three, the consequences of the fight.

817 175 173
                                    

Gözlerimi araladığımda yine soğuk bir yatakta uyanmıştım. Anlaşılan Felix gideli baya olmuştu. Normalde ondan önce kalksam da bu sefer uyanamamışım gibi duruyordu.

Esneyerek yataktan tamamen çıktım. Uykumun açılması için yüzüme su çarpıp iyice kendime geldim. Mutfağı doğrudan atlayıp oturma odasına geçtim. Daha yeni uyandığım için pek aç hissetmiyordum kendimi. Bunu sık sık yapmaya başlamıştım.

Doktor olarak yaptığımın doğru olmadığını biliyordum. Neyse terzi kendi söküğünü dikemez zaten.

Kapı çaldığında bunu beklemediğim için üstümü başımı hızlıca bir düzeltip kapıyı açtım. "Lee Felix?" diye soran postacıya elimi uzatırken "Eşiyim ben, Han Jisung." kafa sallayarak ismimi not aldıktan sonra gitti. Zarfı ve kutuyu açmadan gidip çalışma odamıza bırakıp tekrar alt kata indim.

Ev gözüme pek dağınık gelmezken bugün toplama ihtiyacı hissetmemiştim. Koltuğa oturup günün çoğunluğunu tsubasa izlemekle geçirdim. Saatlerimi geçirirken aklımda aniden kargo takıldı.

İçinden ne çıkacağını merak ettiğim için genelde hep açardım zaten.

Merak ettiğim için üst kata çıkıp kargoyu açmak istedim. Zarfı açtığımda içindeki kağıtta bir sürü şey yazıyordu ama Felix'in başhekim olacağı cümlesi gözlerimin parlamasına sebep oldu.

Kutuyu açmak için makasa uzandığımda gelen kapı sesiyle Felix'in odaya gelmesini bekledim. Bu saatte geldiğine göre kargosu içindi yoksa bugün nöbetçi olduğunu biliyordum.

"Başhekim mi oluyorsun–" Açılmış zarfı gördüğünde sinirli sinirli yanıma ulaştı.

"Neden benim zaafımı açtın, görmemen gereken bir şeyler olabilirdi!" Sinirli olma sebebine şaşırırken endişeyle yüzüne baktım.

"Her zaman açtığımı biliyorsun, görmemem gereken ne olabilirdi ki?" Onun aksine şimdilik sakindim.

"İş ile ilgili bir şeyler veya öylesine bir şey benim icin geldiye ben açmalıyım."

"Neye bu kadar sinirlendin bilmiyorum ama benden sinirini çıkaramazsın." Sesim biraz yüksek çıkarken kaşları hızlıca çatıldı.

"Senden sinirimi çıkardığım falan yok."

"O zaman her zaman yaptığım bir şey için bana niye sinirleniyorsun!?" Bu sefer gerçekten haksız olduğumu düşünmüyorum.

"Jisung abartma, sadece hoşuma gitmediği için uyardım." Dişlerinin arasından keskin bir şekilde konuştuğunda artık ben de patlamak üzereydim.

"Abartıyor muyum? Sinirini bozan kim veya neyse umrumda değil. Buraya gelip bana boş boş bağırmayacaksın. Sen benden sinirini çıkar diye seninle evlenmedim!" Bazı sözcükler ağzımdan kontrolsüzce çıkıyordu.

"Senden sinirimi falan çıkardığım yok! Artık eşyalarımı karıştırmayı bırakman gereğini söylüyorum, çok rahatsız edici. Her neyse gidiyorum tamam mı?"

Cevap vermemi beklemeden odayı terk ettikten sonra alt kattan da kapıyı çarparak çıktı.

Dudağımı dişlerken gözlerim yeni yeni doluyordu. Her zaman böyle olurdu zaten, kavga ederken esip gürler ama yalnız kaldığımda saniyeler içinde ağlamaya başlardım.

Elim doğrudan telefonuma gitti. Kriz geçirmekten korktuğum için böyle anlarda yalnız kalmamaya çalışıyordum.

Hyunjin saniyesinde aramamı cevaplarken stüdyoda öğrencileri ile derste olduğunu arkadaki müzikten anlıyordum.

"Bir şey mi oldu Hanj?"

"Yanlışlıkla aradım." Cevap vermesini bile beklemeden kapatıp nefeslendim. Tamam stres oluyordum kriz geçirmeyeceksem bile geçireceğimi düşündüğüm için geçirecektim.

one house two broken hearts, jilix.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin