Siyah beyazız ikimiz, sarılınca renkleneceğiz.
Bu dünyanın neresindesin, hiç düşündün mü? Ne olarak var oluyorsun bu dünyada? Amacın ne, ne kadar yer kaplıyorsun, hayallerin ne, ne için buradasın sen? Aynanın karşısına geç ve sor kendine: Ne için buradayım ben? Herkes ama herkes bu dünyaya bir sebeple yollandı.
Herkesin burada olmasının bir sebebi var. Sen de biliyorsun... İçinde büyük bir dünya var senin. Çiçeklerle
kaplı, bulutlarla çevrili bir dünya. Biliyorum, bazen o bulutlar kararıyor yağmur yağıyor içine. Ama sen de
biliyorsun ki her yağmur sonrası güneş açar. Ve yine bilmelisin ki, yağmur yağmadan çiçek açmaz... Bırak yağsın yağmurun. Bırak aksın gözyaşların. Yoruldun mu, bırak tutmasın bacakların. Çaresiz misin? Kal öyle. Bırak artık kendini, üzüntünü yaşa. Kendine engel olma,
kendini tutma. Kendi felaketine kollarını aç. Ellerin mi titriyor, bırak titresinler. Titreye titreye durmayı
öğrenecekler. Üzüntünü durdurmaya çalışma. Her şeyi yaşayacaksın bu hayatta, hüznü de mutluluğu da. Oysa sen şimdi hüznünü durdurmaya çalışıyorsun ya, sadece hüznün değil mutluluğun da duruverir böyle. Her şeyi dolu dolu yaşa ki evren de sana mutlu olma zamanın geldiğinde mutluluğunu da dolu dolu yaşatsın. Hayat bir nehir, akıp gidiyor. Suyun üstüne uzat bedenini, akıp git
sen de. İnan bana, şelaleden aşağı düştüğünde güzel bir gölde uyanacaksın. Şimdi kapat gözlerini, aç kollarını, arkana doğru yaslan ve kendine şöyle mırıldan, “Su akar,
yolunu bulur.”Loş bir oda, atıştıran yağmurun sesi, telefonumdan gelen hafif müzik sesi, henüz gelmeyen annem ve babam,
bomboş evim, aralamış perdem ve mesajlarımı aldıkça aralıksız yazan Tanjiro... Huzurlu bir akşamüstü geçiriyorum yatağımda. Ya da geçiriyoruz mu demeliyim? Bana hep böyle geliyor, sanki ayrı ayrı yerlerde değiliz. Sanki bir aradayız. Mesajlaştıkça yanımda hissediyorum onu. Bir akşamı beraber geçiriyoruz onunla sanki. O da böyle hissediyor biliyorum.“Sen hala çatıda mısın?”
“Hayır. Odama indim, yatağımdayım. Camdan dışarıyı izliyorum. Sen ne yapıyorsun?” Gülümsedim.
“Yatağımdayım. Camdan dışarıyı izliyorum. Yağmur yağıyor, müzik dinliyorum. Yani aslında bunların hepsini beraber yapıyoruz! Öyle değil mi?”
“Beraber yataktayız yani :)” Tanjiro‟nun cevabıyla büyük bir kahkaha attım.
“Lütfen bunu başka yerlere çekmeyelim!”
“Beraber yatakta olsak şu an konuşuyor olmayabilirdik.” Yüzüm kıpkırmızı bir şekilde baktım
ekrana.“Konuşuyor olurduk.” diye düzelttim onu gülerek.
“Ben uyurdum. Büyük ihtimalle huzurdan uyuyakalmış olurdum.” Tanjiro‟nun cevabıyla alt dudağımı
ısırdım. Ben çok yanlış anlamışım ya. Çok farklı şeyler söyleyecek diye bekledim! Gerçekten yazıklar olsun
bana.“Gerçekten uyur muydun?” Soruma bakın. Ne uyuması seviş benimle diye bağırıyor resmen! Utanç verici sorular soruyorum! Tanjiro‟nun karşı tarafta güldüğünü hissediyor gibiydim.
Birden telefonum çalmaya başladı. Tanjiro‟nun aradığını görünce telaşla telefonu sağ elime geçirdim. Neden
arıyordu şimdi? Boğazımı temizleyip telefonu açmadan havaya doğru “Alo! Alo?” deme provası yaptıktan sonra
sesimi düzeltip telefonu açtım. “Alo?”“Sen ne yapmaya çalışıyorsun?” Sesi o kadar tok, o kadar etkileyici ki. Hafif bir gülme tınısıyla konuşuyor. Kalbimin hızlandığını hissettim.
“Ne yapmışım?”
“Beni yatağa attın. Ve benden faydalanmaya çalışıyorsun.” Kıkırdadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
3391 KİLOMETRE {•TANZEN•}
FanfictionYağmur böyle güzel yağar mı bir daha şimdi çıkıp ıslanmazsak? "O gün, bana 'Sinemaya gidelim mi?' diye sordu. 3391 kilometre öteden, şehirlerce, denizlerce uzağımdan... Yanımdaki insanlar görmezken beni, o bana imkânsız olduğunu bile bile 'Sinemaya...