Artık tekrar sevgiliyiz. Onu katil ve yalancı bir çocuk yüzünden terk ettiğime inanamıyorum. Herald benim bütünleyicim. Olmayınca eksiğim. Artık bırakmam. Hele Lucas için asla... Yine soğuk zemin ,kanlı yerlerde kötü bir gün. Lucas denemede,ben ise tek bacakla yara içinde. Tuhafıma giden bir şey Herald geleli üç gün oldu. Ne denemeye ne kat odasına gitti. Bu güzel ama bence iş var. Amannnn artık yormayacağım zihnimi. Ölmek için az zamanımız var.bu saatten sonra ne olursa olsun. Beni çok ırgalamaz. Yakın arkadaşımı, yürüme organımı ve ... Kaybettim. Yani hayat çokta tın. Bu aralar her saat başı birimizi kontrole beyaz önlüklü kişiler geliyor. Yine biri... Sarı saçları tokayla tutulmuş , ağzı ağızlıklarla kapanmış. Bana yaklaştı demek sıra bendeydi. Eldivenlerini geçirip çantasından malzemeleri çıkardı. Bacağımın kesik yerine pansuman yapacaktı. Küçükken iğnelerden çok korkardım. Ya şimdi biri giriyo diğeri çıkıyor. Gene öyle oldu. O işini yaparken izliyordum. Saf ve temiz yüzünü. Onun burada ne işi olduğu tartışılır. Pansumanı yavaş yapıyor. Bu da acıyı arttırıyor. En son bandajı geçirdi. Eşyalarını çantasına koydu. Bir şey aramaya başladı. Merak, bakmaya başladım. Tuttuğu şey zarftı. Ellerimin içine tutuşturdu. Fısıldama tonuyla:
"Size yardım edeceğim!"
Odadan çıkarken bende duvarıma çekildim. Etrafımı tekrardan göz gezdirdim. Lucas gelmiş. Herald ise uyumuş. Zarfı hafif hareketlerle açmaya özen gösterdim. İçinde şunlar yazıyor.
"Merhaba ben Doktor Perry,
Yıllardır Jordan'ın yanında kölesi olarak çalışıyorum. Her hafta sizin gibi yedi kişilik guruplar halinde gelirler. Denemelere girerler artık deneme yapılamayacak duruma gelince bizim kontrol yapmamız gerekir. Sağlam organları kalmışmı diye. Sizinde başladı. Birkaç gün daha kalacak olursanız öleceksiniz. Bugün başlıyoruz, ilk başta iliğiniz alınır sonra diğerleri. Bugün iki iliğinize veda edin! Onlar alındıktan sonra üç saatiniz başlayacak . Size son mektubumu bu zamanda yollayacağım. saatler tam 00.00'ı gösterdiğinde dışarı kapısını,elektrikli çitleri,kamera ve alarmlar sadece on dakikalığına kapatacağım. Çıkamazsanız bir daha çıkamazssınız. Kapının koluna dijital bir saat bıraktım. Alın onu ve zamanı izleyin."
Ağzım açık kalmıştı hemen toparlandım. Kapıya doğru sürükledim kendimi.Evet bırakmıştı. Alırken ses çıkarmış olacağımki Herald uyanmış Lucas ile yanıma geliyor. Mektubu uzattım. Ikiside okumayı bitirdiğinde yüzünde gerginlik izleri oluştu. Sinirlendim.
"Lucas okumana gerek yok bizimle gelmiyorsun!"
Herald bunu söylememe kızmış
"Insan ne kötülük ederse etsin bu şekilde ölmeyi hak etmez. O yüzden ne kadar sevmesemde bizimle!"
Lucas'ın bakışları gözlerimin içine giriyordu.
"Teşekkürler sen den bunu duymak müthiş bir duygu Herald."
O neyse de bugün ilik günüymüş . Korkum ölüm değil. Diğer tarafa acı çekerek gitmek. Ne şom ağızlıyım. Dememle iri yarı adamlar geldiler.
Ben saati Herald ise mektubu sakladı.
"Hepiniz bizimle geliyorsunuz!"
Dedi ve yanımıza doğru yürüdü . Dayanmamız gerekiyordu,direnmek değil. Eğer kat odasına girersek 00.00'da dışarı çıkamayız. Hiç kimse görevlileri kelepçe takmakta zorlamadı. Sorunsuz bir biçimde sedye,matkap ve cerrahcıların olduğu büyük salona girdik. Ben iri heriflerden birinin kucağındayım. Yürüyemediğime göre normal bu. Herbirimizi temiz, beyaz sedyelere ters biçimde yatırdılar. Doktorlar narkozla yanımızdalar. Herhalde başlamak için Jordan'ı bekliyorlar. Gözleri saatlerde. Ben Herald'a Herald boş duvara Lucas bana bakıyor.hepimiz korkuyoruz ama belli etmemeye çalışıyoruz. İçimizdeki çocuklar bugün ortaya çıkmadı. Kapıları görevliler açtılar. Jordan artist bir biçimde geldi. Herald'ı gösterdi. Görevliler onu kaldırdı ve götürdüler.
Giderken
"Neler oluyor? Onları da kaldırın!"
Gerçekten niye bizi kaldırmıyorlar. Bize dayadılar narkozu. Bayılmamıştık ama uyuşmayı hafif hissetmiştik. Jordan eliyle başlama komutu verdi. Doktorlar matkapları çalıştırdılar. Belimde serinlik hissettim. İçimde hissetmeyeceğim diye kendimi sakinleştirmeye çalışırken girdi ve hissediyorum narkozun az etkisi bu acıyı azaltmaya yetmiyor. Çığlık atıyorum. Lucas öylece yatıyor. Benim gözlerimdeki yaşlar durmuyor. İğnelerin biri koluma biri belime geçiyor. Onlar sinek konmuş hissi verirken matkap binlerce pirana tarafından etinin yenmesi. Bitmek bilmiyordu. Gözlerim kararıyordu. Ama bayılmama izin verilmiyor. Karşı kapıda Perry acıklı acıklı bize bakıyor. Jordan hayvanı yayılmış bir şeyler içiyordu. Doktorlar şırıngaları batırdılar ve çektiler. Kopmayı hissediyorum. İçimdeki parçalanmayı gözlerimde canladırabiliyorum. Iki iliğim bir hiç uğruna gitmişti. Sonunda dikişler yapıldı. Bitmişti. Bizi kana bulanmış sedyelerden kaldırdılar. Koridorlardan geçerken saat arıyorum. Veeee buluyorum. Saat 21.00 doktorun dediği gibi üç saatçik kaldı. Bu üç saat dinlenmemiz içindi. Sonuçta yorgunuz. Mapushanemize bıraktılar ve gittiler. Lucas:
"Jennifer bana hala kızgın mısın?"
"Ahhhh... Tabikide... Suzie'yi boğduğun için sarılmamı umarım beklemiyorsundur. "
Bağırarak:
"O istedi. Ben kaç kere reddettim. Kendi kendini öldürmeye kalkıştı. Yalvardı, anlamalısın artık."
" olan oldu. Seni affetmeyeceğim. Yaptığının telafisi yok şimdi susarsan kaçmak için dinlenmek istiyorum. Konuşmak değil hele senle hiç değil."
Yerde uzanmış ağrılarımın hafiflemesi için yalvarıyorum. O anda Herald'ın sesi. Kapıya doğru acı içinde kendimi çektim. Jordan'la konuşuyor.
"Sen oğlumsun ölmene izin vermezdim!"
"Bu zamana kadar bir babam yoktu. İyikide ,sen olsaydın utanç içinde ölürdüm. Yüzlerce çocuğun hayatını mahvettin sen pisliğin tekisin.arkadaşlarımın hayatını mahvedeceksen benimkini de et!"
Ne yani Jordan Herald'ın babası mı? Hiç birbirlerine çekmemişler. Bu çok güzel.
"Peki git. En fazla üç gün yaşayacaksın. Git de geber."
Ayak sesleri yaklaştı.
İçeri gelmişti. Bana sarıldı. Milyonlarca kez özür diledi. Ben de tirilyonlarca defa önemli olmadığını belirttim. Ama Lucas böyle düşünmüyor gibi gözüküyordu. Konuşmaya başladı.
"Babasıda oğlunu pek severmiş. Beni boşver ama Jennifer'ı orada bıraktığın için adam değilsin!"
Bunları derken bi taraftan da ayağa kalktı.herald'a yaklaşarak ellerini yumruk yaptı. Her zamanki gibi.
