Şehitlik Mertebesine Ulaşanlar

8.2K 395 69
                                    

Aşağıdan gelen sesi ertelemeye çalışarak Ozan 'a döndüm.Ozan'ı yanına çektim ve onu sıkıca tuttum ve paraşüt kolunu serbest bıraktım. Paraşüt açılınca Ozan'ı daha sıkı tutmaya başladım. Arkadan gelen ateşin çatırtısı içimi yakarken yavaşça yere indik. Hızlıca etrafı kontrol ederken teröristler bizim kurtulduğunu görmüş olmalılar ki bizi arıyorlardı. İleride ki terörist grubu bizi görünce hızlıca yanımıza gelmeye başladılar. Ozan 'a baktığımda karnındaki akan kan içimi titretti. Olmaz dedim sende gidemezsin dedim. Ozan yavaşça yere düşünce onu tutmaya çalışırken iki el iki kolumdan tutup beni sabitledi.

"BIRAK BIRAK YA BIRAK, BIRAK İT, BIRAAK. OZAN NOLUR OZAN AÇ GÖZÜNÜ NOLUR OZAN, OZAN BIRAKMA, OZAN HADİ, NOLUR YA NOLUUUR BIRAKMAA!"

Kollarındaki eller artınca iki el silah sesi daha geldi. Gözlerimi kollarımı tutan itlerden çekip tekrar Ozan'a baktım. Bu sefer ki mermilerin biri kalbinin üstünde diğeri ise iki kaşının arasındaydı. Her yeri kandı. Bir an bir duraksadım. Hiç tepki dahi veremedim. Sindiremedim. Beni çektiler. Ozan'dan uzaklaştırıdılar.Şokun etkisiyle mi itlerin işiyle mi bilmem ama bayılmışım. Gözlerim rüya olduğuna inanmak için açılmıyodu. Beynim emir vermiyordu. Rüya olması için uyanmamam gerekti. Ta ki üstümde hissettiğim soğuklukla. Kendime gelip açılan gözlerim sudan dolayı bulanıktı. Gözlerimdeki suyu omzuma sildim ve tekrar açtım. Karşımda ki 25li yaşlarında bir adam vardı.

"Merhaba küçük askerlik."
" Merhaba küçük oran gutancık"

Yüzümdeki alaycı ifadeyi hiç bozmadan aklıma timi  getirmemeye çalıştım.

"Ah küçük askercik annenin nasıl öldüğünü bir de benden dinle diye buradasın."
"Annem ölmedi,şehit oldu. Siz soysuzlar o
kadının herkesin gözünde küçük görülsün diye onu canice öldürdünüz. Ama ne ben nede Türk halkı nasıl öldürüldüğünde değil. Ne için öldüğüne bakarız. Ben de bundan gurur duyuyorum annem istese o gün size her bilgiyi noktasından virgülüne kadar anlatırdı. Ama annem bir Türk kadını o yüzden bunu yapmadı.
"Seni buraya annenin nasıl bir Türk olduğunu konuşmak için getirmedim. Hadi artık gerçekleri konuşalım"

Kaşlarımı hafif sıkılaştırıp daha dikkatli dinledim.

"Hani şu baban neydi adı heh Mustafa Şanlı. Gerçek sandığın baban. Dimi?"
"Ne saçmalıyorsun açıkça söyle."
"Hadi ama annen sana söylemedi mi küçük askercik."

Onun dediği her şeye inanmazdım ama onun babam olmadığını ben de düşünüyordum.

"Söyle."
"Tabi mesela gerçek baban şuan senin burda olduğunu ve bunları sana anlattığımı biliyor. Ve senin daha uyandığımdan beri farkettiğin kameradan da şuan senin ellerinin zincirle bağlı olduğunuda izliyor. Ama merak etme yerini buldu ve şuan askerler yolda. Sana neden bunları söyledim. Çünkü baban bile bir kızı olduğunu bilmiyor. Her neyse yakında askerler burda olur o yüzden ben kaçar ha bu arada babası dikkat et kızın 1-2dakikaya havaya uçmasın kapiş. "

Göz kırparak odadan çıktı. Şuan aklımdaki soru işaretleri için hiç zaman yoktu. Burdan kurtulmanın yolunu bulmalıyım. Çok geçmeden kapının önüne demirler indi. Dışarıdan gelen demir sesleri küçük ama çok kapılı bir yerde olduğumu gösteriyor.
Dışarıdan gelen bağırış sesleri askerlerindi. İçeriye girmeye başlayan duman öksürmeme neden oluyordu. Biraz düşününce bombayı durdurmuşlar fakat kısa devre yapmış ve yanmaya başlamış olduğu fikrine vardım. En sonunda kapı kırılma sesleri geliyordu. Kapıya vurulan demir tekrar kapıya çarpınca kapının önündeki demirler yere düşmüştü. Bir kez daha demirin ağırlığına dayanamayan kapı bu sefer yerle bir olmuştu. Yanıma gelen bir asker kollarımda ki demirleri hallederken bir diğeri ayaklarımda demiri halletmişti. Kollarım açılınca küçük bir sarsıntı yaşadım. Kollarımı çözen asker kolumun altına girip bana destek oldu. Yiğit'in müdahale ettiği yaralar açılmış kanıyolardı. Saçlarım enseme yapışmış. Her yerimden ter akıyordu. Hızlıca oradan çıktık. Dönen başım bana yardımcı olmaz Ken yanımdaki asker o kadar yardımcı oluyordu. Yanan evden uzaklaşıp bir taşlığa ilerledik. Büyük bir taşın arkasını askerin yardımıyla oturdum. Diğer askerler etrafıma toplandı bir kaçı etrafı silahın dürbüniyle kontrol ederken diğerleri bana bakıyordu. Rütbesi en büyük olan asker yanıma geldi.

"İyi misin?"
"İyiyim."
"Timindeki diğer askerlerin nerde olduğunu biliyor musun üstteğmenim?"

Boğazıma tüğümlenen sesimle konuştum.

"Onlar en üst mertebede."

Şehit oldular. Diyememiştim o da ne olduğunu sormamıştı. Telsizi alıp bizden biraz uzaklaştı. Bir kaç konuşma yaparken gözlerim kan kaybından kapandı. Yanımdaki asker sıhiyyeci olmalı ki yaralarıma bakmıştı ama çoktan çok kan kaybetmiştim.

TEK AMAÇ VATANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin