8.

152 37 4
                                    

Sabah gözlerime vuran günışığı ile düşlerime veda ederek uyandım.Çevreme şöyle bir göz gezdirdim. Başım ağrıyordu.Bir süre yattığım yerden geride bıraktığım ailemi düşündüm.Kim bilir ne kadar üzülmüşlerdir.Yada iki üç ağlayıp eski hallerine dönmüşlerdir. Horozların ötüşmeleri günün başladığını hissettirmişti bana. Aceleyle yatağımdan doğruldum.Heyecanlıydım,ilk iş tecrübem olacaktı.Şöyle bir etrafa bakındım yatakta otururken. Etraf biraz dağınıktı. ilk bakışta pantolunumun nerede olduğunu göremedim.Biraz bakındıktan sonra kitapların yığılı olan bir köşede usulca durduğunu farkettim.Ayağa kalkmamla bacağıma giren krampın etkisiyle kendimi yeri öperken buldum. Canım acımıştı.Bacaklarımı uzatıp krampın geçmesi için kanatırcasına kaşıdım iyice kızardığını görünce elimi çekip ayağa kalkmaya çalıştım.Sendeleyerek pantolunu tozlu yerden kaldırıp giydim yavaşça. Sekiz buçukta işbaşı yapacaktım. Çok az zamanım kalmıştı. Giyinip yıpranmış ahşap merdivenlerden hoplayarak indim. Seri adımlarla koşarcasına mutfağa giriş yaptım.Kâhya Hasan abinin kahvaltısını yapıyordu.Beni görünce " ooo paşa uyanmış" dedi gülerek.Sıcakkanlı samimi tavrı bende olumlu izlenimler bırakmıştı. Aceleyle masaya oturdum. Masada duran boynu bükük çavdar ekmeğinden bir sandviç yapıp onu güzelce mideme indirdim.Çayımı hızlıca içip bir süre boğazlarımdan yakarcasına geçişini hissettim. Hasan abi benim hızlı hareket edişimi takdir edip, "dakik birine benziyorsun delikanlı kısa sürede mükemmel işler sergileyeceğimi şuan kuvvetli bir şekilde hissediyorum" diye söyledi. Hafif bir sevinç duygusu beni sarmıştı. Yemeğimi bitirip rutin işleri hallettikten sonra ayakkabılarımı giyip koşar adım traktöre bindim. Hasan abinin gelmesini beklemeye koyuldum.

Etrafım yemyeşil olmakla birlikte günün en güzel, en verimli saatleriydi bu saat dilimi. Heyecanlı bir şekilde dün akşamüstü incelemeye fırsatım olmamıştı detaylı bir göz gezdirdikten sonra aklıma bir iki mısra düşmüştü.Aceleyle çantamdaki defteri açtım.İlham perilerimin kaçmasına izin veremezdim.Yazmaya koyuldum yavaştan kafamda uçuşan mısraları." Masmavi bir gökyüzünün bize değdiği yerdeyiz. Ne bir eksik, ne bir fazla.Tamda olmamız gereken yerdeyiz." Bunu yazdıktan sonra bir rahatlığa kapılmıştım ki ev kapısının yüksek sesle kapanmasıyla irkildim. Hasan abi traktörü çalıştırana kadar aklımdaki soyut düşünceleri somutlaştıramadığıma üzülürken motorun çıkardığı ses üzüntümü ikiye bölmüştü.

Engebeli yollardan zıplaya zıplaya geçerken bir yandan da Hasan abiye yaşadıklarımın hepsini anlatıyordum. Adam şaşkınlıktan şekilden şekle giriyor, arada haydaa diye söyleniyordu.Ben mutluydum, içimi dışarıya uzun zamandır dökmüyordum kimseye . Döktüçe daha da rahatlıyor, rahatladıkça gaza gelip daha fazla şey anlatıyordum.

Yeşil yerini sarıya bıraktığında tarlaya geldiğimizi fark ettim. İşçiler bizden önce varıp işe koyulmuşlardı. Duyduğuma göre saatlik on lira yevmiye alıyorlardı. Buna rağmen yüzlerindeki gülümse bir an olsun eksilmezdi. Severek yapıyorlardı işlerini gerçi Hasan abi, adeta onlara bir abi gibi bir baba gibi yaklaşıyordu. İnsanlarla arası güzeldi. İşçilerin yüzlerini bir baba şefkati ile okşuyordu. Yeri geldi mi ağlayıp yeri geldimi gülümsüyordu işçilerle birlikte.

Hasan abi 45-50 yaşlarında olan babacan bir yüzü bulunan yirmi senelik bir çiftçiydi. Tek geçim kaynağı buydu. Gözleri hayat kokuyordu. Tek mutluluğu hasadın iyi olmasıydı. Arada bir kafasını kaşır işçileri seyrederdi. Ne zorluklar çekmişti kim bilebilir. Bana anlatmamıştı lakin hissedebiliyordu neler çektiğini. Yüzündeki çizgiler sanki bir asra tanıklık etmiş gibiydi.Sevecen bir yüzü,hayatın zorluklarını özetleyen kırışmış teni,pamuk beyaz saçları ona ısınmamı sağlamıştı.Kim derdi bu beyaz saçlarına kırışık yüzüne rağmen 45-50 yaşlarında. Kapkara gözleri çevresindekilere bir deniz misali bakıyordu.

Sabırsızlanmıştım iyice. İlk başta elime orak verip,ağacın bulunduğu yere kadar hasadı eşde etmemi istemişlerdi. Bir saat boyunca güneşin altında salladığım orağa aldırış etmeden kendimi tüm dinçliğimle ekinleri alırken buldum. Yaklaşık iki saate bitirmiştim yirmi metre karelik yeri.Bitirdiğimde ise çuvalla birlikte ağacın gölgesine yığılmıştım. Bir süre dinlendikten sonra ayağa nihayet kalktı. Silkelendikten sonra yavaş yavaş çuvalları ambarlara taşıdım. Bir tane biçerdöverin olması dezavantajdı bizim için . İşin daha uzun sürmesine sebep oluyordu.

Akşama doğru terden sırılsıklam olmuş bir şekilde ambarın kapısına dayandım. Sigara paketini cebimden çıkarıp , nazikçe yaktım. bir sürü işin üstesinden gelmemin rahatlığıyla derin bir duman çektim ciğerlerime.Bu sırada öksürük nöbetine girmiş bulunmaktaydım. Öksürdükçe boğazımın ağrısı daha da artıyordu.Gözler kıpkırmızı bir hale gelmişti. Kanlanmış bir şekilde güneşin batışını seyrettim. Bu gün iş biraz uzun sürmüştü.

Yorgun gözler ile misafirlikte ki çocuklar gibi hadi gidelim dercesine şöyle bir baktım Hasan abiye. Kendisi buğday çuvallarını saymakla meşguldü. Bitirdikten sonra koçum hadi kalk gidiyoruz demesiyle benim kalkmam bir oldu.Traktöre bindiğimde biraz burukluk vardı içimde sanki bir şeyler hala yarımdı. Ne olduğunu tam kestiremediğim duygular beni esir almıştı bir anda. Yarın sabah buradan da gidecektim. Buğday hakkında yetiştirilme koşulundan tut da ekimine kadar ayrıntılı bir şekilde her bilgiyi öğrenmiştim buğday hakkında.Hasan abiye yarın gideceğimi çekingen bir tavırla kısık bir şekilde söyledim. Bir süre baktıktan sonra "Evlat demek buraya kadarmış burdaki maceran umarım daha güzele ulaşırsın.Sen azmin ile kısa sürede başardığın işi dört işçi birden yapamaz.Hayatında sakin doğru bildiğin yoldan ayrılma. Bu senin doğruların başkasına izin verme sakin hayatına dokunmalarına ." öğüt nitelikli konuşması inene kadar devam etmişti. Duygulanmıştım, bir tarafım "gitme kal" derken, diğer tarafım "kafandaki ütopya bu değil.Sen daha farklı şeyler daha farklı monotonlaşmayacak bir şey istiyorsun durma git. " diye bağırıyordu.Bu kararsızlığıma bir sigara daha yaktım.Bu sefer öksürük nöbetine girmemiştim.Ne mutlu bana . Mutfağa yönelen hasan abi bana akşama son gecen diye sana ziyafet var diye seslendi gülerek . Bense bir merdiven basamağına oturup geleceğimi gözden geçiriyordum bu sırada.

Kafamdaki Ütopyalar(Taslak )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin