Lee Jihoon ortalığın sakinleşmesinin ardından hep birlikte durmuş durum değerlendiriyorlardı. Daha doğrusu Soonyoung ile birlikte ne yapacaklarını düşünmeye çalışıyordu. Kamptan olabildiğince uzağa gitmeleri gerekiyordu.
"Yani, beni bu insan kurtardı öyle mi?"
Yeni uyanan yaralı kontun adının Joshua olduğunu öğrenmişlerdi. Jihoon onun kendisine inanamazmış gibi bakmasına şaşırıyordu.
"Bu kadar tuhaf olan şey ne?"
Onun hayatını kurtardığı için böyle bir muamele beklemiyordu açıkçası. Joshua uzandığı yerden kalkıp dudak büzerek ona bakıyordu.
"Bir insanın bize yardım edeceği aklımın ucundan bile geçmezdi doğrusu."
Soonyoung dik ve ciddi duruşuyla onlara gardını almış gibiydi. Jihoon açıkçası tüm bu olanların üzerine şu an buna gerek var mı yok mu emin değildi.
"O olmasaydı çoktan gebermiş olacaktın."
Jeonghan tüm bu olanlardan sonra yanına gelip Jihoon'a el uzatmak için yaklaştığında Soonyoung ne olur ne olmaz der gibi iyice yakınına gelmişti. Jihoon kendisine uzatılan ele baktığında onun samimi gülümsemesini gördü.
"Joshua ve beni kurtardın. Bu saatten sonra sizi bizden sayabiliriz."
Siz diye bahsetmesine takılı kaldı Jihoon. Soonyoung'u melez oldukları için vampir görmüyorlardı. Onu kendilerinden ayrı tutuyorlardı. Bunun onun için fark etmese de kırıcı bir şey olduğunu düşündü. Olduğu ırkın kendisini reddetmesi, bu kabul edilebilir bir şey değildi.
Bu konuda bir şeyler dile getirmek ister gibi elini sıkmayı reddedip bir şey diyecekti ki herkesin dikkati bir anda başka tarafa döndü. Jihoon ne olduğunu anlamak için Soonyoung'a baktığında onu koluyla arkasında tutmaya çalışıyordu.
"Sen de aldın mı sesi?"
Jeonghan'ın sorusu dikkat kesilmelerinden dolayı havada asılı kalmıştı. Kısa boyuyla Soonyoung'un arkasında neyden saklamaya çalıştığını anlamak ister gibi kafasını uzattı.
"Kesinlikle bir vampir."
Jihoon başka bir vampir düşüncesiyle korkmalıydı ancak ilk defa kendini bu kadar iyi güvende hissediyordu. Onun arkasında salına salına gelen yüzü gördüğünde şaşırdı. Geçen sefer konuşmalarında kendini Mingyu olarak tanıtan kişiydi.
O avcı kampına elini kolunu sallayarak giren bir haberciydi. Vampir olmasının imkanı yoktu. Gülerek, rahat tavrıyla gelen Mingyu'nun karşısında saldırmaya hazır ikiliye baktı. Onun neden veya nasıl burada olduğunu bilmiyordu ancak şu anki durum hiç de iyi durmuyordu.
Jihoon önünde duran Soonyoung'u geçip karşısına gitti. O daha fazla bu üç vampire yaklaşmasındansa kendisi gitmeliydi. Ancak Soonyoung sanki korkunç biriymiş gibi arkasından koşturdu. Tam olarak Mingyu'nun karşısında durmuştu ki arkasındaki sesi duydu.
"Jihoon dur."
Göz açıp kapayıncaya kadar yakınına gelen Sooyoung daha duramadan Mingyu'nun tek el hareketiyle geriye fırladı. Jihoon ne olduğunu anlayamadı bile. Soonyoung geldiği noktaya kadar geriye sürüklendiğinde şaşkınca Mingyu'ya baktı. Onun yüzünde yan, alaylı bir gülüş vardı.
"Ona gerçekten yardım etmişsin."
Jihoon ne olduğunu idrak edemeyecek şekilde bakıyordu. Soonyoung geriye sürüklendiği yerden tekrar ayaklanıp Jeonghan ile birlikte daha yavaş yanına gelmeye başladılar. Mingyu el işaretiyle onlara durmalarını söyledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Your Heart Got Teeth | Soonhoon
FanficDünyanın ırkçılığı sona ermesini sağlayan şey barış değildi. Savaş değildi. İnsanları bir bütün eden ve onları birbirleriyle birleştiren şey insanlıktan çok daha farklı bir şeydi. İnsanlar onlara vampir demeyi tercih ettiler. Onları tehlikeli görd...