Kucağımda uyuya kalmış olan Ecrin'in saçlarını okşadım. Hastaneden çıkalı tam tamına bir hafta olmuştu. Koca bir hafta geçmişti.
Uğur'u tam bir haftadır görmüyordum. Bu durum her ne kadar canımı yaksada böyle olması gerekiyordu. Gerekiyor muydu cidden? İki kalp birbirine atarken ben bu atışları duymamazlıktan geliyordum resmen. Özledim, çok özledim. Ama cesaretim var mıydı?
Hem kalbimde hem de yanımda çok büyük bir boşluk var. Ecrin'i kucağıma alıp odaya götürdüm ve yavaşca yatağa bıraktım. Üstünü örterken başına küçük bir öpücük kondurdum.
Ece'nin eskiden yattığı şuan boş olan yere baktım. Kalbim tavada kızartılıyormuşcasına kavruldu. Yandı ve kül oldu. Ben O'nu kayıp etmiştim. Tamamen kayıp etmiştim. Ellerim titremeye başladığında yattığı yere gidip yastığına sarıldım. Gözlerim yanmaya başladığında ayağa kalkıp odadan çıktım. Acımı tazelemek istemiyordum. Gerçekten O'nu çok özlüyordum. Kardeşimi geri istiyordum ama imkansızdı.
Yanımda olan ve sevdiğim insanların değerini bilmeliydim. Hızla ayakkabılarımı giydim ve evden çıktım. Kapıyı kilitleyip pantolonumun cebine tıkıştırdım. Belki Uğur'a bir şans daha verebilirdim. Bize bir şans daha vermeliydim. Yok edemezdim bu aşkı. Kalbimin daha fazla acı içinde boğulmasına izin veremezdim.
Villanın yolunu tutarken kalbim hızlı ritimlerle atmaya başlamıştı. Gidiyoruz kalbim, sevdiğin, aşık olduğun kalbe gidiyoruz. Bu kadar yarımlık yeter kalbim diğer yarına gidiyoruz. Bir bütün olmaya gidiyoruz.
Adımlarım kalbim gibi hızlandığında gözüme boş yüzük parmağım takıldı. Boştu ama dolacaktı. O yüzük eski yerini almalıydı. Deli gibi pişman olmuştum. Ben... ben O'nsuz bir hiçtim....KOCA BİR HİÇ.
Tam karşıdan karşıya geçeceğim sırada bir kız çocuğu gördüm. Sarı saçlı, tatlı bir kız. Yola atlamıştı ve arabayı fark etmiyordu. En fazla beş yaşındaydı ve yandan iki at kuyruğu olan saçı ile fazlasıyla şirindi.
Annesi telefonla konuşmaya dalmıştı ve kızının gittiğini bile fark etmemişti. Sorumsuzlukta bir numara bir anneydi.
Araba daha fazla yaklaştığında hızla küçük kızı kenara doğru attım. Kızı kurtarmıştım ancak ben yolun ortasında şok ile kala kalmıştım.
Araba yavaşlamaya çalışsada fazla hızlıydı. Küçük kız nasıl olduysa kolumdan beni kenara doğru çekmeye çalıştı ve aklım başıma geldi. Hızla kenara çekilirken tökezlemiştim ve yere hızlı bir şekilde iniş yapmıştım.
Olayın şoku ile olduğum yerde kala kalmıştım. Arabayı kullanan adam arabayı kenara çekip yanıma gelmişti. Etrafıma insanlar dolaşmaya başladığında sesler buğulu geliyordu. Kalbim göğüs kafesime değecek derecede hızlı atıyordu.
"İyi misin kızım?" sesler netleşmeye başlayınca ayağa kalkmaya çalıştım. Biraz zorlansamda dengemi sağlamıştım.
"B-ben iyiyim." dedim ve kalabalığı geride bırakarak yürümeye başladım.
Hiçbir şey olmamış gibi davranmak... Değişik. Bir yandanda güzel. İnsan hiçbir şey yokmuş gibi davranmayı öğrenmeli.
Adımlarımı hızlandırırken villa görünmeye başlamıştı. Koşmaya başladığımda bir erkek ve bir kadın görmem ile birlikte durdum.
Daha iyi görmek için yaklaştım. Uğur'u görüyordum, yanında siyah kıvırcık saçlı bir kız vardı.
Kız kıvırcık saçlarını sallandırıp Uğur'a yaklaştığında kalbim acı ile eziliyordu. Uğur, ellerini kızın beline sarıp kendisine doğru çektiğinde bacaklarım titremeye başladı. Kızda ellerini Uğur'un omuzuna attı ve gülümsedi.
Gördüğüm manzara ile birlikte ellerimi ağzıma çığlık atmamak için götürdüm. Dudakları birleşmişti...
Bir zamanlar benim dudaklarıma değen dudaklar şimdi başkasının dudaklarıyla birleşmişti. İşte bu gerçek beni deprem misali yıkıyordu.
