0.2:"Eşim. Canını yaktın!"

476 70 64
                                    


0.2:"Eşim. Canını yaktın!"

Her şey benden o kadar çok bağımsız ilerliyordu ki,asla takip edemiyordum. Taehyung'un kolları arasında ağladığım o günden sonra sadece 2 gün geçmişti ve ben şu anda onun evindeydim.

Namjoon Hyung ve Seokjin Hyung dün Seoul'den gelmişti. Bugün de beni buraya çağırmışlardı. Açıkçası Taehyung evde olur diye çekinmiş ve gelmek istememiştim. Onun kırıldığını ve oldukça üzüldüğünün farkındaydım ama ben sadece gerçekleri söylemiştim.

Kızgınlıkta olacağını düşündüğüm için gelmeyi kabul etmiştim çünkü Taehyung kızgınlığa girdiğinde aile evinde değil kendi evinde kalırdı. Kendisine ait küçük bir evi vardı ama pek uğramazdı oraya, sadece kızgınlıklarında yalnız kalmak için giderdi. Muhtemelen ailesini rahatsız etmek istemiyordu. Kızgınlıkta normalde de oldukça baskın olan feromonları daha da baskın oluyor ve insanı boğuyordu.

Genelde kızgınlık döneminde benden uzak dururdu, hatta kendine hakim olamama korkusuyla Jimin'den onu eve kitleyip anahtarı da yanında götürmesini ister, telefonunu da bana verirdi. Çünkü kızgınlıktayken beni arayıp oldukça edepsiz konuştuğu zamanlar olmuştu. Deltasına hakim olmakta zorluk çektiğini biliyordum ve bu beni oldukça utandırıyordu. Beni incitip hoşuma gitmeyecek şeyler yapmak istemiyordu. Daha önce kızgınlıktayken hiç onunla yüz yüze gelmemiştim.

Şimdi ise her şey daha farklıydı. Taehyung kızgınlıkta olmasına rağmen bu evdeydi ve karşı koltukta Seokjin Hyung'la konuşup sohbet ediyordu. Geldiğimden beri benden uzak durmuştu. Alnından akan terleri bu uzaklıktan bile görürken vücut ısısını hissediyor gibiydim. Damarları belirginleşmiş kaslı bedenini kasıldığı için daha da belirgin ve heybetli duruyordu. Üstündeki beyaz tişörtü çekiştirip duruyordu. Sıcakladığı oldukça belliydi ve üzerindekilerden bir an önce kurtulmak istiyor gibiydi. Sesi öylesine kalındı ki her konuştuğunda ağzımın suyu akıyormuş gibi hissediyordum. Feromonları her zamankinden daha baskında ama kimseyi rahatsız etmiyordu. Kendini tuttuğu belliydi.

Neden burada olduğunu anlamıyordum. Normalde kızgınlıklarında kaçan delta şimdi hiç zorlanmadan karşımda rahat bir tavırla sohbet ediyordu. Kaşlarım bu anlamsızılıkla çatıldı. Tam o sırada elindeki soğuk limonatalarla Namjoon Hyung salona girmiş onun hemen ardından da annesi Bayan Kim elindeki birkaç atıştırmalıkla hemen peşinden gelmişti.

Salonun ortasında yer edinen orta boylu sehpaya elindekileri koyduktan sonra Namjoon Hyung kendisini yanımdaki boşluğa bırakmış ve saçlarımı karıştırarak bana gülümsemişti. Gergin olsam bile ben de ona gülümsemiştim.

"Jungkook, daha sık gel. Özletiyorsun kendini."diyerek bana seslenen ince telli naif sesle ona döndüm. Bana yumuşak bir tebessümle bakıyordu. Bu gülünsemesi bana Taehyung'u hatırlatırken dudaklarımı ısırıp göz ucuyla ona baktım. Bana baktığını görmemle anında gözlerimi kaçırıp Bayan Kim'e içten bir gülümseme verip mahçupça baktım gözlerine.

"Ben de sizi çok özledim efendim ama biliyorsunuz, sınava çok az kaldı ve şu aralar daha çok çalışıyorum."diyerek cevapladım onu. Anlayışla kafasını salladı.

Bayan Kim beni severdi, beni her gördüğünde yüzünde gülücükler açıp bana sıkıca sarılır ve dün görüşmüş olsak bile beni ne kadar çok özlediğinden bahsederdi. Her şeyiyle bana Taehyung'u hatırlatıyordu. Esmer teni, siyah saçları ve biri çift bir tek gözkapkalı siyah iri gözleriyle Taehyung'a o kadar benziyordu ki... Sanki kendi klonunu yaratmış gibiydi. Taehyung da aynı onun gibi nazik ve düşünceliydi. Bayan Kim, delta olmasına rağmen Taehyung'u oldukça nazik bir kişilikle yetiştirip düşünceli bir insan olması için çabalamıştı ve oldukça başarılıydı. Oğluna hep gururla bakar ve ne karar alırsa alsın onun arkasında dururdu. Tıpkı Taehyung'un beni eşi olarak kabul ettiği gibi o da beni damadı olarak kabul ediyordu.

i am not your wife/TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin