Çok uğraştım lütfen okurken yorum yapın gocunmayın ya
Uyuyamadığım bir gecenin daha sabahındayım. Saat sanırım on falan, bilmiyorum hiç saate bakmadım. Evimin önündeki dandik düğün sandalyesine oturmuş kahvaltı niyetine çekirdek çitliyorum. Tabi temiz bir erkeğimdir ben, evimin önü kirlenmesin diye sandalyenin altına gazete kağıdı serdim.
Evimin az ilerisindeki yokuşu nefeslene nefeslene çıkan Changbin'i gördüm. Üstündeki takım elbiseyi düzelterek yanıma geliyordu. Ayaklanıp selam verdim. Yanıma gelmesi ile burnumun direğini kıran bir kolonya kokusu çarptı suratıma. Takım elbise giyilmiş, saçlar limonlanmış, yoğun bir limon kolonyası sürülmüş, boynundaki ince zincir çıkarılmış... Kendine özenmiş.
Limonlu saçlarını biraz düzelttim "Yolculuk nereye aslan parçası?" Ellerini ceplerine koyarak karizmatik bir şekilde duruyordu.
" Bizim Woo öte mahalleden bir oğlanı sevmiş be abi, onu istemeye gidiyoruz." Öte mahalle bize kıyasla oldukça elit insanlardı; Wooyoung gibi birine bırak oğlanı, günahlarını bile vermezlerdi. "Sence size o oğlanı verirler mi?" dedim sakin ses tonumla.
"Kaçıracağız zaten abi..." kıkırdadı. "Nezaketen isteyeceğiz."
"İyi." dedim. Bir şey isteyecekmiş gibi bir surat ifadesi vardı. Omuzlarını iki yana gerdirip aldığı nefesi havaya doğru sesli bir şekilde bıraktı. "Diyorum ki senin torosu alsam...?" Açıkçası bu teklifi iyice düşündüm.
Dedemden miras kalan tek bir şeyim vardı, o da arabamdı. Bizim Chang'ın sağı solu belli olmazdı ama kardeşime güvenmeyeyim de kime güveneyim?
Evin arkasına gidip pek geniş olmayan bahçenin ortasında yatan emektarı gördüm. Bana bırak da öleyim diye yalvarıyordu gariban.
Yok öyle şey aslan parçası! Sana ölüm yok.
Sürücü koltuğuna geçip anahtarı kontağa güç bela soktum. Pek de kız kaçırmaya gitmeye layık bir araba değildi; yer yer kırılıp dökülmüş, sağ arka kapı altı kez düşmüş, tekerlerin ikisi patlamış, camları kırılmış ve bizim mahallenin bebeleri boya tahtası olarak kullanmışlardı.
Keşke dedem zamanında arsayı satmasaydı da onun parasıyla şu torosu hayata döndürebilseydim.
Sonunda motor çalıştığında elimi camdan çıkarıp iki üç kez yan tarafına vurdum kendine gelebilmesi için. Araba ilk başlarda küfreder gibi sesler çıkarmış, gaza bastığım anda da konuşmayı sökmüştü.
Arabayı zorlaya zorlaya bahçeden çıkarıp Changbin'in önüne gelip anahtarı çıkarmadan onu arabaya bindirdim, zor koşullar için bagajda sakladığım yangın tüpünü de arka camdan içeri fırlatıp iki kez bagaj kapağına vurdum.
"Yangın tüpünü ne yapayım abi? Kızın babasına mı sıkayım?" dedi camdan kafasını uzatıp. Bu çocuğun yersiz soruları delirtir insanı!
"Götüne sokarsın Chang." demiş bulundum ben de. "Ulan deden yaşında araba, tümsek görse dağılacak; patlarsa falan kullanırsınız."
Kafasını iki yana sallayıp ufak bir kahkaha bıraktı. Teşekkür edip frene tekrar basarken ben de hafifçe ensesine vurdum. Tabi ki arabanın gaza basıldığını anlaması için birkaç dakika beklememiz gerekti. Son kez teşekkür etmek üzere tam ağzını açtığında onu susturdum. "Sen kızı kaçırmaya gidene kadar kız başkasıyla nikahı bastı bile."
Benim cümlemin bitişiyle de aynı anda Wooyoung aradı. Hoparlörde olmamasına rağmen yarı panik yarı heyecanlı sesi oldukça net duyuluyordu. Chang son bir kez baş selamı verdikten sonra geldiği yokuştan tekrar gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ufak Mevzular , Stray Kids
FanfictionChan mahallesini pek seven bir delikanlıdır, beklemediği bir anda arkadaşlarının ve kendi hayatında yaşanan aşk ve benzeri zorluklarla başa çıkması gerekir.