Canozan - ahmakıslatan
...
Labaratuvarımı bu hâle getirenleri somut bir kanıtla bulmak istiyordum ama kamera kayıtları yoktu. Zaten eski bir binanın yanındaydı kulübe ve o binada da güvenlik kamerası yoktu.
Sokağın başında bir market vardı ve ne yazık ki kulübenin olduğu tarafı görmüyordu. Yani ihtimaller ve tahminler üzerine hareket edecektim.
Cidden pişman olmuştum göz önünde olmayan bir yerde çalıştığıma.
Beste ve Baran dün gece eve gittikten sonra bir şeyleri konuşurlar sanmıştım ama Beste onu sinirle evden kovmuştu! Sebebini sorduğumuzda ise Baran'ın ona bağırmasını öne sürmüştü.
Sonraysa pişman olup saatlerce başımın etini yemişti. Ben bir şey yapmayınca da trip atıp Baran'ı aramıştı. Daha sonra da gecenin bir vakti Baran kapıya gelmişti.
Beste ise onu içeriye almayıp kapıda sohbet etmişti. Bu kız insanı delirtirdi!
Buğlem Alper onu bırakır bırakmaz uyumuştu zaten. Hayat ona güzeldi yemin ederim, Beste ona bulaşmıyordu ki hep bana, hep bana!
Düşüncelerinden sıyrılıp alçalan uçağın camından dışarıya doğru baktım.
Uçak piste iniş yaptığında heyecanla soludum. Atlas'a gittikçe yaklaşıyordum.
Anons yapıldığında yolcular yavaş yavaş inmeye başladı. Kol çantamı yanıma alıp indim.Buradan sonrasını arabayla gidecektik. Valizimi aldıktan sonra birkaç doktorun bindiği askeri araca yöneldim. Acaba Atlas gelmiş midir buraya?
Bindiğim araçta sadece şoför koltuğunda asker vardı ve onu da tanımıyordum.
Sessiz geçen yolculukta etrafı izleyerek vakit geçiriyordum. Ağlayan anneler, yaralı adamlar, yol kenarlarında oturup arabaları izleyen küçük çocuklar..
İçim acırken seslice yutkundum. Biz evimizde huzurlu huzurlu uyurken onlar dışarıda ölümden kaçıyorlardı. Dışarıda olanlardan haberimiz yoktu, neler yaşadıklarını bilmiyorduk..
Ama şimdi bu görüntüleri gördükten sonra neden ülkelerinden kaçtıklarını anlayabiliyordum.
Karşı çıkmaları gereken noktayı çoktan kaçırmışlardı, kendilerini kuratarabilecekken bu fırsatı kaybetmişlerdi.
Zamanında ülkeleri için direnip savaşması gereken bu insanlar şimdi işgalcilere kafa tutsalar bile sadece canlarından olacaklarını biliyorlar. En başından bir olup beraber hareket etselerdi belki de bu noktaya kadar gelmeyecekti hiçbir şey.
Vatan sevgisiyle hareket edip her şey yeni başlamışken engel olsalardı şimdi evlerinde huzurla oturuyor olabilirlerdi.
Ben babamdan kaçmamayı öğrenmiştim, aksine kaçmak yerine bodoslama dalardım bir şeylere. Fevriydim, hareket etmeden önce sonuçlarını düşünmezdim.
Babamın kızı olmaktan gurur duymuyordum. Ani sinir krizleri, düşüncesiz davranışlar, sonunu düşünmeden etrafına bağırıp çağırma..
Yara bere içinde çığlıklarla ağlayan çocuklara içim yana yana baktım. Bezden, poşetten çadırlar vardı. Herkes iç içeydi ve tek yapabildikleri şey daha fazla zarar görmemeye çalışmaktı.
Aileler çocuklarının yaralarını sarmaya çalışırken kendi kanayan yaralarını görmezden geliyorlardı. Biraz yemek için hepsi birbiriyle yarışıyordu.
Oysa biz hangi restoran daha güzel diye tartışmaya giriyorduk kardeşlerimle.
Evet benim ülkemde de yoksulluk çeken bir ton insan vardı, en güzellerini hak etmelerine rağmen zar zor giyinen, kıl payı karnını doyuran aileler vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruh Yangını
Teen FictionGüzel adamlar güzel severdi. ~ "Ruhumun yangını, en güzel yangınım. Bir kere göreyim yüzünü.." Bana en güzel yangınım diyordu, en acı yangınım oydu. Kendimi sıktım ağlamamak için. Kalp atışlarım kaburgamı incitti. Ben ağlamadım ama ruhum ağladı, h...