Herkese selaaaaaam! Öncelikle belirtmeliyim ki yazım hatalarım olabilir. Vakit buldukça yazmaya çalışıyorum. Umarım beğenirsiniz. Bu yazıyı okuyan herkese sonsuz teşekkürleeeerrrr...
Nihayet son dersimiz bitmişti ve Nazla beraber metroya binmiş evimize gidiyorduk. Son bir kaç gecedir 3'e kadar kütüphanede ders çalıştığım için inanılmaz bir baş ağrım vardı. Normalde 11-12 gibi yatardım ama son bir kaç gündür cuma gün yapacağım sunum için ders çalışıyordum. Kendi baş ağrımla bile içten içe dalga geçiyordum ama dışardan kötü göründüğüme emindim.
Naz küçük ve yeşil gözlerini devirerek bana baktı. Evet, Naz böyle baktığına göre kesin kötü görünüyorum... "Kızım neden kendini bu kadar yoruyorsun ki?" Diyerek elini alnıma koydu. Ardından çantasından ağrı kesici çıkartıp bana uzattı ve devam etti. "Bihter eve gider gitmez yatıyorsun, itiraz etme lütfen!" dedi. Beni düşünüyordu ama benimde 2 gün sonra ki sunumumu düşünmem lazımdı. "Olmaz!" diyerek omuz silktim. "2 gün sonra kurtarma var ona çalışmam lazım biliyorsun." diye devam ettim. Naz "Sonra hastalanıyorsun, kaç yaşına geldin hâlâ sana ben dikkat ediyorum." diye söylendi. Ay sinirlendirdik sarışını, biraz daha sinir edelim bari. Ona şımarık bir çocuk gibi gülümsedim. Gözlerini kocaman açıp "Yapma şu gülümsemeyi, metrodayız saçını da çekemiyorum." diye hayıflandı. Evet sanırım biraz daha kızarsa metroda olmamızı takmayıp üstüme atlayacak en iyisi susmalıydım. Yenilgiyi kabul ederek elimi dudaklarımın üstüne götürüp görünmez fermuarımı çektim.
5 dakika sonra kadar metrodan indik ve 10 dakika mesafede olan evimize yürümeye başladık. Bir taraftan yürüyor, bir taraftan sohbet ediyorduk.
Naz yeşil gözlerini bana dikerek "Herkes gündüz çalışmanın daha verimli olduğunu söylüyor, sen neden böyle şeyleri geceye bırakıyorsun gram anlamıyorum." diye mırıldandı. 'Onu söyleyemiyoruz maalesef !' demeyi çok isterdim ama sarışın yeterince sinirliydi. Ve ben tüm hırsını benden çıkarmasını istemediğim için mantıklı bir cevap vermeye çalıştım. "Benim kafam geceleri çalışıyor ya," dedim yaramaz bir çocuk gibi sırıtarak "gündüz bir şey anlamıyorum." Naz gıcık bir şekilde gülümseyerek "Pek bir şey değiştiğini sanmıyorum ama neyse." diye imalı bir şekilde mırıldandı. Bende aynı şekilde gülümseyip göz devirdim. Aslında gece çalışmamın sebebi bu değildi ben gündüz de gece de bir şeyi 10 kere okuyunca anlıyorum. Asıl sebebi gece yürüyüşlerini sevmem. Zaten çok uykucu bir insan olduğum için gece yürüyüşlerini yılda 1-2 kere falan yapıyordum. Bu bahaneyle geceleri ıssız sokaklarda, ıssız kişiliğime bürünüp müzik dinleyerek yürüyordum.
Sonunda eve geldiğimizde hemen odama gittim ve ev kıyafetlerimi giydim, ardından mutfağa doğru ilerledim. Naz çoktan yemek yapmaya koyulmuştu. Ben annemi 8. sınıfta bir trafik kazasında kaybetmiştim. Babam annem öldükten sonra başka bir kadınla evlenmişti ve 2 tane çocuğu olmuştu. Bana sadece para yolluyordu. Yani unutulan bir çocuktum. Aslında liseye geçtiğimden beri yalnız yaşıyordum. Fakat 10. Sınıfa geçtiğimiz yaz Naz'ın ailesi de yurtdışına taşındığı için beraber yaşayamaya başlamıştık.
Mutfağa doğru ilerledim ardından Naz'a arkasından sarıldım ve tatlı bir ses tonuyla "Çok acıktım ne yapıyorsun?" diye sordum. Kafasını hafif arkaya çevirerek gülümsedi. "Buzlukta mantı vardı en kolay o olur diye onu yap-" Naz sözünü bitiremeden zil çaldı. "Ben bakıyorum." diyerek kapıya yöneldim, kapıyı açtığımda karşımda duran Barışın deniz mavisi gözleriyle göz göze geldim. Elinde siyah bir valiz vardı. Sorarcasına "Barış?" dedim. Barış elindeki valizi bırakıp sırıttı "Çok iyi bir haberim var, evden kovuldum artık beraber yaşayacağız!" dedi ve bana sarıldı. Evet her zaman ki gibi babasıyla kavga etmişti ve 1 ay bizde kalacaktı. "Kahretsin!" diye mırıldanarak kapıyı girmesi için açtım. Barış göz devirerek içeri girdi. "Bende sana bayılmıyorum suratsız." diye imalı imalı konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECENİN IŞIĞI
Teen FictionYağan yağmur kızın kanlar içinde olan bedenini temizlemek için yağıyor gibiydi. Ama ne kadar yağmur yağarsa yağsın o artık bir ölüydü.