Songül uzandığı koltuktan televizyon izlerken duyduğu ayak sesleriyle bakışlarını merdivenlere çevirdi. Sadi'nin üstsüz, saçlarının tam kurumamış haliyle banyodan geldiği belliydi.
Songül'ün bakışları adamın vücudu ve saçları arasında dolaşırken adamın kendine doğru geldiğini fark edince televizyona tekrar çevirdi odağını. Sadi kadının önünde durarak diğer boş olan koltuklara bir göz attı. Songül'le konuşmak istediği için kadına yakın olmak istedi.
Songül'ün karnının yanındaki boşluğa otururken elini de koltuğun üzerine attı. "Karıcığım."
Songül gözlerini adama çevirdi yavaşça. Bir şey söylemeden beklerken arada gözleri adamın boynuna, ıslak saçlarına kayıyordu. Sinirli halinden ödün vermemek için kaşlarını çattı yalandan.
Sadi kadından cevap gelmeyince uzatmadan konuya girmek istedi. Derin bir nefes verip gülümsemeye çalıştı. "Kaçıncı özrüm bilmiyorum ama yine özür dilerim karıcığım."
"Hangisi için Sadi? Şubenin önünde pankart açtığın için mi yoksa pankartın saçmalığı için mi?"
"Songül valla ben yap demedim onu Yaver'e ya. Kendi yapmış getirmiş ben seni çiçeğimle bekliyordum doğru düzgün."
Songül hafif kıpırdandı yerinde, sinirli ses tonuyla karşılık verdi adama "O Yaver benim gözüme gözükmesin. Kara lahana yazıyordu ya kara mamba yerine. Onu bile düzgün yazdırmamış."
"Karıcığım onunda suçu yok gibi aslında yapan adam öyle anlamış. Ben Yaver'e yengenle daha tam barışmadık deyince böyle bir jest yapmak istemiş."
"Böyle yaparak beni daha çok sinirlendirdiğinizin farkındasın değil mi?"
Sadi alt dudağını dişledi "Allah'tan diğerini yapmamış o zaman."
"Diğeri derken?"
"Alevli kalp."
"Alevli kalp? Şubenin önünde? İkinizi de tutuklardım biliyorsun değil mi? Aslında seni bir içeri atmam lazımdı zaten."
İki bileğini birleştirip kadına uzattı Sadi "Tutukla karıcığım, ben zaten iki gündür esir hayatı yaşıyorum. Eğer affedeceksen hemen tutukla."
Songül sinirle gülüp adamın çenesini kavradı eliyle. Kocasının başını iki yana salladı konuşurken.
"Çocuk gibisin çocuk. Daha birde birincisi büyümeden ikincisi yolda. İnşallah senin gibi yaramaz olmaz kızım."Sadi gülümseyerek elini kadının karnına koyup okşamaya başladı
"Karıcığım Busenaz gelincede bana çocuk gibisin demeyeceksin değil mi?""Sen böyle devam edersen hep diyeceğim."
Sadi çenesini kavrayan eli öpüp kadının karnına eğildi. "Kızım sen gel, seninle anneni çok sinir edeceğiz.."
"Bak ya! Eğer kızımı da böyle şeylere alet edersen bozuşuruz seninle."
Kadının tişörtüne hafif ıslak saçlarını bastırdı Sadi. Songül tişörtünün üzerindeki ıslakla adama sinirle seslendi. "Sadi ya."
Sadi gülümseyerek tişörtü biraz sıyırıp karnına küçük küçük öpücükler bırakmaya başladı "Annen sinirlenince çok güzel olmuyor mu kızım?"Songül gülümsemeye başlarken bir anda elini kaldırıp adamın omzuna koydu. "Şşş ben seni affetmedim daha. Yeter bu kadar öptüğün."
Sadi gülümseyerek ayırdı başını "Nasıl affetmedin, ettin ya. Pankartı görünce sarılıp affettiğini söyledin."
"Canım benim o daha fazla rezil olmamak içindi."
Sadi başını kadına yaklaştırıp dudaklarına bakmaya başladı, sesindeki arzuyu Songül'e hissettirdi
"Şimdi öpüşüp barışsak olmaz mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seni Bulduğum Şehir | Sadgül
FanfictionBir Sadgül hikayesidir • Tevâfuk, birbirine denk gelme, latîfâne (hoş, zarif) bir şekilde uyum içinde olma anlamına gelmektedir. Tesadüf ise; raslantı demektir. Onların hikayesinde tesadüfe yer yoktu her şey uyum içinde denk gelmeyle başladı. #Sad...