"Yeter kes şunu. O beni bırakıp gitmek istemedi. Jordan çıkarttı. Ayrıca şu an yanımızda. Beni düşünme !"
Perry çantasıyla odaya girdi. Kontrol yapıyormuş gibi zarfı uzattı. Ben o anda saate bir göz attım. 23.30.Perry tek kelime etmedi bu sefer. Zarfın üzerinde sadece on dakika yazıyor. Zarfı açtım. Herkes başımda.
"Tekrar Merhaba,
Son yarım saat ,sonra kapıyı açacağım. Size silah getirmeyi isterdim fakat olmadı. Her şey mükemmel işlemez. Ben biraz şanslıyım. Benim silahım var sizi ve kendimi korumak için. Lucas Jennifer'ı taşıyacak Herald ile ben arkadan geleceğim. Neyse bu on dakika bitene kadar çitler elektiriksiz olacak. Sonrasında bir hafta buradan kimse çıkamayacak veya giremeyecek.
Herkesi telaş kapladı. Saate tekrar göz attım. Kapının açılmasına son beş dakika. Zaman çabuk geçiyor. Planla ilgili Herald beni Lucas'ın taşımasına bozulmuş görünüyor. Ama değeri yok. Önemli ve tehlikeli işimiz var. Kapı açıldı. Doktorumuz kapıda. Lucas beni yerden kaldırdı. İşimizin önemini kavramamış bu
"Sen kilo mu aldın Jeniffer?" Zaman geçiyor bu ne diyor? Salak ya!
Küçük ama hızlı adımlarla ilerliyoruz. Elektirik kesintisi. Perry endişeli görünüyor. Ona
"Bir sorun mu var?"diye sordum.
"Evet koşun! Alarm ve kameralar elektirik gelirse çalışacak. Yani görevliler geliyor. Koşun..."
Herkes hızlandı. Dönemeçli koridorlardan gitmek çok zor. Özellikle iki kişiyi dört ayak taşımıyorsa! Işıklar,alarmlar,görevli sesleri... Silah sesleri hepsi arkamızda. Bakmaya korkuyorum. Çıkış kapısına yaklaştık. O anda yere yığıldık. Lucas yaralanmış. Durum çok kötü. Doktor on metre uzağımızda kanlar içinde yatıyor. Herald bir yandan koşuyor bir yandan ateş ediyor. Lucas beni tekrar kucağına aldı. Sarsılıyoruz. Ama devam... Son dört dakika.
Hala koşuyoruz ama eskisi gibi değil. Artık silah sesleri kesilmiş. Arkadan korkarak bakıyorum. Çocuk gibi... Herald yerde beş kurşun yarasıyla... Biri de biri de baş...ından... Ağlıyorum. Onu da kaybettim. Dikkatimi perişan biçimde çıkış kapısına verdim. Son bir dakika ,evet çıktık. Çitlere koşuyoruz. geçersek bir hafta rahatız. Son otuz saniye aramızda on metre. Daha da hızlandık. Son on aramızda dört metre ... Arkamızda görevliler yetişemeyeceğimizi bildiklerindenyavaşlamışlar. Son üç ve ve...
"Evet ... Başardık..." Diye haykırdım. O sevinçle Lucas'a sarıldım. O da derin bir oh çekti. Başarmıştık ama çitlerin arkasından ateş edebilirlerdi. O yüzden yerde kanlar içinde yatan eskiden Kahraman olan çocuğu aşağıdaki göle doğru ittim.
"Deli misin?"
"Sus ve sadece sende biraz kendini hareket ettir. Aşağıdaki göle atlamalıyız. Geçtiğimizi duydular. Öbür taraftan ateş edebilirler atlamalıyız."
"Yapalım şunu!"bütün gücüyle onu ittim. Aşşağı suya düşeceği sırada elimi tuttu. Hızla inerken bağırıyoruz. Ve çarpma... Suyun içinde bir müddet baygın kaldık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kanlı Çember(Ara verildi)
Teen FictionNormal bir hayata sahipti Jennifer. O zamana kadar. Partideki cinayete tanık olduktan sonra asla geriye dönemez. Asla eskisi gibi olamaz. Yalanlar itiraflar acılar bitmek bilmeyen kayıplar...