sadece bir yemek

239 24 7
                                    

Söz verdiğim gibi saat 20.30'da hazırlanıp parka gittim. Saat dokuza geliyordu. Biraz bekledim. Gri saçları ayın ışığı ile parlayan Heeseung hyung gelmişti. Onu görünce ayağa kalktım.

Onun aksine çok daha sade giyinmiştim. Gerçi oda çok şatafatlı giyinmemişti. Ona doğru ilerleyip konuşmaya başladım.

"Şu söylediğin balıkçı tam olarak nerede?"
"Sahilin az daha ilerisinde"
"Iyi çok kalabalık mıdır?"
"Sanmam insanlar oraya gitmeyi tercih etmiyor."
"Anladım"

Sahile doğru ilerliyorduk. Çok fazla yorulmadım. Ama epey bir yürüdük. Küçük bir dükkanın önüne gelip durduk. Dışarıdaki masaların çoğu boştu. Bu iyi bir şeydi. Demek oluyorki okuldan hiçbir şahıs ile yüz göz olmayacağım.

Heeseung hyung ile birlikte denize bakan masalardan birine yaklaşıyorduk. Her yaklaştıkça siyah saçları git gide belli olan kişiye doğru ilerliyorduk. Heeseung hyung önden gidip sandalyeyi çekti.

"Selam Riki. Erken gelmişsin"
"Sorma hyung"

Bu ses tanıdıktı. Isimde öyle. Masaya yaklaşıp siyah saçlı çocuğun yüzüne baktım. Küçük çekik gözlerini üstüme diktiğinde dona kaldım. O Niki'ydi. Ayağa kalkıp bana anlamsızca bakıyordu.

Yüzünde belirsiz bir ifade vardı. Hem dona kalmış, hem de mutluydu. Gözleri gülümsüyordu. Heeseung hyung kesilmeyen göz temasımızı bozmuştu.

"Siz tanışıyor musunuz?"
"A-a-aah"
"Evet hyung"
"Bir saniye yoksa sen Riki'yi dayak yerken kurtaran Eun musun?"
"A-ah sanırım evet"
"O zaman Eunchae Heeseung hyunga da-"
"Aynen yardım eden Chae "
"Tam bir hemşire olmuşsunuz Eun hanım."
"Öncelikle tam bir adım var. Eunchae. Ikinic olarak da yardıma ihtiyacı olan kişilere sırt dönemem."
"Tabi ya. Öyleyse Sunwoo'ya da yardım etseydin keşke."
"Bence burada oturmak için fazla kalabalığız. Ben en iyisi geri döneyim."
"Hayır Eunchae otur. Riki sende kızla uğraşma"

Gerçek adının Riki olduğunu söylemedi. Gerçi ilk başta onun koreli bir japon olduğunu sanmamda saçmaydı. Ona hâlâ sinirliydim. Sadece bir an önce eve gitmek istiyorum.

"Ben sipariş verip geliyorun"
"Peki hyung"

Tem kelime sahi edemeden Heeseung hyungun gidişine baka kaldım. Sözde Niki ile baş başa kalmıştık. Bu çok iç açıcı bir durum değildi.

"Neden o gün direkt gittin"
"Sana bu sebep yüzünden Sunwoo ile yüz göz olma demiştim."
"Belki senin için gitmedim. Nasıl emin oluyorsun. Hatırlatırım. Onunla zaten kavgalıyım."
"Aptal değilim N-"
"Baksana şuna. Ezik Eunchae ve sevgilisi baş başa randevuya çıkmışlar. Çok duygusal"

Elindeki telefonu bana doğru çevirdiğinde ayağa kalktım. Ikinci kez medyada olmak istemiyordum.

"Ne yapıyorsun sen "
"Bu güzel anı tüm okul ile paylaşıyorum. En son Sunwoo ile olan görüntülerinden sonra bu biraz fazla patlıyacak."

Niki ayağa kalktığında ona döndüm. Heeseung hyung yanımıza gelmişti.

"Ne oluyor burada."

Telefonu tutan kız bana dönüp sırıtmaya başlamıştı. Ona anlamsızca bakarken tekrar konuşmaya başladı.

"Sadece sevgilisi değil. Başka bir erkeklede mi görüşüyorsun. Eunchae çok hızlısın"

Gülmeye başladığında Niki onu uzaklaştırmaya çalıştı. Yanındaki kız bize bakarken birden üstüme doğru yürümeye başladı.

"Bir saniye sen benim sevgilimin dokunduğu o eziksin "

Tek kelime dahi edemiyordum. Ağzım sanki birbirine dikilmişti. Sadece geriye çekilip kaçacak bir yol arıyordum. Saçıma yapışıp çekiştirmeye başladı. Bileğini sıkıca tutmaya başlamıştım.

Heeseung hyung yanımıza geldiğinde kızı itmişti. Canım yanıyordu.

"Sürtük!! "

Kız hızlı adımlarla yanımıza geldi. Ne olduğunu anlamadan beni iskeleden aşağı itti. Ama benim deniz fobim var.

Gözlerimi açmaya çalıştığımda derin olmasa bile karanlık olan bu yerde çırpınmaya başladım. Yüzeye çıkmaya çalıştım. Ama beceremiyordum. Nefesim git gide azalırken ağzıma su girmeye başlamıştı. Bir anlığına Sunwoo ve yaptıkları zihnimde canlandı.

Vücudum direnmekten vazgçemişti. Boğulmak değildi bu. Sadece travmalardan oluşan bir fobiydi. Küçükken olanlar bana hayatı zehir ediyordu. Tek yaptığım şey bu koca dünyada sadece ezilmekti.

Kendimi savunamıyorum ve koruyamıyorum. Yaşamanın ne anlamı vardı ki. Bu dünya güçlüleri içinde barındırıyordu.

Bilincim kapanıyordu. Çok derin olmayan bu alanda sırtım kuma çarpmıştı. Gözlerim sadece aydınlığa bakıyordu. Direnemedim. Su yüzeyine çıkamadan iyice battım. Şimdi ise gözlerim kapanıyordu.

SAVİOR LOVEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin