Kerim kör değildi. Gözleri görüyordu. O beni görmüyordu. Sağır değildi. En ufak bir sesi bile duyabilecek kadar iyi duyuyordu. O beni duymuyordu. Hissetmiyordu, sevmiyordu, yok sayıyordu... Sadece ve sadece canımı yakıyordu. Bense yalnızca dua ediyordum. Ne zaman içime yerleştiğini bilmediğim bu duygunun bir an önce gitmesi için. On gündür bana 2 kilo verdiren, uykularımı zindan eden bu felaketin bir an önce bitmesi için. Kendimden nefret etmemek için. Ve en önemlisi de hayatıma devam edecek gücü bulabilmek için.
Saçımı biriren kuaföre teşekkür ederek kalktım. Birazdan aynı masaya oturacaktık. Yan yana. Bir aşka şahitlik edecektik. Içimde kendi aşkımı öldürmeye çalışırken bu hayattaki en kıymetlimin mutluluğunu alkışlayacaktım. Ben yine bugün maskemi takıp rolümü oynayacaktım.
Son kez aynadan kendimi süzerken Nisa yanıma geldi. Elini omzuma koydu.
-Yağmur, iyi değilsin. Bak sıkboğaz etmeyeyim diyorum ama canımdan can gidiyor. Gözünün ferri sönmüş. Neden böyle bilmiyorum ama hiçbir şey senden kıymetli değil.
Göz pınarlarıma yerleşen yaşı geri içeri yollayıp gülümsedim. Bu hayatta arkadaş grubumdan başka kıymet verenim yok diye çığlık atarken sadece gülümsedim.
...
Kalemi tutan eline baktım. Damarlı eli ile kavradığı kalemle afili bir imza attı. Defteri Belediye Başkanı'na uzattı. Bakışlarımız bir an bile birbirine değmezken ayağa kalktı. Ben de kalktım. Enkaz olsam dahi kalktım. Kendim için kalktım. Sıla için kalktım. Aşklarına olan saygım için kalktım. Onları bir araya getiren ve aralarına aşk koyan kadere saygım için kalktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEFER (Askeri Kurgu)
General FictionBeyaz önlüğe düşen bordo berenin hikayesiydi bizimki. Al bayraktan öğrenmiştik aşkı. Doktor Yağmur vatan sevdalısı bir adamı sevmişti. Hayatı boyunca kalbinde yara eksik olmayan asi güzel gönlünü Yüzbaşı'ya teslim etmişti. Peri masalı değildi onlar...