yirmi üç

108 13 11
                                    


"Gitme."

Gözlerime dediğini anlamlandıramadığımı belli eden bir bakış yükledim, dudaklarımı yalayıp Bay Jeff'e döndüm. Tam bir şey diyecektim ki bana zaman tanımadan o konuştu, "Gitme bu saatte. Kal."

"İlk seferim değil, h-hallederim yani!" dedim utanarak, aptal gibi kekelemem sinirimi geriyor olsa da bozuntuya vermeden bileğimi parmaklarının arasından çektim.

"Gitme işte. Kal burada." dedi gergince. Kalbimin atışı tüm vücudumda hissediliyordu, gözlerimi aşağılara kaydırdım. "Peki."

"Benim yatağımda yatarsın, ben burda yatarım." dediği gibi kaşlarımı çattım, söylediği şeyin ne kadar saçma olduğundan haberi yoktu.

Bana yatağını vermesine gerek yoktu, hem zaten ev onundu, misafir bendim. Koltuğa kıvrılıp uyuması gereken de normal olarak bendim.

"Hayır canım, olur mu öyle şey, ben şuraya kıvrılırım. Siz yatağınıza yatın lütfen, burada kalmam yetmezmiş gibi bir de sizi yatağınızdan edersem hiç olmaz." dediğimi hiç dinlemiyor gibiydi. Ne zaman dediklerim hoşuna gitmese asla dinlemez, dikkate almazdı. Her ne kadar sinir bozucu da olsa mâni olamıyordum.

"Dinlesenize beni!" dedikten sonra bana dönmesini sağlamak için omzuna attığım kolumu hızlı bir hareketle kavrayıp beni kendine çekti. Yüzlerimiz yine yakınlaşırken kendimi biraz geriye atmaya çalıştım ama nafile, eli belimi sarmıştı bile.

Bir süre yüzümde gezdirdi gözlerini, yutkundu. Bu hareketleri beni geriyordu, sanki her kusurum bir anda gözlerinin önüne serilecekmiş gibi hissediyordum.

Esnememi tutmaya çalışarak dudaklarımı ısırdım, gözlerimi kıstım. Bu hâllerim komik ona gelmiş gibiydi, küçük bir gülümseme takındı. Evde gibi hissettiren, içime huzur dolduran bir gülümseme.

"Uykun var, uyu Tinnasit." demesiyle vücutlarımız tekrardan uzaklaştı, iç çekip dudaklarımı büzdüm ona göstermeden. Her zaman dibinde olmak isteyip olamadığımdandı bu tavırlarım. "Odam burası. Eğer üstündekiler rahat değilse dolaptan rahat bir şeyler al ve öyle uyu, iyi geceler."

Dediği şeylere şuursuzca kafa salladıktan sonra kapı kapandı, zar zor açtığım gözlerimle önümde duran yatağa attım kendimi. Yastığına gömdüm kafamı, o güzel kokusunu içime çektim, sevdiğim adamın kokusunu.

Üstüme siyah pikeyi de örttükten sonra yüzümdeki gülümsemeye dokunmadan gözlerimi kapattım, derin derin nefes aldım.

İçim içime sığmıyordu.

-

Titreyen telefonun sesiyle gözlerimi kırpıştırıp dağılmış saçlarımı karıştırdım, telefonu elime alıp ekranda yazan ismi okumaya çalıştım.

Algılarım tamamen kapalı gibiydi.

Aramayı açarak telefonu kulağıma tuttum, boğazımı temizledikten sonra gözlerimi ovdum.
"Lan oğlum, nerdesin? Dün geceden beridir en az 78 mesaj atmışımdır, geberdin falan sandım da aradım."

"Uyuyordum..." dediğimde Tanawat'ın alay edercesine attığı kahkahasıyla telefonu kulağımdan uzaklaştırıp uyanabilmek için yanağıma yavaşça vurdum.

"Ayı mısın, dana mısın, evin zilini o kadar çalmama rağmen nasıl uyanmayabildin amına koyayım? Ayrı bir marifet, ondan soruyorum." Gözlerimi devirdikten sonra iç çektim. Durumu anlatmak için çok üşengeçtim, ayrıca sabah sabah hiç Tanawat'ın şaşkınlıktan çıkardığı hayvansı seslerle uyanasım yoktu.

"Evde değilim, anlatırım sonra." dediğim gibi telefonu kapatıp yataktan kalktım. Örtüyü düzelttikten sonra odadan çıkıp gelen sesler üzerine mutfağa yöneldim.

CK ও jeffbarcodeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin