seksi olduğunu ve benim sana tutulup sırf adını bulmak için diploma töreninizde görevli olduğum geldi. şaka gibi ama çok büyüdük chan."
"evet sevgilim, birlikte olgunlaştık."
ikili kahvaltılarının devamında havadan sudan konuşup önlerine getirdikleri tüm poşetleri bitirmişlerdi. seungmin gitme vaktinin geldiğini anlayıp oflayarak sevgilisine döndü, chan onun bu haline burukça gülümseyip sırtını sıvazladı ve sıkıca sarıldı. seungmin hemen ona karşılık verip kafasını boynuna gömdü ve muhtemelen bir hafta daha hasret kalacağı kokuyu derince içine çekti.
"seungmin, yapma böyle. uzağında değilim istediğin zaman görebilirsin."
"pekala, her neyse..." deyip yerinden kalktı ve sevgilisine uzunca bir öpücük verip kapıya ilerledi. "... seninle görüşeceğiz chan adamı."
"görüşelim seungmin adamı."
.
.
.
merbalar minific cunku neden olmasin!!
arkadaslar ben tam bir minific yazariyim ya, diger turlu uzayinca nerde bitirecegimi bilemeyip sacmaliyorum:( o yuzden artik muhtemelen boyle minific'lerle gelirimmm.
kendinize dikkat edin, cokca sevgi
ŞİMDİ OKUDUĞUN
las vegas | chanmin
Fanfictiongünahlar şehrinde, benimle birlike tüm günahları yaşamaya var mısın güzelim? #four shot#