-12-
"Keşfetmekte önemli olan, keşfettiğin şeyin bulmaya değer olup olmadığıdır."-Çizgili Pijamalı Çocuk, John Boyne
Emilia, Prens Arthur ve Laura'yı çay davetinde gördüğünden beri neredeyse bir ay geçmişti. Ancak üzerinden çok fazla zaman geçmesine rağmen o günü ve ona hissettirdikleri duyguyu unutması mümkün değildi. Kendini kırılmış, küçük düşürülmüş ve yenilmiş hissediyordu. Daha önce girdiği savaşların hepsini kazanmıştı ancak bu aralar rüzgâr onun tarafından esmiyor aksine tam tersi esiyordu.
Bu süre zarfında Arthur'u da Laura'yı da birçok kez görmüştü. Arthur, Laura olmadığı zaman Emilia'ya oldukça ilgili davranıyordu, onu dinliyor ve iltifatlar ediyordu. Ancak Laura ya da başka bir prenses yanlarında olduğu zaman Arthur'un ilgisi Emilia üzerinde olmuyordu. Emilia bu durumdan hem sıkılmıştı hem de bunu artık kendine yediremiyordu. Daha önce birçok erkeğin ona ilgisi olmuştu ve her zaman bu ilgiyi üstünde tutmayı başarmıştı ancak Arthur'da bu taktikleri işe yaramıyordu.
Laura da abisi Ronald'ın Alberta'nın gönlünü yapabilmek için defalarca kez Gorg sarayını arşınlaması nedeniyle sürekli onun yanında geliyordu ve böylece Weston Krallığına daha yakın oluyor, Arthur'la da daha çok vakit geçirebiliyordu.
Aslında Laura da Emilia'dan farksız bir durumda değildi, Prens Arthur'un dikkatini çekmek oldukça kolaydı ancak bu dikkati üzerinde tutmak zordu. Laura da tıpkı Emilia gibi bunu sağlamaya çalışıyordu bu yüzden de sık sık onu görmeye gidiyor ve onun davetlerine katılmaya çalışıyordu. Her zaman takındığı o masum rolünün altına saklanmış, hayallerini süsleyen prensi elde etmek için uğraşıyordu ama Emilia onun içindeki şeytanı gördüğünden kendisine yaptıklarının intikamını almayı unutmuyordu.
Alberta'nın Ronald'la evliliği yakındı, Diana zaten kaşla göz arasında damadı bulmuş belki Alberta'yı bile geçebilirdi. Oysa Emilia'ya göre en çok âşık olmayı hak eden kendisiyken onun tek yaptığı Arthur'un peşinde dolaşmak ve ilgisini çekmeye çalışmaktı. Ronald ve Richard ablalarına bir sürü jestler yapıp ve hediyeler verirken Emilia günlerce Arthur'un gideceği yerleri öğrenip tesadüfi bir karşılaşma hazırlamaya çalışıyordu.
Çay davetinden sonraki günler boyunca o kadar dalgınlaşmış ve üzgün görünüyordu ki Kraliçe Fiona bir şeyler olduğunu sezmişti. Kızını yanına çağırıp ne olduğunu sormuş ancak Emilia gelişigüzel cevaplar verince kraliçe kızının derdini bir türlü öğrenememişti.
Emilia'nın dalgın olduğunu herkes görebiliyordu ancak nedenini Nancy dışında kimse bilmediğinden tek dert ortağı o olmuştu. Nancy, Emilia'nın adeta bir hizmetçisi değil kendisinin küçük bir kopyasıydı bu yüzden de Emilia onun dışında kimsenin onu anlayacağını düşünmüyordu. Nancy de Emilia'nın sıkıntısına çare bulmak için çok uğraşıyordu ancak yine de bu sıkıntıya çözüm bulmak oldukça zordu çünkü Prens Arthur, bir gün bile sarayında durmuyor, davetlerden davetlere koşuyordu. Bu yüzden de onlar daha bir davet haberini alıp hazırlanmaya vakit olmadan Prens Arthur diğer davet için yola çıkıyordu.
Nancy sonunda haftalarca uğraşıp bir arkadaşından Prens Arthur'un Gorg Krallığında yapılacak olan bir sanat gezisine katılacağını öğrenmiş ve hemen biricik hanımına koşmuştu. Nancy her ne kadar heyecanlı ve sevinçli olsa da Emilia sadece ona boş boş bakmakla yetinmişti çünkü defalarca kez Arthur'un karşısına çıksa da sonuç değişmediğinden Emilia bu durumdan sıkılmıştı ve artık pes etmek istiyordu.
Nancy ise Emilia'ya ettiği intikam yeminini hatırlatmakta geri kalmıyordu çünkü Arthur'la olmak demek Laura'yı ebediyete kadar mutsuz etmek demekti. Ayrıca diğer arkadaşları da sürekli Arthur'la ne zaman sevgili olacaklarını, aralarında ne olduğunu sorup duruyor Emilia'nın istediği her şeyi elde ettiğini bildiklerinden Arthur'u da elde edeceğini düşünüyorlardı. Bu yüzden Emilia'nın pes etmek gibi bir seçeneği yoktu, bu savaşa girmesi ve mutlaka kazanan olması gerekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KRALIN KIZLARI
Historical FictionGorg Kralı Harold'ın birbirinden güzel dört prensesi; Alberta, Diana, Emilia ve Artemis yaşayacakları kaderlerden habersiz babaları ve annelerinin yanında vakit geçiriyorlardı. Tanrı kaderimizi yazmıştı ve bu yazgı değiştirilemezdi, insan yaptığı se...