Kader.
İnanır mısınız bilmem ama ben baya inanıyorum. Her şey bu döngü üzerinde dönerdi her şey kadere bağlıydı.
Terfi törenin üzerinden 1 hafta geçmişti. Önce Erzurum'a gitmiş karargahtan çıkışımı almıştım. Timimden ayrılmak zor gelse de yapacak bir şeyim yoktu.
Mehmet Albay'ın gözleri dolmuştu sanki. Bunu ona söylediğimde beni odasından kovmuştu.
Erzurum'daki evimden çıkmıştım. Eşyalı bir evdi. Sadece kişisel eşyalarım, yatağım ve silahlarım vardı evde. Onları da Mehmet Albay halledecekti. Yani benden önce Hakkari'de olurdu eşyalarım. Silahlarıma iyi bakmalarını güzel güzel götürmelerini tembihlemiştim. Mehmet Albay arada olduğu için sıkıntı çıkmamıştı. Silahlar dediğimse 4 taneydiler. Bir Sniper vardı -tabii tüm argümanlarıyla- hassas bir silahtı. Mehmet Albay'ın hediyesiydi. Bazen operaslarda kullanabiliyordum. Şu ana kadar 2 operasyon da tek kullanmıştım. 2 Sarsılmaz Beylik silah vardı. Zaten birini hiç yanımdan ayırmıyordum. Bir de askeri tüfek vardı mat siyah rengi beni benden almıştı.
Saat 23:50. Üzerimde siyah bir kot pantolon ve tişört vardı. Tişörtün üstüne de bordo oduncu gömlek giymiştim. Hangarın arka tarafında elimde iki valizle gelecek olan zırhlı aracı bekliyordum. Yanımda ise birazdan eski olacak timim duruyordu.
"Vay be Teğmen'im gidiyorsun öyle mi?"
Başımı salladım "Yapacak bir şey yok Komutanım. Ben de üzülüyorum sizin aranızı yapmadan gittiğim için."
Gülerek söylediğime kaşlarını çattı Okan Yüzbaşı.
"Şühedaa." dedi hafif uzatarak.
Ağzıma fermuar çeker gibi yaptım ve sustum. Okan Yüzbaşı uzun zamandır buraya atanan bir anaokulu öğretmeninden hoşlanıyordu. Bazen sadece onu görmek için bile zırhlı araçlarla okulun önünden 5 tur attığımızı bilirdim. Güzel kızdı Allah var. Bizim sarışın Komutanla çok güzel olurlardı. Sarışın - Kumral çocuklar severdik.
"Ah be Komutanım bizi sabahın köründe kaldırmanızı asla unutmayacağım."
Kaşlarımı çattım "Unutma zaten çavuş. Bundan sonra ben gittim diye rahatlamak yok. Her gün sizi nasıl çalıştırdım, eğitim yaptırdıysam öyle devam edeceksiniz. Düzeni bozmayın."
Hakan Çavuş "Emredersiniz Komutanım ama sizin yerinize gelen bir Teğmen vardı. Siz göreve gittiğinizde bizim düzen zaten bozuldu. Hiç sevmemiştim ilk geldiğinde de şimdi siz yine gidiyorsunuz kalıcı olarak buradaymış artık." dedi yüzü düşerken. Çok iyi çocuktu Hakan. Eğitimlerde canla başla çalışırdı. Asla bir itirazını duymamıştım şimdiye kadar.
Derin bir nefes aldım. Alıştığım için zor geliyordu ayrılmak. Güzeldi burası, timdekiler çok iyidiler, üstlerim anlayışlı insanlardı. Mehmet Albay vardı.
Saat gece 1'e gelirken "Siz de gidin artık durmayın burada birazdan gelir hem." dedim valizleri aynı sıraya koyarak.
Kemal Astsubay "Olur mu öyle Komutanım? Zaten üzgünüz bırakın da sizi yolcu edelim."
Gülerek "İyi. Yolcu edin bakalım."
Uğur Astsubay derin bir nefes aldı. Dokunsam ağlayacak gibi duruyordu. Çok duygusal bir insandı zaten.