Garam: Aşk, sevda
Yorum sınırı:300
Oy sınırı:10"Bakarken kıyamamak mı aşk yoksa baktıkça doyamamak mı?"
Flashback
Yağmur'dan
Arkadaşlarımdan gelen son aramayı da reddettim. Terasın korkuluklarına uzattım bacaklarımı. Yanımda oyuncak ayım elimde yarım kalan gofretim. Yıldızları saymaya çalışıyordum. Tıpkı 5 yaşında yaptığım gibi. Büyüyen tek şey rakamlardı. Ben hep o küçük kız çocuğuydum.
"Annem!" Başımı çevirdim. Annem gelmişti. Içeride babamın beni bin parça etmesini önemsememiş burada teselli etmeye gelmişti.
"Bitanem yapma böyle. O da endişeleniyor senin için. Pansiyonda kalıyorsun. Bizden uzaktasın. Korkuyor." Yanıma oturdu o da. Sırtını korkuluklara yasladı. Çenemdeki yaşı sildi.
"Güvenmiyor. Bunu da açık açık belirtiyor. Aynı şeyleri neden Yüsra için söylemiyor? Ben de kızı değil miyim ya? Ben neden üvey evlat muamelesi görüyorum!?" Bakışlarımı bir an olsun çekmedim yıldızlardan. O gün o adam söz vermişti. Yıldızları sayabilirsem ait olduğum yere gidecektim. O kadar imkansızdı yani.
Bir süre ikimiz de sustuk. Sessizliği yine annem bozdu.
"Kuzum, babanın zamanında bir kadın ve erkek sadece bu tarz şeyler için yan yana geliyordu. Ne bilsin sadece arkadaşsınız? Yanlış anladı." Annem benden çok kendini ikna etmeye çalışıyordu.
"Anne açıklama yaptım. Dinleme ihtiyacı bile duymadı. 3 tane yakın olduğum erkek arkadaşım var. Altı üstü birlikte gidip Sıla'nın doğum gününü kutladık. Aynı karede bulunduk. Bu da mı yasak!? Ben 17 yaşındayım. 17! Genç bir kızım!" Sonlara doğru sesim feryat eder gibi çıkmıştı. Oyuncak ayımı kucağıma aldım.
"Seni kaybetmekten korkuyor annem." Şaka mı yapıyordu?! Anneme baktım. O da terasın zemini ile bakışıyordu.
"Kaybetmekten falan korktuğu yok. Olur da kaybederse millet ne der ondan korkuyor." Bakışlarımız birbirine değdi.
"Baban böyle değildi. O günden sonra..." Lafını böldüm. O günü hatırlamak istemiyordum. Bir çocuk nasıl 5 yaşındaki bir olayı dün yaşamış gibi hatırlayabilirdi!? Bu travma değil de neydi?
"O gün hakkında konuşmayalım. Deşmeyin artık yaralarımı! Bırakın ben de temiz sayfa açabileyim." Annem hüzünle baktı suratıma. Canı yanıyordu. Belliydi. O an kucağına sinip her şeyden kaçmayı çok istedim.
"Anne bu gece seninle yatabilir miyim?" Ret cevabı almak istemiyordum. Buna ihtiyacım vardı.
"Üzgünüm güzel kızım. Yüsra'nın başına güneş geçti. Onunla ilgilenmem lazım." Üzgünüm demişti. Çok büyük bir yalandı. Üzgün filan değildi.
Sustum. Biraz daha oturdum terasta. Içeride bir aile vardı. Ben de bu ailenin yaması gibiydim.
Sorunlu bir çocuk değildim. Sorunlu bir genç de olmadım. Elimden geldiğince ailemi dinledim. Bana ters düştükleri yerde uzlaşmaya gittim. Yüsra gibi her şeye sahip olmak istemedim. Küçük şeylerle mutlu oldum. Küçücük omuzlarıma binen yük babam kadar yakmadı canımı.
Bacaklarımı kendime çektim. Yarım gofreti kumru ailesi için parçalayıp temiz bir yere indirdim. Sessizce geçtim yatağıma. Anı kutumdan Küçük Prens'i aldım. O gün sabaha kadar okudum onu. Ezbere bildiğim sayfaları defalarca başa sardım. Sabah ezanı okunmaya başlayınca banyoya gidip abdest aldım. Yoga ve namaz bana fazlasıyla huzur veriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEFER (Askeri Kurgu)
Tiểu Thuyết ChungBeyaz önlüğe düşen bordo berenin hikayesiydi bizimki. Al bayraktan öğrenmiştik aşkı. Doktor Yağmur vatan sevdalısı bir adamı sevmişti. Hayatı boyunca kalbinde yara eksik olmayan asi güzel gönlünü Yüzbaşı'ya teslim etmişti. Peri masalı değildi onlar...