İçim kıpır kıpırdı.
Sanki tüm hayatım daha yeni başlıyordu. Yüzüme yerleşen gülümsemeyi bir türlü zapt edemiyordum. Ayıp oluyordu sanki her kese. Neşemden utanacak kadar mutluydum. Zaten neşe de böyle bir şeydi. Herkesin kaçtığı bir şey. Ağlayan insandan böyle kaçılmiyor artık sanırım. Birinin döktüğü gözyaşlarının, bir başkasını iyileştirme gücü var gibi. Birinin çektiği acı, bir diğerinin tesellisi. Birinin neşesi ise bir digerinin kıskançlığı okuyor zamanla sanki ya da hayat, sadece bana bunu öğretti.Her şey çok güzeldi.
Canımdan çok sevdiğim Jimin'im ile tam 8. ayimizdi. Parti time işimden çıkar çıkmaz koşarak buluşacağımız parka ilerledim. Bu park bizim özel alanımızdı. Geceleri gizlice kaçar burada bulusurduk.
Cebimi yoklayip hediyenin hala orada olup olmadığını kontrol etmek için birkaç saniye durduktan sonra hala aynı yerinde olduğuna emin olduktan sonra yine adımlarımı hızlandırdım. Parka geldiğimde Jimin'in orada olduğunu gördüm. Yine geç kalmistim galiba.
"Hey! Jungkook biricik sevgilini bekletmeye utanmiyor musun"
Şakasına sinirli gibi davranması o kadar tatlıydı ki öpemeden duramadim. Hemen öpücüğüme karşılık verdi. Bir süre sonra uzaklaştığında elini uzattı öne doğru.
"Hani hediyem"
Yarım ağız sırıttıktan sonra hediyeyi pantalonumun cebinden çıkarttım ve verdim. "Beni ozlemedigini düşünmeye başlayacağım Jimin" hemen olumsuz bir nida çıkarttıktan sonra meraklı gözlerle küçük hediye poşetini açmaya başladı ve içinden çıkan kolyeye mutlulukla baktı. İtiraf etmeliyim utanmıştım biraz, ona daha pahalı ve büyük bir hediye almak isterdim ama maddi durumum buna el vermiyordu.
"Jungkook-ah tak bunu hemen çok beğendim" diye şakirdamasi beni düşüncelerimden sıyırdı. Hemen elinden kolyeyi alıp zarif boynuna taktım.
"Woaah cidden inanılmaz oldu."
Abartarak söylemesi büyük bir kahkaha atmama sebep oldu. Ailesinin zengin olması ve tek çocuk olduğu için şimartilarak büyümesine rağmen çok düşünceli ve iyi kalpli biriydi. Ona cidden fena aşıktım.
Jimin'de sanki birşeyi unutmuş gibi hemen çantasını açtı ve içinden şık bir kutu çıkartıp bana uzattı.
"Unutuyordum az kalsın! Bu da benim sana hediyemm"
Ensemi kaşidim ve istemeyerek de olsa hediye kutusunu elime aldım. Jimin bir şey aldığında abartiyordu ve bende istemiyordum tabii buna ailemizin bir birinden nefret ettiği için ilişkimizi sakladigimiz gerçeği var. Aile üyeleri bu tarz pahalı bir şey gördüklerine soruyorlardı normal olarak nereden aldığımı ve bu beni zor duruma sokuyordu.
Kutunun içinden çıkan son model saatle derin bir nefes aldım. Tartışma başlayacaktı yine.
"Hemen suratını asma ama üzülüyorum. Ben sevgilime birşey alamam mi Jungkook fazla büyütüyorsun."
Kafasını yere eğmiş ve parmaklarıyla oynarken bu sevimli görüntüyü tabii ki de uzemezdim. Saati çıkarttım ve kolume taktım. "Bu son Jimin tartışmak istemiyorum."
Tamam tamam deyip beni gecistirdikten sonra birlikte günün diger güzel planlarını yapmak için vapurlara doğru gitmeye başladık.
...
Adaya varmış, çift bisikletlerimize binmiş ağaçların arasında turluyorduk. İşte benim huzurum buydu zaman dursun ve hep böyle kalalım istemiştim. Jiminin kolları belimde sıkı sıkı tutuyordu düşmekten korkar gibi. Güzelce turlamis bisikletin üstünde gün batımını izlemiştik. Bahar yeni geldiği için güzel ciceklerin kokusu sarmıştı çevremizi. Huzurluyduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Solitude° Jikook
FanfictionBir birlerini seven üniversiteli iki genç. Birbirlerinden hiç haz etmeyen maddi olarak denk olmayan aileler. Beklemedikleri anda aşklarının meyvesinin gelişi,sorumluluk duygusu,yapılan hatalar ile yüzleşmeleri..