oneshot

408 46 24
                                    

🇷🇺: istp
🇹🇷: entp
-

(Tr)

🇹🇷: Hadi ama Rus, biliyorsun seni bütün gün bekleyemem. Talibim çok malum.

Beni kapıda ağaç ettikten sonra sonunda binadan çıkabilen Rus'la uğraşıyordum. Elinde iki poşet vardı. Birini kendisi tutarken diğerini bana attı. Elindekini kapının önüne bıraktı ve cebinden anahtarını çıkardı. Kapıyı kilitliyordu.

🇷🇺: Çok konuştuğunu söyleyen olmadı mı hiç?

🇹🇷: Oldu ama senden başka kimsenin lafı geçmiyor.

Kapının sağlamlığından emin olduktan sonra tekrar anahtarı cebine attı ve poşeti eline aldı. Önümden yürümeye başlamıştı, ben de çok geçmeden onu yakaladım. O zaman fark ettim ki elimizde ki poşetler resmen bok kokuyordu amk.

🇹🇷: Bunlarda ne var amk?

🇷🇺: Çöp.

🇹🇷: Amk çöpleri atalım diye mi buluştuk senle?

Rus bana imalı bir bakış attı.

🇷🇺: Bir işe yararsın demiştim. Çok mu ağır geldi? Prensesimi yormak istemem.

🇹🇷: Sg amk.

Sırıtmakla yetindi. Birkaç dakika sessiz geçti, ta ki biz bir çöpün yanına varana kadar.

🇹🇷: Atalım mı?

🇷🇺: Olmaz, anısı var. At bi zahmet amk.

🇹🇷: Sana da yaranılmıyor ki amk!

Güç bela ikimiz de çöpleri attık.

Biz böyle atışa kakışa yürümeye devam ederken tahmince 15 dakika geçti. Sonunda asıl varmak istediğimiz denize yaklaşıyorduk. Rus'la aramızda Karadeniz vardı. Biz de genellikle Karadeniz'de buluşurduk; bazen onun, bazen benim sınırlarımda. Hava pek açık olmasa bile suyun Ay'ın ışığıyla parlaması bize denizi gösteriyordu. Biraz daha yakınlaşınca mermerden yaklaşık bir metrelik korkuluklara(?) rastladık. Bunlar denizin kayaları ve şehrin geri kalanını uzun bir şekilde ayırıyordu.

İleride bir merdiven vardı, bizi kayalara indiriyordu. Rus'un elinden tutup onu oraya doğru çekmeye başladım.

🇷🇺: Sakin...

Merdivenin başında durduk. Merdivene yaklaşalım derken sokak lambasına da yakınlaşmış olmamız etrafı bira daha aydınlatmıştı. Ben hala denize bakarken Rusya'nın başını bana doğru çevirdiğini hissettim.

🇷🇺: Ee, planınız nedir prenses?

🇹🇷: Şunu demeyi kes amk. Ortamın içine ediyorsun bak!

Ben de Rus'un kırmızı gözlerine kaçamak gibi hissettiren bir bakış attım, gözlerimin tekrar karşımızdaki denizi bulması uzun sürmedi.

🇹🇷: Gel.

Dedim ve Rus'un tekrar beyaz tenli elini tutup merdivenden aşağı indirdim. Taşlar üstünden yürünebilecek büyüklükteydi. Taşların resmen büyüklüklerine göre sıralanmıştı, en büyük taşlar en baştaydı ve bi metre vardı herhalde; küçük olanlar ise en denize doğru olanlardı ve boyutları bir karış anca vardı. Değişik bir deniz kenarıydı burası. İnsanlar genellikle ya son nefeslerini almak ya da yürek yiyip en sonuda tahtalı köyü boylamak için bu denize girerdi. Deniz sularına bir iki metre kalana kadar Rus'un elini bırakmadan onu çekiştirdim. O da daha fazla ilerlemek istemiyordu sanırım.

Deniz | RuskeyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin