7 | Yasak Orman'da Cedric Diggory.

246 35 93
                                    

bu bölümün kısa ve okuyucuyu tatmin etmeyen bir bölüm olduğunu kabul ediyorum ama biraz daha olaylara geçiş için yazdığım çerezlik bir bölüm.

desteklerinizi bekliyorum

iyi okumalar❤️

~

Harry Potter, kimi zaman çok aşırı davrandığını düşünürdü. Tamam, yaşadığı şeylerden dolayı artık düzgün davranmıyor olması normal karşılaşabilirdi, zaten bu yüzden terapi alıyordu ama artık kendisine daha fazla zarar veren ve düşünmeye iten bir terapistin söylediklerini umursamak istemiyordu.

Hermione'nin veya Ron'un bundan haberi olduğunda üzüleceklerini biliyordu. Kızacaklarını, ona isyan edeceklerini ve kendi aralarında Harry'yi konuşacaklarını... Bu yüzden karanlığın en çok çöktüğü bir zaman diliminde yatağından çıkıp yatakhaneden ayrıldığında ikinci kez düşünmemişti.

Yasak Orman, adından da anlaşılabileceği gibi savaştan sonra da öğrenciler için yasaktı. Harry ise Filch'e yakalanmadığı sürece bir sorun olmadığını düşünüyordu. Görünmezlik Pelerinine sarınmış, bir elinde fener olarak kullandığı asası, diğer elinde Çapulcular Haritası varken yürümeye başladı.

Alışık olduğu koridorların sonuna geldiğinde kendini rahatlayarak bahçeye atmış ve derin bir nefes almıştı. Ormana geldiği anda pelerininden de kurtulacaktı, bu sayede daha hızlı olacak ve taşı daha iyi arayabilecekti.

Neredeyse koşar adımlarla ilerleyen Harry, ormanın hemen hemen başladığı noktaya geldiğinde yavaşça Görünmezlik Pelerinini çıkardı, düzgünce katladı ve bir ağacın altına koydu. Hangi ağaç olduğunu unutmamak için karanlıkta gölgeli bir figür olarak görünen yaşlı gövdeyi zihnine kazıdı ve asasını hâlâ fener olarak kullanırken haritayı katlayıp pantolonunun cebine koydu.

Ormana girdiği anda içini bir ürperti kaplamıştı. Voldemort onu davet ettiğinde de elinde asası, bu şekilde ilerlemişti. İçinde benzer bir korku vardı, yanında kendisine miras kalan 'açılışta kapanırım' yazan Snitch ile yürümüştü.

Mayısta ölümü selamladığı sırada yanında olan ağaçları arıyordu. Voldemort kendisine o yeşil ışığı fırlatırken ayağının bastığı minik kayayı, arkasındaki çalıları ve o soğuk toprağı.

Sonra buldu.

Her şey aynıydı; bedeninin güçsüzlükle düştüğü yer, Bellatrix'in yaslandığı ağaç, taşı kullandığında annesinin arkasında kalan çalılık... Hatta ciğerlerinin şimdi hızlı hızlı inip çıkıyor olması bile aynıydı; göğüs kafesi daralıyor, nefes almasını engellemek için bir el uzanıp boğazını sıkıyordu sanki. Hafızasında o gün hissettiği korku hâlâ kendini belli ediyordu.

Dayamamayarak yere çöker gibi oldu, son anda düşmekten kurtuldu ve eğilerek taşı aramaya başladı. Parmakları toprağı adeta eşeliyor, kendisini saran umutsuzluğun pençesinden kurtulmaya çalışıyordu.

Ne kadar geçtiğini bilmiyordu. Belki birkaç dakika, belki de birkaç saat. Ne kadar orada zaman kaybetmişti bilmiyordu. Tek bildiği, kendisine ölümsüzlük gibi gelen bir sonsuzluğun sonunda kemikli ve yara dolu elinin kavradığı ufak taşın varlığıydı.

Kendini zar zor bir ağacın gövdesine yaslanır pozisyonda atarken zihninden geçirdiği isimin hayaleti yanında belirdi. Cedric Diggory.

"Merhaba Cedric," dedi Harry. Yüzünü ona doğru düzgün çeviremiyordu ama Patronus büyüsü gibi görünen grimsi hayaleti hissediyordu. Cedric burukça gülümsedi. "Merhaba Harry. Nasılsın?"

Harry neredeyse gülüyordu. Nasıl olduğuna bir cevap vermedi, Cedric'in ruhunun onu anlayacağını düşünüyordu. "Biliyor musun?" diye söze başladı. "Bir süredir senden bir yaş büyüğüm."

anti-heroHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin