"Her veda, açılan yeni bir yaraydı..."
~~~
Herkesle vedalaştık artık gidecektik. Arabanın kapısını açtım sonra da etrafıma baktım;yıkılan evlere,kendi evime,okuluma (Okulum evimizin karşısındaydı),doğup büyüdüğüm mahalleye,veda saatine... Saat 09.35'ti. Dalıp gitmişim,annem bana seslendi ve arabaya bindim. Babam arabayı çalıştırdı. Gaza bastı,araba çalışmaya başladı, ilerliyorduk. Bu çok normal bir şeydi ama bana tuhaf geliyordu. Arka koltukta; annem,ben,ablam ve kardeşim oturuyordu. Ön koltukta ise arabayı süren babam ve kuşlar vardı. Kuşların kafesi ön koltuklardan birini kaplamıştı. Diğer koltukta zaten babam vardı. Bu durumda ise annem arka koltuğa geçmek zorunda kalmıştı. Biraz sıkışmıştık. Ama yapacak bir şey yoktu.
Akrabalarımız ağlıyordu. Ben ilk başta ağlamasam da sonradan ağlamaya başladım. Güzelim şehrimi terk etmek bana çok ağır gelecekti. Buna dayanabilecek miydim? Başka şehirde hayatıma devam edebilecek miydim? Aklımda henüz yanıtı olmayan bir sürü soru vardı. Bunları yaşayarak öğrenecektim. Geleceğimi tahmin edemezdim ki.
Okulun bahçesinden çıkmıştık. Evimiz bizden birkaç metre gerideydi. Arkamı döndüm, evimize baktım. Artçı depremler yüzünden daha da kötü bir hâle gelmişti. Evin üstünde ki su depoları ve enerjiler aşağıya düşmüştü. Su depoları ve enerjiler bir insanın üstüne düşseydi eğer o kişi ölebilirdi. Neyseki öyle birşey olmamıştı.
Okuluma baktım. Çatısı yıkılmıştı. Bir tane duvarı ise çok dikkatimi çekmişti. Neredeyse yuvarlak bir şekilde duvar yıkılmıştı. Adeta özellikle yapılmış gibiydi. Resmen oyuk oluşmuştu. Çatlaklar çok fazlaydı. Çok şükür ki deprem esnasında okulda değildim. Eğer okulda olsaydım eminim ki oradan yaralı veya ölü olarak çıkardım...
Yolumuza devam ettik. Karşımızda ki evin çatısının yarısı aşağıya düşmüş, çatının bir diğer yarısının ise her an düşecek gibi sallandığını görmüştük. Oradan geçmek çok tehlikeliydi. Fakat başka yol yoktu. Babama, "Baba buradan geçerken hızlı gidebilir misin? Çünkü buradan geçmek oldukça tehlikeli. Görüyor musun? Çatı her an düşecek gibi. Hızlı bir şekilde geçelim de üstümüze düşmesin." dedim endişeyle.
Babam endişemi fark ederek, "Tamam, hızlı giderim ve görüyorum. Buradan geçmek gerçekten oldukça tehlikeli."
Sevinmiştim. Bu konuşmalar aramızdan geçerken gittikçe oraya yaklaşıyorduk. Ve geldik. Babam arabayı daha hızlı kullandı sonra oradan uzaklaştık. Tehlike az da olsa gitmişti. Babam bana, "Tamam mı Nisa'cığım? Tehlike gitti mi? Bak, üstümüze çatı düşmedi." dedi gülümseyerek.
"Hayır babacığım, tehlike daha gitmedi. Buna benzer daha bir çok ev var."
Bana hak vererek, "Haklısın Nisa. Bundan beter evler bile var. Yan yatmış, öne yatmış her an düşecek olan evler gibi."
Yoldayken babam radyoyu açmıştı. Depremle ilgili haberler söylüyorlardı, "Merkezi Kahramanmaraş/ Pazarcık olan ve on bir ilde hissedilen çok büyük bir depremin üçüncü günündeyiz. Kahramanmaraş ve bir çok ilimizde AFAD tarafından kurtarma çalışmaları sürüyor. Enkazdan yaklaşık on kişiden daha fazla insan çıktı."
Babam radyoyu değiştirmişti, "Mahmut Özer 06.Şubat depreminden dolayı okulların iki hafta daha tatil edildiğini açıkladı."
Bu haberi duyar duymaz içimden, "Şimdi çoğu öğrenci okullar tatil olduğu için seviniyordur. Oysa ben o kadar üzgünüm ki... Okulların açılmasını ve okula gitmeyi beklerken, kendimi sokakta evsiz bir şekilde buldum..." diye geçirdim.
Kendimi çok üzgün ve çaresiz hissediyordum. Sanki bir daha hiç mutlu olmayacakmışım gibi geliyordu. Her zaman yaşayan ölü kalacakmışım gibi... Hayatım sona ermiş,bitmiş gibi... Ama hayat devam ediyordu. İnsanlar hareket ediyordu,nefes alıyordu... Vücudumu hareket ettirince bir garip geliyordu. Anormalmiş gibiydi sanki...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASRIN FELAKETİ
Random"Ölmeyeceksin," diye fısıldadı annesi ama sesinde umut yoktu, sadece umudunu yitirmiş, çaresiz bir kadının sesiydi bu. "Hepimiz yaşayacağız, buradan gideceğiz ama şimdi arabaya geçmemiz gerek, çok ıslandık." Yüzünü annesine çevirdi, yaşla dolup ta...