02.41

21 3 0
                                    

Bazen kalkan ördüğümüz o duygularımız için o kalkanı yıkacak bir sebep bir umut isteriz ama sorsan duygularımıza giden yolun çiğnenmesini istemediğimizi söyleriz. Korkarız çünkü... duygularımızın yanlış kişilerin eline geçmesinden korkarız o yüzden dışarıya hep o koca duvarlı, geçilemez sınırlarımızı gösteririz. Oysa birinin gelip o duvarı yıkıp geçmesini çok isteriz. Ama bunu ne kendimize ne de o bütün darbelerden saklamak istediğimiz duygularımıza açıklayabiliriz. Sadece susar ve bekleriz...

Ben Hazal ve gecenin 02.41'inde rastladığım o adamın o tırnaklarımı kazıya kazıya ördüğüm duvarımı yıkacak kişi olduğundan habersiz kendimi gecenin yağmuruna atıverdim...

Bu kaçıncı bardaktı bilmiyordum, Saymayı bırakalı çok olmuştu. Kendimi hem uçuyor gibi hem de bok gibi hissediyordum biraz daha içersem zehirlenecektim belki ama verdiği o his çok güzeldi. Aslında çoğunuz alkolün insana ne yaptığını ve sonucunda aklının nasıl da uçup gittiğini bilirsiniz ama çoğunuz hissedemezsiniz sadece bilirsiniz ve bu size yeter ama hissetmenin verdiği o hazzı sadece gerçekten çok da büyütülmemesi gereken şeyleri çok düşünüp kafaya takanlar anlar. Tıpkı aşkı sadece bilmekle kalmayıp öğrenen ve hissedenler gibi... gecenin henüz 23.42'siydi ve ben deli gibi içiyordum. Barmen artık bana alkol vermeyecek kadar içmiştim. Henüz kusmamıştım ama fazladan vicuduma aldığım alkolleri çıkarmak istiyordum. Yine neyi kafaya takıp kederlendiğimi hatırlamıyordum bile ama üzerimde büyük bir hüzün vardı. Tuvalete gitmek için ayağa kalktım ama sanki ayaklarım yere değmiyor gibi hissediyordum ve düşmem uzun sürmedi. Bir el beni belimden tutup kendine çektiğinde bu etkileyici kokunun bir erkeğe ait olduğunu anlayacak kadar fazla tecrübeliydim. Niyeti belliydi çoktan elleri aşağıya kaymaya başlamıştı bile. Okuldan çıkar çıkmaz bara geldiğim için üzerimde hala okula ait üniformam duruyordu. Kısa kollu crop bir gömlek ve mini bir etek. Çantam neredeydi hatırlamıyordum ama sorun değildi bar görevlileri arkamı toplamaya alışmıştı zaten çoğuyla da yatmıştım, yarın gelir ve çantamı geri alırdım. Bu etkileyici parfümüyle beni baştan çıkarmaya çalışan adamla minik bir işim vardı. Kendimi onun kollarına bıraktım ve beni nereye isterse götürmesine izin verdim. Dışarıya çıktığımızı tenime çarpan o keskin rüzgardan hissedebiliyordum. Arabaya bindik ama araba çalışmadı. Sonunda adama bakmayı başarmıştım. En az 26 yaşlarında, kumral, uzun boylu poslu, yapılı vicutlu, oldukça yakışıklı ve arabaya bakılırsa zengin bir çocuktu. Anlaşılan bu genç adam popüler bir fantazi mekanı seçmişti. Adını her zamanki gibi sormadım beraber olduğum adamların isimlerini genelde bilmezdim. Koltuğa uzandım ve onun bir hamle yapmasını bekledim. Çok yorgundum bu gece çok kıpırdayamayacaktım. Üzerime doğru eğildi ve sıcak nefesini yüzümde hissettim. Neyi beklediğini bilmiyordum ama dudaklarıma kapanması uzun sürdü. Bir yandan öperken bir yandan da eli eteğimin altına doğru gidiyordu. Tam kendimi onun hakimiyetine