En güzel sabahlarımdan biriydi. Neden olmasın ki? Şuan sevdiğim adamın kolları arasında yatıyordum. Deliğim biraz acıyor olabilir ama bu şu anki anı bozamazdı.
Pencereden sinsice sızan ışık gözlerimi yaşartıyordu. Yattığım yerde, kolları arasında, dönüp kollarımı omuzuna sardım. Kafamı göğsüne gömüp dün yaşananları düşündüm.
Tanrım! Kalbim hiç rahat durmuyordu.
Çarşafın üstünde öylece duran elleri hareket edip, çıplak üst vücudumu sardı. Saçlarımın arasına buse kondurdu. Ellerinden biri saçlarımı okşamaya başladı bir süre sonra. Çenesini saçlarım arasına koydu.
"Öğrenirlerse bizi yaşatmazlar." Ansızın aklıma dolan düşünceler dudaklarımdan da ansızın döküldü. Beni kendine daha çok çekti. "Öğrenmelerine izin vermem Güzelim." Dedi. Güvendim o beni korurdu. Koruyacaktı.
Saçlarımdaki eli sırtıma, sırtımdaki eli bacaklarıma indi. Dokunduğu yerler itinayla alev alıyor ve uyuşuyordu.
Bedenimi kucağına çekip yatakta oturur pozisyona getirdi. Ardındansa kalkarak banyoya hareketlendi. İtiraz etmedim, etmezdim. Dudaklarımı boynuna bastırdım.
Hızlıca suyu açtı ve küvete girdi. Sıcak su yavaş yavaş küvete dolarken, gözlerim kucağında tekrar bir uykuya dalmak için kapanmıştı çoktan.
Onu seviyordum. Onu asla bırakmayacaktım. O benim, bende onun ilki ve sonuydu.
Nereden bilebilirdim ki gerçekten birbirimizin sonu olacağımızı.
Dün /Saat: 16.02
"Yavaş ol Taehyung."
"Korkmayın prens arkanızdayım." Tek eline eyerden çekip belime doladı. Hafifçe hızlandı tekrardan. Ellerim eyeri daha sıkı kavradı, kendimi onun bedenini itekledim.
Benden uzundu. Benden iyiydi. Benden büyüktü. Benden daha iyi bir prensti.
Ben kısaydım. Ben kötüyüm. Ben küçüktüm. Ben daha berbat bir prenstim.
Üstüme biraz eğilip arkamda olduğunu hatırlattı bana. Sıcaklığıyla ısındım.
At her hızlandığında, biraz bahane olarak olsa bile, kolları arasına sığınıyordum. Tepkilerim hoşuna gitmiş olacak ki atı olabildiğince hızlandırdı.
"Tata korkuyorum!" Çığlık atmışım. Boynumun imkan verdiği ölçüde çevirip, kafamı göğsüne gömmüştüm. Gözlerim kapalıydı. Parmak boğumlarım eyerin ipelerini sıkmaktan acımaya başlamıştı. Nefeslerim hiç olmadığı kadar hızlı çıkıyordu dudaklarım arasından.
Belimdeki eli atın eyerine gitti. Ellerim üstüne ellerini koyup atın ön ayaklarını havaya kaldırmasını sağladı. İki kişi üstünde bulunurken atı şaha kaldırmak ne kadar mantıklıydı? Tanrım... sanırım kalbim durdu.
Atın aykları yerle tekrar temas edince, bu sefer hızını azaltarak, yoluna devam etti. Bu pozisyonda durmak işime çok geliyordu. Kokusu büyüleyiciydi. Ellerim üzerindeki büyük ellerinden biri tekrardan belime dolandı.
Şimdi sabit bir hızla ilerliyorduk. Dere şırıltısı duymam ile gözlerimi araladım. Gözlerim önüne serilen esmer teninde gezdirdim bakışlarımı. Dokunmak istiyordum. Ellerim arasında hissetmek istiyordum tenini.
"İzlemek hoşunuza gitti herhalde."
Gülerek konuşan Taehyung ile kafamı göğsünden çekip önüme baktım. Dudaklarımı ağzımın içine çekip dilim ile ıslatırken yanaklarım yanmaya başlamıştı bile.
Gülüşü kulaklarıma ulaşınca kafamı yere eğdim. Yanaklarım hiç iyi durumda değildi. Şuan domatese benzediğime emindim.
Çenesini omuzuma koyunca gözlerim kocaman açıldı. Saçları tenimi gıdıklıyordu. Kalbim hiç olmadığı kadar hızlandı. Nefesim tekledi. Dişleri yanağımı sıkıştırdı sonra.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Goodbye Kiss...Taekook
FanfictionO benim, bende onun ilki ve sonuydu. Nereden bilebilirdim ki gerçekten birbirimizin sonu olacağımızı. *Angst