Açıklamayı okumadan bölüme geçmeyiniz. İyi okumalar...
"Ben Aftiel değilim." dedim yüzüncü kez. "Neler olduğunu hatırlamıyorum."
"Sana hatırlatacağım Aftiel. Bir daha adının Aftiel olmadığını iddia etme. Şimdiki adının ne olduğunu biliyorum Faith." bu adam sapık falan mıydı? Adımı nereden biliyordu? Söylememiştim bile. Bana neyi hatırlatacağını çok merak ediyordum. Burası garip bir yerdi. Sudan çıktığımda üstüme üzerindeki uzun siyah paltoyu vermişti ve yürümeye başlamıştık. Biraz gittikten sonra elini bir taşın içinden sokmuştu ve biz o büyük taşın içinden buraya geçmiştik. Bana tek söylediği ölüler diyarında olduğumuzdu. Hades olduğunu iddia eden kaçık adama baktım bir kez daha. Aslında yakışıklı bir adamdı. Kahverengi saçları buz gibi beyaz teniyle uyumluydu. Vampir olduğunu falan düşünebilirdim. Ben onu incelerken beni sırtımdan hafifçe ittirerek bir odaya yönlendirdi.
"Duş alıp üzerine bir şeyler giymek isteyeceğini düşündüm. Sonra seni uyandıracağım. Yatağın üzerine koyduğum havluyu kullanabilirsin. Aynı zamanda yatağın üzerine bıraktığım elbiseyi giyin. Korse için yardıma ihtiyacın olursa Sofia'yı çağırabilirsin." ona doğru kafamı salladığımda kapıyı kapattı. Banyo neredeydi? Burada iki kapı vardı. Birden kapı açıldı ve düşüncelerimi okumuş gibi verdi.
"Banyo şurası." dediğinde eliyle gösterdiği kapıya doğru bakıp tekrar kafamı salladım. Yani kaçık bir adamın evinde yıkanmam ne kadar doğru bilemiyordum ama şu an başka seçeneğim yok gibiydi. Tanrım o adam korse demişti değil mi? Seslice inleyip yatağın üzerindekilere kafamı çevirdim. Umarım iç çamaşırlarını o seçmemiştir.
---
Kesinlikle korseyi takamayacaktım. Kafamı kapıdan uzatarak seslendim.
"Aa şey... Hades, Sofia yardıma gelecek mi?" dediğimde önümde bir kız belirdi. İrkilerek geri sıçradım.
"Korkma! Ben Sofia. Seni korkutmak istememiştim."
"Ah sorun değil. Yardım edebilir misin?" dedim ve korsenin iplerini ona uzattım. Aniden korsenin sıkıldığını hissettim.
"İşte, oldu!" diye cırladı Sofia. Bu kız cidden çok hızlıydı. Elbiseyi de üzerime giyindim. Aynanın karşısında kendime bakarken Sofia ayaklarımın dibine bir ayakkabı bıraktı. Bu ayakkabıyla birkaç dakikadan fazla yürüyemezdim. Sofia'ya baktığımda üzgünüm der gibi omuz silkti.
Sofia, 'Hades'i' çağırmıştı. Yatağın üzerinde oturuyorduk. Ellerini ellerimin üzerine getirdi ve gözlerime baktı.
"Gözlerime dikkatli bak. Rengini düşün Aftiel. O zaman hatırlayacaksın." gözleri alacakaranlık rengindeydi. Bunda abartılacak bir şey yoktu ama sanki bana sesleniyordu. Ne dediğini anlayamıyordum. Ses arttığında sesi duymak için gözlerimi kapattım. Ben Aftiel'dım.
ALACAKARANLIK MELEĞİ!
Ee nasıl buldunuz? Bir sonraki bölüm sizin için daha açıklayıcı olacak. Bir sonraki bölğm görüşürüz...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AFTIEL
FantasySuyun üzerinde hareketsizce ilerliyordu genç kız. Dalgalar cansız bedenine çarparak tenini kızartıyordu. Nasıl ölmüştü? Ruhu bedenini nasıl terketmişti? Kıyıya çıktı cansız bedeni. Başında cezbedici güzelliğiyle siyahlara bürünmüş bir adam durdu ve...