bırakmıştım ki araba bir darbeyle sarsıldı. Genç adam camdan arka tarafa doğru baktıktan sonra telaşla sürücü koltuğuna geçerek arabayı çalıştırdı. Bir değil birsürü sert bir obje arabaya çarpıyordu. Anlaşılan bu yakışıklının peşinde birkaç serseri vardı. Kim bilir arabasında olduğum bu genç adam kimdi. Adam iyice gaza bastı ve sesler kesildi. Araba tekrardan durdu ama adam bu sefer aşağı indi ve benim kapımı açtı, anlaşılan olay ciddiydi çünkü genelde böyle serseriler bir kadından faydalanmaktan kolay kolay vazgeçmezdi. Beni sürükleyerek arabadan attı ve aceleyle arabasına binip yola devam etti. Beni bıraktığı yerde bir sokak lambası bile yoktu heryer karanlık ve ıssızdı, zaten sarhoştum mantıklı düşünemiyordum ve arabanın gittiği taraftan dümdüz yürümeye başladım. Yolun kenarından dengesiz bir şekilde yürüyordum bazen sağa bazen sola düşüyor üniformamı yırtıyor, yaralanıyor, kirleniyordum ama sadece dümdüz yürüyordum. Bir saatten fazladır ki yürümeme rağmen hiç durmamıştım, duracak mecalim yoktu evet yürüyordum ama duramıyordum. Biraz ilerde sanki bir ışık görür gibi oldum ama ümitlenmedim, sarhoş olduğum için beynim beni kandırıyor olabilirdi ama yine de hiç durmadan yürümeye devam ettim bacaklarım beni taşıyamaz hale gelmişti ama ben duramıyordum. Biraz daha yaklaşınca o ışığın bir petrol olduğunu farkettim sanırım bu bir hayal değildi. Orada mutlaka telefon olurdu kurtulacaktım daha da hevesle yürüyordum ki o acı gerçeği hatırladım. Ben kimi arayacaktım? Arkadaşlarıma ne olduğunu anlatacak mecalim yoktu ki beni sorgulayacaklarına emindim o yüzden hiçbirini arayamazdım, bir sevgilim yoktu, bir kardeşim de yoktu ve en acısı babam da yoktu, annem vardı ama zaten boş sebepler uydurarak beni dövmeye yer arıyordu alkollü olmam onun için cazip bir sebepti. Dayak yemeye alışmıştım ama bazı zamanlar yaptığı gibi o soğuk ve karanlık bodruma kapatılmak istemiyordum. Hala yürüyordum ve sonunda petrolün mini marketine girdiğimde daha fazla dayanamayarak yere yığıldım. İçeriden yaşlı bir adam koşarak yanıma gelip beni kaldırmaya çalıştı ama bacaklarım dayanmadığı için sürüklemek zorunda kaldı. Bir şişe su getirdi ve uzun bir sessizlik oldu. Suyu kana kana içtim ve kusmaya başladım. Çok utanıyordum ama durduramıyordum. Adam içkili olduğumu anlamış olacak ki soda getirdi bir de onu kafama diktikten sonra adam benim çıkardıklarımı temizlerken ne olacağını düşündüm ama annemden başka kimsem yoktu ve beni butadan alabilecek tek kişi oydu. Zaten aklımdaki birkaç arkadaşımın numarasını bilmiyordum şu durumda annemden başka çarem yoktu. Adam işini bitirdikten sonra bana soran gözlerle baktı

-"iyi misin?"

-"telefonunuzu kullanabilirmiyim?"

Garipseyerek birkaç saniye baktı ve telefon getirdi. Parmaklarım titreyerek annemin numarasını tuşladı. Telefon 3. Çalışta açıldı ama ben ne diyeceğimi bilmiyordum.

-"Alo"

-"..."

-"Buyrun kimin aradığını öğrenebilirmiyim bu saatte?"

-"A..anne"

-"Hazal sen misin?"

-"evet anne benim, ben nerede olduğumu bilmiyorum sana konum atsam gelip beni alabilirmisin buradan?"

