"Arabayı daha yavaş sür. Dahlia, İsra'nın sarsılmaması gerektiğini söyledi." bana anlamsız gelen tatlı bir kadın sesiyle yavaş yavaş ayılmaya başladım. Yolculuk yapıyor olmalıydım. "Belki de ambulanstayımdır? diye düşündüm. Bu fikrimden hemen vazgeçtim. Etrafta ne bir kargaşa sesi, ne de hastaneye özgü o ağır ilaç kokusu vardı. Sadece sürekli devam eden bir tıkırtı sesi.. Birkaç saniye bu sesi dinledim. Artık sesleri daha net duymaya başlamıştım. Yere sürekli bir şey vuruyordu. Ses kulağama artık daha tanıdık geliyordu. Bir at arabasında olmalıydım. Kesik kesik "Tamam, daha yavaş gideceğim." diye bağıran yaşlı adamın sesiyle gerçekliğe tamamen döndüm. Gözlerimi yavaşça araladım. Hiç beklemediğim bir manzarayla karşılaştım. Karşımda masmavi bulutlu bir gökyüzü, turuncunun her tonunu bulabileceğiniz irili ufaklı ağaçlar ve lacivert zambaklardan oluşan bir renk cümbüşü duruyordu. Sanki peri masalından fırlamış büyülü bir yerdi.
Yavaşça yerimden doğrulmaya yeltendim fakat hem aniden gelen baş ağrısı hem de kalkmamam için bedenime doğru yönelen el bana engel oldu.
"Dinlenmen gerek buraya gelirken bedenin çok yoruldu. Zaten hava kararmak üzere yakın zamanda mola vereceğiz. O zaman daha iyi dinlenebilirsin. Lütfen kendini yorma." bu o kadındı. Kendimi bir an güvende hissettim. Hayır, bu çok yanlış bir düşünceydi artık birilerinin beni manipüle etmesine izin vermeyecektim. Ani baş ağrıma rağmen hızlıca öne atıldım."Sen kimsin? Burada ne işim var? Beni kötü emellerinize alet etmeye kalkmayın! Bırakın beni, gitmek istiyorum!"
"Kötü bir niyetimiz yok. Sakin olmalısın. Seni saraya güvenli bir şekilde götürmek için görevlendirildik."
Yine güven veren sözlerle konuşan bu kadın, muhteşem bir güzellikteydi. Grili beyazlı upuzun saçları dağınık bir örgüyle toplanmış omuzlarından dökülüyordu. Gözleri bal rengindeydi. Üzerindeki koyu mor, ufak işlemelerle süslenmiş elbisesinin içinde mor bir menekşe gibiydi.
Aniden gözlerim ellerime kaydı. Bunlar benim ellerim değildi. Yazları saatlerce güneş altında kalsam bile hiçbir zaman bu kadar esmer olamamıştım. Bu işte bir terslik vardı. Gözlerim bu sefer de sağ elimdeki gümüş yüzüğe kaydı. Bu yüzükte tanıdık gelen bir şeyler vardı. Yüzüğün üzerindeki simge kolyemdekinin aynısıydı. Boynumu yokladım. Kolyem yerinde değildi."Hırsız mısınız siz, kolyem nerede? Ayrıca bu yüzük de neyin nesi? Bana ne yaptınız?"
"İsra şaşkın olduğunu biliyorum ama biraz sakin olalım. Sana her şeyi anlatacağım."
İsra mı? Bana İsra diyordu. Bu bir rüya olmalıydı. Yoksa kitabımdaki baş karakterin ismi ile benim ne alakam olabilirdi ki?
"İsra mı saçmalamayın. Benim ismim Agatha. Hem üzerimde niye bu giysiler var ve ben neden esmerim? "
"Sana kısaca özet geçeceğim. Baban Vincent Crawstone öldükten birkaç ay sonra sana bir suikast düzenlendi. Kraliyet büyücüsü Dahlia bu suikastı planlayanların yakınımızda olduklarını öne sürdü ve amcana seni saklamamız için bir plan sundu. Böylece ruhunu, özel bir büyüyle başka bir dünyadaki senin ruhunla değiştirdik ve saraydan uzaklarda seni büyüttük. Bu arada ben Alba, Polamandro krallık büyücülerindenim."
Bu kadın çıldırmış olmalıydı. Ya bir kamera şakasına maruz kalıyordum ya da yanlışlıkla akıl hastanesine düşmüş olmalıydım. Kadın bana zarif, yeşil bir ayna uzatıp kafasıyla hadi bak dermiş gibi bir işaret yaptı. Gördüklerim karşısında dumura uğradım. Siyaha yakın kahverengi gözlerim, omuzlarıma dökülen koyu kahve, dalgalı saçlarım vardı. Kitapta tasvir ettiğim ana karakterin tıpa tıp aynısı gibiydim. Sadece gözlerimi kahverenginin aksine çimen yeşili hayal etmiştim. Gerçi bu kahverengi gözler de fena sayılmazdı.
Aynadan kendimi incelemeye devam ederken arkamdaki ağaçların arasında bir şeylerin kıpırdadığını farkettim. Başımın kenarından kulağı sağır eden bir sesle, bir ok uçup ağaca saplandı. Bu da neyin nesiydi?
Ok sesleri artmaya başladı
At arabası bir anda kontrolünü kaybetti. Acı bir kişneme sesi yükseldi. At vurulmuş olmalıydı. Arabacı bir yandan arabayı durdurmaya çalışırken bir yandan da atın ne kadar yara aldığını görmeye çalışıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖRÜNMEYENLER
ФэнтезиGörünecekler görünür göze, görünemeyenler alınır bize. Olacaklar tekdüze, korkacaksan başlama bile. Okumaya bayılan üniversite öğrencisi Agatha, kitap yazmaya karar verir. Bu aktivite arkadaşlarından uzaklaşmasına neden olur. Yakın arkadaşının ısr...