Merhaba sevgili okuyucalarım, şimdiden iyi okumalar dilerim ve kitabı okurken Güllü ve yaşananları değerlendirmenizi isterim.
Değil gözlerindeki kara toprak aşk-ı devran ,ormanların vahşi deli yiğiti
Cihan padişahı Sultan Süleyman Hanın kudretindeki sığmayan vücudun
Ben bunlara deli divane olmadım
Ben sen fark etmeden Hürrem Sultan olmaya çalışan Mahidevran Sultanın acizliği
Aşk mıdır bu ey deli oğlan,göz müdür bu görmeyen
Bilinmeyen bir aşk masalı gibi tek taraflı
Benim annemin adı Dilzardı. Kendi ismi gibi yüreği, haykırırdı hep babama karşı. Dindirmediği aşkı onu umutlandırmasa dahi güler yüz ile cevap verirdi fakat benim annem cellatının kollarında can vermişti ve kimse otuz iki gündür bunu sorgulamıyordu. Bakkalın içinde abime sarılı bir şekilde bekliyordum. Abim kolları arasına almış dudaklarıyla ara sıra saçlarımı öpüyordu. Hiç kimse konuşamyor korku duygusu ile zamanın geçmesini bekliyordu.
Doğru zaman ne zamandı emin değildik ama hiçbirimizin o konağa gidecek ne yüzü ne de vicdanı vardı. Berfin ablam en sonunda ayaklanıverdi. Bakkal amcanında dükkanı kapatma vakti gelmişti. Necla abla zaten çocukları okuldan gelecek diye hızla çıkmıştı bakkaldan. " Hadi çocuklar gitme vakti geldi." Abim yavaşca ayaklandı. Yediği tekmenin acısı hala yerindeydi. Dengesini koruduğu zaman elimi tuttu. Ablamda Fuat abiye konuşuyordu. "Çok teşekkür ederim Fuat abi. Siz olmasaydınız yağmurda beklerdi Güllü. " minnettarlığı sesinin titreyişinden anlaşılıyordu. Fuat abi gülümsedi. " Siz evlatlarımsınız."
Berfin ablam gülümsedi. Babamın vermediği sevgiyi dışardan bir adam veriyordu. Bakkalın kapısını açıp dışarı çıktık. Dışarıda hafif yağmur çiteleşiyordu. Konağın büyük kapısı yolun kenarında bizi bekliyordu. Kapıya yaklaştığımızda çalışanlar doğrudan bize bakıyorlardı.Sahi eskiden annem bizi kapıda beklerdi. Konağın kapısından içeri girdik ve büyük bahçe bizi karşıladı. Babam yukarıdaki odalarında bize bakıyordu fakat biz bunun farkında değildik.
Korku ile duraksadım ve abim duraksadığımı fark edince kafasını bana çevirdi. "Tekrardan bir kavga olur mu?" Abim her zamanki sessizdi fakat üzüntümü hissetmek istemiyordu. Ablam gözlerimin içine baktı. Ablamın gözleri çok güzel bakıyordu. Ablam yavru kediler gibi kocaman gözlere sahipti fakat tek benzer tarafları bu değildi. Badem gözleri hep doğruyu söylerdi ve ben bunun yüzünden gözlerimi hiç ablamın gözlerinden kaçırmamışımdır. " Yavru ceylanım, birazcık ses çıkar ama büyük bir şey olmaz." Yalan söylemiyordu.
Abim beni ağrısına rağmen kucağına aldı. "Senin güçlü abin yanında merak etme!" Kahkaha attım. Az da olsa haraket etmemden dolay canı yanmıştı ama bunu belli etmemeye çalışıyordu. " Benim abim en güçlü abi." Heyecan ile dökülen sözlerim onların kahkaha atmasına sebep olmuştu. Babam yukarıdan bizi izliyordu. Çok yakın olarak hissettiği ama hiçbir zaman yanında olamadığı sevgi,canını yaktı. Bizim mutlu olmamız bir zamanlar bu konakta renkleri getiren kişinin yokluğu ile solmuş bir daha gerçek olamamıştı.
O da bunun farkındaydı ama bizden daha derin bir vicdan azabı çekiyordu. Ablam,abimin kucağındaki benim saçlarımı okşadı ve ne olursa olsa gülümseyerek bu konağın kasvetli yollarında yürüdü. Salonda herkese ait olan minderler yerlerini almış ve gelen sarışın kadın için sofralar kurulmuştu. Konağın içinde büyük bir aile yaşıyordu. Gülfem halam, onun on iki yaşındaki kızı Cemile,Gülfem halamın eşi Said enişte,Babaannem,Botan dayım,babam ve biz.
Şimdi ise annemin yokluğunu doldurmaya çalışan bir kadın. Abim beni kucağından indirdi.Ablam ise hemen yanı başımda durdu.Ben ikisinin arasında duruyordum. Babamın dediği gibi sıralanmıştık ama kendisi henüz inmeye teşrif edememişlerdi. Aksine getirdiği "yeni "gelin karşımızda duruyordu. En acısı da anneme ait olan minderin üstünde oturuyordu ve rahatından da hiç ödünvermemişti. Gözlerim annemin minderinde takılı kaldı.
Babamın ayakkabısının tok sesleri bütün salonu doldurmuştu. İndikçe abimin sinirden kasılan göğsü yükselip alçalıyor, elleri yumruk halini alıyordu. Ablam ise belli etmemeye çalışsa da bir yaprak gibi titriyordu. Babam merdivenlerden aşağıya indi ve kendi minderine doğru geçti. Babaannem sevgili yeni gelinin ellerini sımsıkı tutmuştu ve bu babamı mesut etmişti. Babaannemde sanki çok güzel bir şey yapmış gibi babama gururlu bir şekilde bakıyordu. Babam gözlerini ilk önce abimin üstünde gezindirdi.
Sinirden gerilen gögsünü ve yumruk olmuş ellerıne bakındı. İçinde bir yerlerde gurur duygusu yeşerdi. Eski kafalı bir adamdı benim babam. Erkek tarafının hep sert mizaçlı ve dediğini yaptıran bir insan olmasını bekliyordu. Onun için erkeklik gururu çok önemliydi. Sonrasında babamın gözleri ablama kaydı. Babam tanıdık yüzü her gördüğünde delirecek gibi oluyordu. Maziye gidiyordu kafası. Annem de babamın karşısında hep titrerdi fakat bu titreme korkudan değil aşkından dolayı idi.
Annem küçük bir kızdı babam ile evlendiğinde. Babam ise köyün yakışıklı delikanlılarından biriydi. Kirli sakalarında beyazlık değil gençlik akıyordu. Uzun boyu köydeki her genç kızın hayali haline gelmişti. Annem o zaman ona gizliden gizliye aşıkmış ama babam muhtar çocuğu olunca hiçbir zaman çiftçi bir kızın sevilmeyeceğini bildiği için kuytu köşeler de izlerdi babamı. Babam ise bir gün dere kenarına gittiğinde annemin derede güle oynaya çamaşır yıkadığını görmüş. Çok güzelmiş benim annem. Bir peri gibi kendi kendine şarkılar söyler işini yapar sonra eve dönermiş
O gün her şey çok farklı gelişmiş ve babam bu genç kızın yanında bitivermiş. Annem artık kendisini nasıl şarkı söyleme kaptırmış bilinmez ama babamı fark edince şarkısı yarıda kalmış. Çevreşamın şarkısını söylerken yakalanmış babama ve o bilmeden ona hitaben şarkı söyleyivermiş. Babam annemin hem sesine hem de güzelliğine tutulmuş . Bu zaman içerisinde güzel bulduğu tek kadının tıpatıp aynısını görmesi son yaşanan olaylardan dolayı keder yaşatıyordu. Dolmuş gözlerini ablamdan çekmiş ve benim küçük bedenime çevirmişti.
Ben hiçbir şeye odaklanmıyordum. Annemin minderinin bulunduğu kısım o kadar gözükecek bir kesimde değildi. Hatta bir insan oraya odaklanmazdı bile fakat annemin orada bulunduğu zamanlar renkler beliriverirdi. Şimdi ise hiç renk yoktu. Soğumuştu orası bir cesed gibi ama gelen kadın bundan hiç rahatsız olmamıştı. Gözlerim ile kadını inceledim. İnce uzun beyaz tenli bacakları dizlerinin biraz üstüne kadar açıkta kalmıştı. Giydiği kıyafet onun buradan olmadığını belli ediyordu.Sarışın saçları, annemin saçlarına oranla çok parlaktı fakat annem de o kadın ile aynı yaştaydı.
Bu kadın en fazla otuzlu yaşlarındaydı. Benim annem ise otuz dört yaşındaydı.Babam kadının orada durmasına hiç itiraz etmedi, uyarmadı bile. Babaannem zaten kız ile arada sırada konuşuyordu. Yüzünde gülümseme eksik değildi. Günlerdir ilk defa bu kadar kahkaha sesleri yükseltiyordu evde. " Bundan sonra bu evde yeni bir insan bulanacak ve o benim nikahlı karımdır. Ona göre davranın." Abim onuruna yedirememiş olacak ki sesinin tınısını biraz yükseltti. " Senin karın benim hiçbir şeyim değil. " Ablam da onu tastiklemişti.
Kadınn mavi gözleri bana bakıyordu. Resmen kin akıyordu yüzünden. Kime karşı bu kadar öfkesi vardı anlayamadı. Sert yüzünden gözlerimi çevirdim ama ablamın arkasına saklandım. Abim şuan sakin değildi. " Bana bak senin o dilini kopartırım. " Abim tam hakaret etmeye yeltenecek iken ablam onu sakinleştirdi. " Bırak devam etsin." Abim ne kastettiğini anlamıştı. Babam abimin susması ile birlikte devam etti konuşmasına "şimdi yatın zıbarın."
Ne ben ne de abim ile ablamın diyecek bir sözü vardı. Hepimizin omuzu düşmüştü. Babam ve yeni karısı olacak kadın mutluluk ile birbirlerine bakıyorlardı fakat bizim planlarımız çok başkaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞ İZLERİN GELECEĞİ: ANILAR İLE YAŞAMAK
RomanceBir doğu hikayesidir fakat aşktan daha mühim konular vardır. Geçmişin bıraktığı miraslar... Bu mirasın iki koruyucu meleği olacak Güllü ve Alpay "Orta da kalmak mı kötüdür yoksa bir yere kendini ait edebilmeye çalışmak mı zordur? Belkilerin arkasın...