Ben yanılmışım.
Başkalarının mutluluğu için kendini feda edenlere hep aptal gözüyle bakardım. Oysaki öyle değilmiş, çok sevdiğin birinin mutlu olması için her şey yaparmışsın, hem de her şeyi. Gözünü bile kırpmadan hayatını etkileyecek ani kararlar alabilirdin.
Sanki bugün her günden daha kötüydü hava, her taraf bana yabancıydı. Yabancı bir ev, yabancı bir oda, yabancı bir yatak ve en kötüsü de yabancı bir adam. Aslında o kadar da yabancı sayılmazdı..
Dışarıda yağan yağmur içimde kopan fırtınalara destek olur gibiydi, üzgünce iç çektim. Ne yapacağımı, nasıl davranacağımı bilmiyordum. Tek bildiğim verdiğim karardan dolayı pişmanlık duymamamdı. Pişman olmalıydım, kendime sinirlenip kızmalıydım.
Ama içten içe huzur doluydum. Çünkü o mutluydu. Gözleri parlayarak izlemişti düğünümü. Gözlerindeki ışık içimdeki üzüntüyü yok etmişti, onun gözlerinin ışığı benim hayatımın ışığıydı.
Göğsümdeki ağrı için yüzümü buruşturup burnumu çektim. Kendi kendime acı çektirmekte ustaydım sanırım. Gelinliğimin fermuarını açıp üzerimden çıkardım.
Ağır gelinliği odanın bir kenarına atıp takılarımı da çıkardım. Bilezikleri ve diğer altınları birkaç kutuya rastgele bırakıp komodinin çekmecesine yerleştirdim.
Yüzümdeki çok da abartılı olmayan makyajda gezindi gözlerim, güzel olmuştu. Aslında ben güzel bir gelin olmuştum. Gül kurusu bir ruj, toprak tonlarında bir far ve eyeliner birbiriyle çok uyumluydu.
Pamuğa biraz köpük sürüp yüzümdeki makyajı temizlemeye başladım. Birkaç pamuk degiştirmek zorunda kalmıştım.
Dudaklarım kızarmış, gözlerim kanlanmıştı. Ama sonunda makyajdan hiçbir iz kalmamıştı yüzümde.Ela gözlerim ağladığım için yeşile çalmıştı. Burnum şişmiş, yanaklarım da kızarmıştı. Ağlayınca yüzüm çirkinleşiyordu, bu yüzden fazla ağlamamaya dikkat ederdim hep.
Saçımdaki tel tokaları söküp kısa saçlarımı birkaç kez elimle karıştırdım. Sprey yüzünden sertleşen saçlarımı yıkamak için odanın içinde bulunan banyoya yönelttim adımlarımı.
Yanıma iç çamaşırı ve pijama takımımı almıştım.
Banyoya girip kapıyı kilitledikten sonra suyu ılıştırıp iç çamaşırlarımı çıkarıp suyun altına girdim. Bir süre sadece suyun altında bekledim. Su üzerimden akıp giderken hafiflediğimi hissediyordum.
Ellerimi saçlarıma atıp biraz karışan tutamları açmaya çalıştım. Kısa oldukları için zorlanmadan hallettim. Elime yeteri kadar şampuan sıkıp saçlarıma sürdüm. İyice yayıp ovduktan sonra biraz daha yumuşamıştı saçlarım.
İki kere daha şampuanla yıkayıp vücudumu da yıkadıktan sonra suyu kapattım. Benim için aldıkları pudra renkli bornozu giyip bir süre saçlarımı kurutmakla uğraştım. Saçlarım nemli kaldığında bornozu üzerimden atıp iç çamaşırlarımı giyindim.
Siyah rengindeki pijama takımımı giyindim. Üstüm kısa kolluydu. Bahar aylarında olduğumuz için hava çok soğuk değildi ama arada bir yağmur yağıyordu.
Giyindikten sonra banyodan çıkıp odama göz gezdirdim. Önceki odamın iki katı kadardı neredeyse. Çok varlıklı bir ailede büyümemiştim ama halimden çok memnundum. Hayatım o kadar da kötü değildi.
Odadan çıkıp alt kata indim. Evlendiğim adam koltukta damatlığıyla öylece oturmuştu. Düşünceli görünüyordu.
Bu evliliğin gerçek olmadığını ona söylemiştim. O da istediğim her şeyi yapmakta özgür olduğumu söylemişti. Bu kadar kolay kabul etmesi bana hâlâ garip geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜLTEFİT
Teen FictionAylardır bulmaya çalıştığım, ama hakkında bir nebze bilgi elde edemediğim katille ilgili bir kayıt bulunmuştu. Hızla Arda'nın yanına oturup başlatılan kaydı dikkatle izlemeye başladım. Sıradan bir adamdı görüntüdeki, ne bir suç kaydı vardı ne de kö...