-"at konumu geliyorum"

Suratıma kapanan telefonla beni evde neyin beklediğini az çok sezebiliyordum. Titriyordum ama soğuktan değil korkudan titriyordum

1 saat sonra

Ne kadar olmuştu bilmiyordum ama bir korna sesiyle irkildim. Ayağa kalkamıyordum ama adamı daha fazla rahatsız etmemek için titreyen banaklarımla duvardan tutuna tutuna dışarı çıktım. Bir anda yüzüme çarpan rüzgardan mı yoksa bana bakan bir çift gözle bakışmak mı içimi buz gibi etmişti bilmiyordum ama neredeyse sürünürcesine arabaya gittim. Annemin inip adamla konuşmasını bekliyordum ama ben arabaya biner binmez annem arabayı çalıştırdı ve son vitesle arabayı kullandı. Bu hızı öfkesine borçluyduk. Yaşlı adama hiçbirşey demeden çıkıp gitmiştik ama adamın şükrettiğine emindim. Eve varana kadar kimseden ses çıkmadı. Sonunda o dışardan asil, lüks, huzurlu gözüken ama içerisinden pislik, ürkütücü ve sırlarla dolu villamıza gelmiştik. O an hep arabada oturmayı diledim ama annem benim kapımı sertçe açtığında bunun asla mümkün olamayacağını anladım. Zor da olsa yürümeyi başardım ve bu lanet eve adımımı attım. Kapı kapandı ve saçlarımda annemin parmaklarını ve beni saçlarımdan sürükleyerek ilerlediği o mermerin soğuğunu hissettim

Gecenin 02.36'sıydı, odamdaydım, yatağımdaydım, heryerim ağrıyordu ama bunun için şükrediyordum. Çünkü bodruma götürmemişti. Annem akıllı bir kadındı. Kimsenin görmediği yerlere vuruyordu, yattığım adamlar da o anki heyecandan görmüyordu zaten. Yağmur yağıyordu ve açık penceremden o muhteşem toprak kokusu içeri giriyordu. Yağmuru çok severdim ve neredeyse rastladığım hiç bir yağmuru kaçırmamıştım, bunu da kaçırmayacaktım. Ne ayakkabı giydim ne de üzerime bir mont aldım, camdan atladığım gibi yolda koşmaya başladım. Tenime değen her bir yağmur damlası sanki vicuduma değen bütün bedenlerden, annemin bütün temaslarından ve sanki bütün günahlarımdan temizliyordu beni. Ve bu toprak kokusu ya beni babamın yanına ya da babamı benim yanıma getirecek kadar huzurluydu...

-"sen de mi kirlendin?"

Arkamdan gelen bu karizmatik sesle irkildim. Adım seslerini hiç farketmemiştim ama şimdi ensemdeki sıcak nefesini hissedebiliyordum. Arkamı döndüğümde bana sadece bir nefes uzaklığında olan o adamla gözgöze geldim. Büyüleyici derecede yakışıklıydı. Esmer bir delikanlıydı, ela gözlüydü, çene yapısı sivriydi ama kemiklerini belli etmesi ayrı bir çekiciydi, yapılı bir vicudu vardı, benden neredeyse 15 cm uzundu ve dağınık kahferengi saçlarıyla gözlerimin en derininde bir şey arar gibi anlamlı bakıyordu.

-"belki de"

-"bu saatte dışarda ne işin var?"

-"senin ne işin var?"

Bana alaycı bir gülümsemeyle bakıyordu. Sanki cevabını zaten biliyormuşum gibi.

-"peki öyleyse gece kızı, seni seninle bırakıyorum"

Arkasını döndü ve yavaş adımlarla gitmeye başladı. Ve ben arkasından neden olduğunu bilmediğim bir şekilde bakakaldım.

-"bekle biraz. Adın ne senin?"

Evet ilk kez bir erkeğin adını daha yatmadığımız halde deli gibi merak etmiştim.
Bana döndü ve ne kadar uzakta olursa olsun yine bana alaycı bir bakış attı.

-"Miraç"

Saat gecenin 02.41'iydi. Ve bende ilk kez heyecan uyandıran bu gizemli adam yağmurlu bir gecede ansızın karşıma çıktı ve yavaş yavaş karanlığın içinde kayboldu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 22, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Aşık Olduk YenidenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin