Three

56 3 2
                                    

Joyce ve diğerleri içeri girdi. Hepimiz soluksuz bekliyorduk. Her ihtimale karşı ellerimi ısıttım ve hepsinin önüne geçtim. Tekrar kükreme sesi geldi ama bu sefer yakındaydı...

N " Ne yapıyor?"

Tekrar kükreme sesi geldi ve o yöne döndük. Hepimiz kalp atışları duyulabilcek kadar sessizlik oluştu. Onun gelmesini bekliyorduk. Bir anda içeri birşey fırladı.. O demegorgon du ve ölmüştü. Sanırım.

" Öldü mü?"

Hopper ayağıyla dürtükledi aöa hareket etmedi ölmüştü.

Kapı gıcırdama sesi geldi ve hepimiz
O tarafa döndük.

Kapı açıldı o elevendı..

Onbir'i orada ayakta görmek bir şoktu. Gözlerini iri iri açmasından onun da benden geri alındığını anlayabiliyordum. Tam bir şok içinde, orada durup Mike tarafından kucaklanışını izledim. Gözlerimi hâlâ ondan ayırmadan, herkesin aynı derecede şok olmuş göründüğünü fark etmiyorum. Mike'ın ağzının hareket ettiğini ve gözlerinin yaşlarla dolduğunu görmek beni hala şokumdan çıkarmadı. Elevenın kendi gözyaşlarıyla savaşmaya çalışmasını izlerken, bu yıl ne kadar çok şey atlattığını anladım. O geceden her şeyi hatırlıyorum, kaçmamıza dair her detayı ama o hatırlamıyor gibiydi. Burada olduğum hakkında hiçbir fikri yok gibiydi. Yalnız bu beni kırdı.

"Çünkü ona izin vermedim." Başımı kaldırdım ve Jim'in Eleven'a yaklaştığını görmek için sonunda şaşkınlığımdan sıyrıldım. Ona tepeden tırnağa bakıp analiz etmesini izledim. "Bütün bunlar nedir? Neredeydin--?" O sordu. Bu da kafamı karıştırdı, neden onun nerede olduğunu umursuyor? Neden böyle davranıyor?

"Nerelerdeydin?" Eleven ona doğru atıldı. Sonunda, onu kucaklamak için kendisine çekmesini izlerken, anladım ki Jim onun ailesi. Jim ona çok değer veriyor. Ben yokken ona bakacak birinin olmasına çok sevindim.

"Onu saklıyordun
onu bunca zamandır saklıyordun!" dedi Mike. Jimi zorluyordu.

"Konuşalım. Yalnız." Jim dedi.
Mike gömleğinden onu çekerek başka odaya götürdü.

.Gözden kaybolduklarında Eleven'ın herkesin yanına gidip hepsini selamlamasını izledim. Dustin ve Lucas'ın onu sımsıkı kucaklayıp vücutlarına sıkıştırmasını izledim. Dişlerine bakmak için parmağını Dustin'in ağzına soktuğunu görünce kıkırdadım. Ona mırıldandığında daha da çok gülüyorum. Ama o, Max'in selamını tamamen görmezden gelirken onu izlerken hemen sessizleşiyorum. Vd bunu neden yaptığına anlam veremiyorum.

Sonunda önümde durdu. Ben
etraftaki herkese baktım.
Hepsinin nasıl kaskatı kesildiğini fark ediyorum. Birbirimize bakıp göz teması kuruyoruz, ne diyeceğini bekliyorum ama görünüşe göre onun da aynı planı var. İkimiz de birbirimizi inceliyoruz; O bana şaşkınlıkla bakarken ben ona suçlulukla bakıyorum. "

"On bir." Fısıltı tonuyla konuşuyorum.

"Beş." Beni şok ederek cevap verdi.

"kim olduğumu unuttuğunu düşündüm."

"Seni hatırlıyorum. Bana yardım ettin." Beni her zamankinden daha fazla şok ettiğini söyledi.

"Evet." Nefes nefese." diyorum
o gece kaçarken arkamdasın sanmıştım.

"Hayır," dedi kararlı bir şekilde. "Seni kaybettim." Sonra beni kucakladı, ikimiz de sıkıca sarıldık, İkimiz de gülümseyerek uzaklaştık, sonra yan tarafta Joyce'u gördüm, Eleven'a gitmesi için başımı salladım. başını salladığı ve uzaklaştığı onu görün. Sırtı bana döndüğünde, ağlamaya başladım, onun öldüğünü, yaralandığını ya da laboratuvara geri döndüğünü düşünmenin tüm suçluluğu dışarı akıyordu. Dizlerimin gevşemek üzere olduğunu hissedebiliyordum ama sonra Steve beni tuttu ve bana sarıldı. Kısa bir süre sonra Dustin, Max ve Lucas'ın sarılmaya katılmak için koştuğunu hissediyorum. Ben ağlarken kimse tek kelime konuşmadı.

MY DARLİNG ~Steve harrington~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin