Alta bırakacağım açıklamayı okursanız sevinirim canlarım. (:
Serzenişlerin olduğu bir ruhu kim teselli edebilirdi ki? Bazen karanlık gelen o hayatlar aslında bizim tek çıkmazımızdı... Parlayan yıldızların ahengine güvenen bir ruhun,iyi olması garip olurdu aslında çünkü acı çektikçe vardık, canımız yandıkça nefes alabilirdik. Karanlık bir oda gibiydi aslında hayatımız;görünmez ve bir o kadar da seçici..fakat karanlık olan hayatımız değilde ruhumuzsa... Kalplerimiz karanlıktı belki, aldığımız her nefesin intikamıyla yaşıyoruzdur kim bilir? Tüm bunlara rağmen tek bir gerçek vardı: çürüyen bir bedenin çürüyen bir ruhu vardır. Tıpkı Sevgi gibi..
Evet, Sevgi gibi çünkü yaklaşık bir hafta önce esrarengiz bir şekilde kaybettik onu,fakat ismi gibi sevgi dolu biri değildi..sevgisizliği sevmeyi öğrenmişti,hayatı sevmemeyi en önemlisi de kendini sevmemeyi öğrenmişti.. Karakola gidip ondan kalan bir kaç parça eşyayı alm gerekiyordu,benden başka kimsesi yoktu çünkü..o sadece bir kaç parça sevdiği eşyaları taşırdı yanında..bu yükü kaldırabilir miydim bilmiyorum ama bildiğim tek şey ölünceye kadar o eşyaları kendimden bir parça gibi korumak ona karşı olan son görevimdi...
Aslı hocayı bulup çok acil çıkmam lazımdı yoksa Bekir komiseri kaçıracaktım ve değil bir gün bir saat bile daha fazla o eşyaların orada kalmasını istemiyordum. Aslı hocanın odasının önüne geldiğimde kapıyı çalarak içeri girdim,bir kaç evrakla meşguldü muhtemelen evlatlık almak isteyen ailelerin özgeçmişiydi. Aslı hoca kafasını kaldırıp bana doğru anlamaz bir ifade ile baktığında açıklama yapmam gerektiğini fark ettim:
"Karakola kadar gidip Sevgi'nin eşyalarını almam gerekiyor hocam."
"Beraber giderdik tatlım ama çok yoğunum bu özgeçmişleri okumam gerekiyor. Sen git ama çok geç kalma Ülkücügüm."
Kafamı sallayıp dışarı çıktım ve merdivenlerden inmeye başladım. Ufak bir detayı atlamış olabilirim: Ben Ülkü,Ülkü Boztepe. Kendimi bildim bileli bu yurtta kalıyorum çünkü Aslı hocanın anlattığına göre istenmeyen bir çocuktum ve bu yüzden daha kendimi bilmediğim bir yaşta yurda getirmişler beni..
Yurttan çıktığımda kulaklığımı takıp yürümeye başladım. Her zamanki gibi çocukluğumun geçtiği parkın içinden gidecektim. Parkın tabelasına bakıp ilerlemeye başladım,o sırada küçük bir çocuk annesine âdeta yalvaran bir gözle bakrak
"Sadece bir tane lütfen başka bir şey istemeyeceğim,bir tane pamuk şeker lütfen."
Olduğum yerde dondum kaldım. Aklım Sevgiyle bu parkta dokuz yıl öncesine gitti: Yurttan çıkmıştık ve bu parka yorulduğumuz için dinlenmeye karar vermiştik. O salıncakta sallanırken bende salıncağım başında onu bekliyordum çünkü hem salıncaktan hemde parklardan hoşlanmazdım,nedenini bende bilmiyorum. Bir yarım saat sonra Sevgi aniden salıncaktan indi ve bir amcanın yanına doğru koşmaya başlamıştı,bende peşinden hızla ona yetişmeye çalışırken bir süre sonra amcanın yanında durdu ve bana doğru dönerek
" Pamuk şeker alalım mı lütfen, lütfen."
Fakat değil pamuk şeker alacak, su alacak paramız bile yoktu ki,daha sonra amca meraklı bir ifade ile bakarak:
" Çocuklar,anne-babanız nerede? Söyleyin onlar alsın size."
Sevgiyle ben birbirimize anlamaz bir ifade ile bakmıştık ki Sevgi bir anda
"Amca,biz yurtta kalıyoruz kaçtık biz."
Amca telaşlı bir şekilde gözlerimize bakarak
"Sizin gibi küçük çocuklar için burası çok tehlikeli,gelin sizi bırakayım."
Bizde kafamızı onaylar bir şekilde sallayarak biz önde amca arkada ilerlemeye başladık. Seksek oynaya oynaya gittiğimiz için ben iki adımda bir düşüyordum. Yurdun önüme geldiğimizde biz içeriye istemeye istemeye ilerlerken amca arkadan bize seslenip:
" Bende size ait bir şey var." Dedi
Arkamızı döndüğümüzde elinde iki tane pamuk şekerle bize bakarak:
"E pamuk şekerler?"
Sevgiyle aşagı inerek pamuk şekerlerimizi alırken bize bakarak:
"Ruhunuzun sesini takip edin,yolunuzu bulursunuz."
dediğinde biz mutlu bir şekilde yurda gidiyorduk. Tabiki ne dediğini anlamamıştık ama o gün o amca iki tane çocuğu mutlu etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMAN TÜNELİ
Science FictionBazen söner hayatlar,bazense yeşerir fakat gerçek olan hayat değil içinde yaşadığımız anlardır. Her ne kadar hayatım gerçeklerine odaklansakta önemli olan içinde yaşadığımız anılardır.. -gezegen yok oluyor efendim -zaman bükücüler herkesi ele g...