28. Bölüm

1K 48 28
                                    

Şu anda bir mağzanın içindeki bir koltuğa kendimi bırakmış ve yalvaran gözlerle Ezgi'ye bakıyordum.

Şimdi şöyle ki yarın kep töreni var ve ben şu anda yarın ki kep törenim için elbise bakıyoruz. Zaten bunu biliyorsunuz ama ufak bir hatırlatma olsun istedim.

Saat birden berri gezmediğimiz ve denemediğim elbise kalmadı ki şu hayatta en sevmediğim şeyse kıyafet giy çıkar yapmak.

Ezgi elinde iki tane elbise tutuyordu. Bu iki elbise arasında kalmıştı. Aman Allah'ım ne büyük sorun.

"Ezgi Allah aşkına o piti piti yapalaım hangisi çıkarsa onu alıp çıkalım" dediğimde gözlerini devirdi.

Hayır yani çok uzattı ne gerek var. İkiside siyah elbise.

"Sedef canım kardeşim bekle azıcık düşünüyorum. Ayrıca bizim çocukları çağırdım" dediğinde kaşlarını çattım. Şimdi onların burda ne işi vardı ki?

"Neden çağırdın?" dediğimde yine gözlerini devirdi ve "Onlar seçsin senin elbiseni diye. Off kızım eve bizi onlar götürsün diye tabiki de. Şimdi şunu da dersin neden hepsi geliyo?" dediğinde başımı sallayarak onu onayladım.

"Ardayı aradım diğerleri de yanında olunca topluca gelmeye karar verdiler. Açıklama yeterli geldi mi?" başımı salladım sadece yine.

Bu iki elbise arasında kalınca Ezgi gidip ikisine de uyacak olan ayakkabı ve çantada seçti.

Çantam siyah küçük üstünde kare kabartması olan ve tokası altın rengi olan siyah deri bir çanta almıştık.

Ayakkabı olarakta siyah önü kapalı çapraz bağlamalı ve yüksek topuklu bir ayakkabı almıştık.

Ben biraz salaklık edip ayakkabıyı alınca neden yüksek topuklu aldığımızı sormuştum va aldığım cavap ise 'Eğer uzun elbiseyi seçersek yüksek topuklı ile elbiseyi kaldırmış olucaz' dedi.

Peki bunu duyan ben ne yaptım Ezgi'ye kızdım. Ya madam böyle bişey var ayakkabıyı alırken insan bir haber verir dimi?

Tabi ben bunu öğrendiğimde bu mağzada elbise seçmeye çalıştığımız için ayakkabıyı değiştirmeye de üşendim.

Aslında bunu baştan söyleseydi ben direkt kısa olan elbiseyi seçerdim. Sırf çok tapuklu ayakkabı giymemek için.

Neyse artık olan olmuştu. Ezgi en sonda bana dönüp "Bu elbiseyi alıyoruz. Bence bu sana daha çok yakıştı" diyip elime tutuşturdu.

Şimdi siz uzun olanı mı, kısa olanı mı? Diye sorucaksınız ama ben size söylemiyicem. Yarın öğrenirsiniz zaten.

Şimdi ise bizimkiler gelmişti. Ezgi ön koltuğa bindi ben de arkaya. Batu gelmemişti. Kendisi İlke ile ufak bir randuvuda da.

Kaan ve Ege'nin ortasına oturdum. Hep baraber ara sokakta olan ama inanılmaz güzel döneri olan bir dönercide durduk.

Her öğrencinin vazgeçilmez yemeyini de yiyip evlere dağıldık.

Yarın kep töreni vardı ve ben birazcık ama gerçekten birazcık heyecanlanmıştım. Aslında bakılacak olursak bir yanımda çok üzgün neden mi? Onca zaman o okulda vakit geçirdim ve inanılmaz saçma ve komik anı biriktirdim.

Ya size en basidini anlatmak istiyorum. Batu bir keresinde Arda'yı deli etmişti.

Deli etme sebebi de o sıralar Arda Ezgi'ye yeni yeni duygular beslemeye başlıyordu ve nerdeyse hiç konuşmuşlukları yoktu.

Batu da sürekli 'yok olmayacak bu iş' türevi şeyler söyleyince Arda delirip 'Eğer bir daha bu tarz bişey dersen ağzına ayakkabı sokarım' dedi ki Arda dediğini yapar.

Üç Erkek Bir Kız (Yarı Texting)✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin