Bölüm Şarkı Önerileri ;
Perdenin Ardındakiler : Kaçıncı Kayboluşum
Melek Mosso : Uğurlama
Diyar pala : Anla
Sertap Erener : Olsun
Nil İpek : Gömülür
_______________________________________
Dün gece geç saatlerde gelebilmiştik eve. Yorgun olduğumuzdan valizleri yerleştirip direk uyumuştuk ama bu gün ertelemek istemediğim bir şey yapacaktım. Kız kardeşimi bir an önce tanımak istiyordum çünkü.
Duru üst katta bakıcısı ile oynarken biz Yusuf'un bu sabah eski evden getirttiği kolileri açtık. İçinde kardeşimin eşyaları vardı. Bu yüzden heyecanlanmıştım fazlası ile. Yusuf derin bir nefes verip kutunun kapağını açtı. Kutudan önce minik bir sandık çıkartıp kenara koydu. Sonra bir şal çıkardı ve bana uzattı. Şalı elime alırken,
-Bu ne? Diye sordum merakla. Gülümsedi.
-O bu şalı çok severdi. Dedi. Sonra bir kaç saniye duraksayıp ekledi.
-Yeşil diye. Yeşil en sevdiği renkti.
Bense en çok maviyi severdim. Şalı refleks olarak burnuma yaklaştırdım. Belki de onun kokusunu duymak istemiştim ama çoktan kaybolmuştu. Şalı dizlerimin üzerine bıraktım ve Yusuf'un bana uzattığı kartviziti aldım elime. Üzerinde Avukat Duru Akça yazıyordu. Onun avukat olduğunu bilmiyordum mesela. Bakışlarımı yavaşça Yusuf'a çevirdim. Sesli bir nefes verip,
-Ben seni yalnız bırakayım. Hepsine baktıktan sonra ne merak ediyorsan sor. Anlatırım. Dedi.
Ben başımı sallayınca da yerinden kalkıp salondan çıktı. Koliyi önüme çektim yavaşça. Elimi içine sokup bir balerin bebeği çıkardım. Belli ki Duru için önemli bir bebekti bu. Aynı kızının da baleyi sevmesi gibi onun da çok sevdiğini Yusuf anlatmıştı daha önce. Bebeği elimde evirip çevirirken bir şey fark ettim. Bu bebek Duru ile ilk tanıştığım gün bana hediye ettiği bebeğe çok benziyordu. Saçları farklıydı sadece. Bu tuhaflık karşısında gülmeden edemedim. O ve ben gibiydi yani.
Bebeği de nazikçe koltuğun üstüne bıraktım. Bu sefer koliden bir kitap çıkardım. Çalıkuşu...
Benimde en sevdiğim kitaptı bu. O kadar çok odaklanmıştım ki farklılıklarımıza, ortak yanımızın olması gerektiğini hesaba katamamıştım bile. Oysa onunla aynı şeyi seviyor olmamız düşündüğümden çok daha güzel bir histi.Bir gözlük buldum bir az sonra. Daha önce ki resimde gözlük taktığını görmemiştim ama belki de pek takmayı sevmiyor ya da lens falan kullanıyordu.
Kolinin dibinde ki son şey bir elbiseydi. Mavi ve onca yıl bir kolide kapalı kalmasına rağmen ilk gün ki gibi güzel göründüğünü düşündüğüm çok hoş bir elbise. Kumaşı yumuşacıktı. Dokundukça insanın daha çok dokunası geliyordu.
Eşyaları bir bebeğe dokunur gibi dokunarak koliye koyduktan sonra gözlerim en başta Yusuf'un çıkardığı minik sandığa gitti. Sanırım zamanı gelmişti. Sandığı dizlerimin üzerine bırakıp kapağını açtım. Ve derin bir nefes alıp fotoğrafları dışarı çıkardım.
O kadar çok resim vardı bu uzun sürecekti işte. Her bir fotoğraf her bir anı içimi biraz daha yaktı. Çünkü yanında olmak isterdim bende. Ne biliyim lunapark da Soner'le çekildikleri resimde ben de olmak isterdim. Ait olduğum yer orası olmalıydı. Ya da ailecek yaptıkları piknik resminde olabilirdim mesela. Bir kez olsun sesini duyabilirdim kardeşimin. Bir kez olsun sarılabilirdim ona. Sadece bir kez olsun yanında olabilirdim. Bir kez olsun olmam gereken yerde olabilirdim. Tabi diğer yandan bunun olması demek beni büyüten anne ve babamı hiç tanımamış olmam demek olacaktı ki bu da hiç doğru gelmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUĞU GÖLÜ BALESİ
Chick-LitAcının geri de kaldığı sıcacık bir aile hikayesine var mısınız? Bir baba, Dansa aşık bir kız çocuğu, Ve bir balerin... Yusuf, Duru, Ve Güneş... Huzur nedir bilir misiniz? Huzur Bir adam... Bir kadın... Bir çocuktur. Huzur derin bir nefes aldı...