beauty in death

29 7 0
                                    

4 sene öncesi.. hayır, bunu hatırlamak istemiyordum. yaşadıklarımı tekrar tekrar aklıma getirip kendimi hırpalamak istemiyordum. sadece 15 yaşındaydım ve bu denli bir ağırlığı kaldırabilecek psikolojiye sahip olmadığım hâlde her seferinde daha ağır şeyler yaşamaya devam etmiştim. bazen o yaşıma rağmen nasıl dayanabildiğimi merak ediyorum ama, ailemin yaptıklarından sonra bu ne ki benim açımdan? çocuk oyuncağı gibi. o zaman yaşadıklarımdan kurtulma sebebi tanımadığım biriydi. ve doğrusu, sanırım hayatımı ona borçluydum.

"hatırlıyorum... ama neden böyle travmatik bir şeyle alâkalı konuşuyoruz?" meraklı gözlerle karşımda tamamen çıplak bir şekilde duran bedene göz gezdirdim, alamadığım gözleri.

ilk önce yerinde doğruldu, daha sonra ise beni kucağına çekerek ellerini belime yerleştirdi. sert bir şekilde yutkunurken soğuk parmakları sıcak tenimde gezinmeye başladığında alt dudağımı dişlerim arasına alıp kemirmeye başladım. şu an korkmalı mıydım?

"o gün, araba yarışlarına başladığım gündü." derin bir nefes verip ellerini arkaya yaslayarak bedenini gerdi. "aslına bakarsan, o günün şanssız bir gün olacağına emindim ama seni gördüğüm zaman bunun tam tersini düşünmeye başladım. dikkat çeken, mükemmel bir auran vardı. mutluydun, güzeldin.. bilmiyorum en çok dikkatimi çeken şey kesinlikle enerjindi. tabii, 5 dakika sonra birden bire attığın çığlığı duyunca.. korktum." gözleri gözlerime sabitlendiği sırada yüzüne büyük bir gülümseme yerleştirdi, elini yanağımda bir süre gezdirip yerinde doğruldu. yüzlerimiz yakınlaşırken, çarpmaya başlayan kalbim ile nefesim kesilirmişçesine tekledi. yüzüne elimde olmadan nefesimi titrek bir şekilde çarptım. "seni kurtaran bendim."

şaşkınlıkla ağzımı açıp kelimelerimi boğazımdan aşağıya göndermiştim. o sıska, kısa boylu çocuk mark mıydı?

"o günkü çığlıklarını asla unutmuyorum. seneler sonra, ortak bir arkadaşımız sayesinde karşılacağımızı hiç düşünmemiştim. yarış günü bile içim içimi yemişti seni tekrar kaybederim diye." derin bir nefes verdi. ardından dudaklarıma anlık bir öpücük bırakıp geri çekildi. "ama şimdi tam karşımda duruyorsun, birlikte bir gece geçirdik ve daha da güzeli bu mükemmel bir geceydi."

birden arkadan bir ses yükseldi,

tell me we weren't just friends,
this doesn't make much sense, no

yüzümde memnun bir gülümseme oluşurken kollarımı dayadığım bacaklarımdan çekip mark'ın boynuna sıkıca sardım. ardından ona sarılarak gözlerimi kapattım. onun kolları da belime sarılırken okşamaya devam ediyordu.

"o gün teşekkür edemedim, birden ortadan kaybolduğun için." güldüm, "teşekkür ederim gölge çocuk. hayatımı kurtardığın için." gerilmiş dudaklarıyla omzuma birkaç öpücük kondurdu, dudakları sıcacıktı.

"bunun için teşekkür etmene gerek yok, ayrıca.. gölge çocuk?" kıkırdaması kulaklarımı doldururken keyifle gözlerimi açıp, kollarımı çekmeden geri çekildim. başımı hızlı hızlı salladığımda kaşlarını çatmıştı.

"beni kimin çektiğini ve sardığını görememiştim. simsiyah bir silüet vardı sadece karşımda. bu yüzden gölge çocuk diye bahsetmiştim herkese." kaşları düzelirken bunu beğendiğini varsayarak ben de gülümsemeye devam etmiştim. "şimdi ne diyeceksin peki bana?"

sorduğu soruya karşılık düşünmem gerekiyordu, mark'ı kendime yakın hissediyordum.. ama ona özel bir şeyle seslenebilir miydim orasını bilmiyordum. "ne dememi istersin?"

"buna sen karar ver, o zaman bir anlamı kalmaz."

bir süre düşündüm, aklıma gelen şey ile gülümsedim.

the car race, markhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin