Üzerimdeki kıyafetleri son kez boy aynasından kontrol edip arkamdan kapıyı da örterek çıkmıştım. Spor ayakkabılarım sayesinde hızlıca merdivenleri indikten sonra binadan dışarı adım atmıştım. Akgün arabasının önünde elleri cebinde beni bekliyordu.
Onu görünce adımlarımı daha da hızlandırarak yanına ulaştığım gibi kendimi iki yana açtığı kollarına atmıştım. Ellerim boynundaki yerlerini alırken onunkiler de sıkıca belimi sarmıştı. Akgün başını boynuma eğerek derin derin nefesler aldı ve bulunduğu yere minik bir öpücük kondurdu.
"Çok özledim." Boğuk sesi ile her ne kadar görmüyor olsa da kısaca kafa salladım.
"Ben de çok özledim." Neredeyse iki haftadır görüşemiyorduk telefon haricinde. Annesi Selma Hanım iki gün gözetim için hastanede kaldıktan sonra evine gitmişti ve Akgün annesini yalnız bırakmak istemediği için onunla beraber kalmıştı. Bir yandan annesi ile ilgilenirken diğer yandan da işleri ile uğraşınca bizim görüşmemiz fazlasıyla zor olmuştu.
Bugün annesi ile kalacağı son gün olduğu için annesi aile arasında güzel bir akşam yemeği düzenlemiş ve beni de davet etmişti. Doğrusunu söylemek gerekirse bu daveti beni gereğinden fazla mutlu etmişti. Sonuçta aile arasındaydı ve benim de katılmamı istemesi beni ailelerinden biri olarak gördüğünü gösterirdi.
Akgün geri çekildikten sonra yana düşen ellerimizi birleştirmişti. Ardından uzun uzun üzerimdekileri süzüp en sonunda saçlarıma bakmıştı. Yüzünde hafif bir gülücük filizlendi. Sağ elini elimden ayırarak saçlarımın üzerine bıraktı ve usulca okşamaya başladı.
Kafasını hafifçe sol omuzuna doğru eğdi ve gözlerimin içine bakarak konuştu.
"Ne güzel olmuşsun böyle güzelim benim." O kadar güzel bakıyordu ki gözlerimin içine, aynı anda hem merhameti hem sevgiyi hem de şefkati görüyor ve hissediyordum.
Bugün turuncu saçlarımı abartılı olmayacak şekilde maşa ile dalgalandırmıştım. Aslında hedefim örmekti ama becerememiştim işte. Uzunlardı ve karıştırıyordum her seferinde.
"Beğendin mi?" Hevesle sorduğum soruyu gözlerini yumarak onayladı.
"Çok beğendim, kıyafetlerin de çok yakışmış."
"Saçlarım sence böyle mi daha iyi düzken mi?"
"Saçlarını seviyorum, her hâli çok güzel."
"Ya Akgün." Uzatarak söylediğim ismiyle resmen cilve yapıyordum. Uzanarak burnuma minik bir öpücük bıraktı.
"Gel hadi geçelim arabaya." Elimi bırakıp ön koltuğun kapısını açtı benim için. Siyah kol çantamı kucağıma alıp yerleştim. Ardından kendisi de arabanın önünden dolaşıp şoför koltuğuna oturdu ve yola çıktık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAŞSAVCI || Yarı Texting
AdventureYaş farkı vardır, dikkate alarak okuyun. Karakterlerime gelen en ufak hakarette engellenirsiniz. Siz: adınız lütfen bayım :) 0535*: Karşılığında bana ne vereceksin? Siz: ne istersiniz? 0535*: Fotoğrafını istesem ileri gitmiş olur muyum? Siz: bilmem...