Gözlerim yanmaya başladığında gökyüzüne bakmaya başladım. Allah'ım neydi benim suçum? Ne bu dert, bu çile? Şimdi yarım olan kalbim çeyrek olmuştu. Git gide parçalara ayrılıyordum. Ben kayıp ediyordum. Her şeyi kayıp ediyordum.
Arabaya bindiklerinde bir ağacın arkasına girdim ve kendimi sakladım. Sende git Uğur. Herkes gibi sende git.
Araba gittikten sonra ağacın arkasından çıktım ve daha önce de gitmiş olduğum ormana doğru koşmaya başladım.
Bacaklarım titrese de aldırmıyordum ve koşmaya devam ediyordum. Düşsem ne yazar ki? Zaten ben benliğimi kayıp etmişim.
Ormana kısa bir süre içinde ulaştığımda soluk soluğa kalmıştım. Her şey bu lanet ormanda başlamıştı. O'na burada bağlanmıştım.
"Orman kraliçen burada Uğur! Sen ise başkasının kollarındasın! Beni çok seviyordun hani? Aşıktın bana? Ne oldu lanet herif? Ne değişti? Neden Uğur? Neden?!" ses tellerimi yırtarcasına bağırıyordum. Ormana haykırıyor ve içimi döküyordum.
Büyük bir ağaca sırtımı yaslayıp yavaşca yere çöktüm. "SENİ SEVİYORDUM! LANET OLSUN ÇOK! GERİ DÖNMENİ İSTİYORUM!" başımı dizlerime koyup ileri geri sallanmaya başladım. Delirmeye başlıyordum sanırım. Acımasız hayat hergün beni parçalara ayırıp içten içe bitiriyordu.
Yüksek sesli hıçkırıklarım göz yaşlarıma eşlik ediyordu. Başımı dizlerimden kaldırıp şaşkınlıkla Uğur'a baktım. Bana bakıyor ve masumca gülümsüyordu.
"Uğur?" çatallaşan sesim ile konuşmuştum. Ayağa kalkıp yanına gittiğimde O'na dokunamıyordum. "Neden konuşmuyorsun?" sarılamıyordum da. Bir toz bulutu gibiydi. Gördüğüm en güzel toz bulutu.
"Korkutma beni lütfen!" diye bağırınca beni izleyen elinde tüfeği olan yaşlı adamı gördüm. Bana şaşkın bir şekilde bakıyordu. Büyük ihtimal ile avlanıyordu.
"Sen kiminle konuşuyorsun kızım?" yanımda ki Uğur'u işaret ettim. "Uğur ile konuşuyorum. Eski sevgilim ile." adam daha çok şaşırdığında olayı çözmeye çalışıyordum. Bu kadar şaşırılacak ne vardı?
"Yanında kimse yok ki kızım?" adamın cümleleri ile dehşete düşmüştüm. Yanımdaki Uğur'a baktığımda bana gülümsediğini gördüm.
Adam cebinden telefon çıkartıp bir numara tuşladığında neler olduğunu anlayamamıştım.
Arkasını dönüp telefon ile konuşmaya başladı. Uğur'a biraz daha yaklaşıp fısıldadım. "Bu adam ne saçmalıyor?" tepki bile vermediğinde sinirlenmiştim. Sadece gülümsüyordu. Bana yaklaştığında elini tutmaya çalıştım. Yine tutamamıştım.
"Bence bu adam bunamış." diyen Uğur'a onaylarcasına baktım. Sonunda tepki vermişti. Kesinlikle bu adam bunamıştı. Adam telefonu kapatıp cebine atarken tek kaşımı kaldırmış bir şekilde bakmaya başladım.
"Neyse size iyi günler." deyip tam gitmek için bir adım atacaktım ki kolumdan tuttu. Adama dönüp baktığımda yüzünde endişe var gibiydi.
"Bekle kızım." dediğinde bir adım geriledim. "Birisini aradım. Gelecek şimdi. Onları bekle." adama şüphe ile baktım.
Biraz bekleyebilirdim sanırım. "Pekala." deyip beklemeye başladım. Yanımdaki Uğur'a bakmaya başlayıp sarılma isteğimi yatıştırmaya başladım.
Ambulans sesini duymam ile şaşırmıştım. Buraya geliyor gibiydi. Evet doğru tahmin etmiştim ambulans gelip önümüzde durmuştu.
Yaşlı adam ambulansın içindekilere bir şey söylüyordu. Ben de ne söylediğini anlamak için biraz yakınlaştım. "Bu kız hayali şeyler görüyor. Bir deli. Hemen sizi aramak istedim. Siz gerekeni yapın." diyen yaşlı adama şaşkınlık içerisinde baktım.
Ambulansın içinden çıkıp kolumdan tutan adama dönüp bağırdım. “BEN DELİ DEĞİLİM!”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hizmetçi Kız
Ficção GeralHiç mutluluk uğramaz mıydı? Umutlar hep tükenir miydi? Çalıştığı yerdeki adama kalbini kaptıran bir kızın acı ve çaresizlik dolu hikayesi. TÜM TELİF HAKLARI HİZMETÇİ KIZIN ÖNLÜĞÜNÜN CEBİNDE SAKLIDIR.