Bu bölümü EmeGaFi olarak 4 kafadar yazdık.
Umarım beğenirsiniz.
Keyifli okumalar...
Barkın ve Elis multi-medya.
_
Böyle bir şey nasıl olabilirdi? Saçma. Tamamen saçmaydı. Bir şehre ayak basar basmaz nasıl tüm aksilikler peşi sıra yapışabilirdi yakama.
Telefonum nasıl karışabilirdi, anlam veremiyorum. Söz konusu sensen Elis, her şey olabilir bebeğim. İç sesim konuşurken onu kendi haline bıraktım. Doktor özel olarak 'iç sesini kendi haline bırak.' demişti. Delirmedim yani. Ne? Beni deli sanabilirsiniz. Ama değilim. Yani umarım.
Saçma düşüncelerimden çıkıp elimdeki yabancıya ait siyah telefonu kurcalamaya başladım belki bir şey bulabilirim umuduyla. Hoş ne çıkabilirdi onu da bilmiyorum ya. Bir umut işte. Ama içimden şimdilik karıştırmak gelmiyordu açıkçası. Yine de menüyü açıp bir göz gezdirdim.Fazla karıştırmadan tuşlara girip kendi numaramı çevirdim. Şuan için en mantıklısı buydu.
Çalıyor.
Çalıyor..
Hala çalıyor...
"Alo." Kalın ses tonuna sahip yabancı,en sonunda aramamı cevapladığında derin bir nefes aldım. Kim ile konuşacağımı bilmeden açmıştım telefonu. Çalıştır olmayan beynini Elis hadi güzelim...
"Şey... kusura bakmayın. Telefonlar karışmış olmalı. Neredeyseniz söyleyin bir an önce kavuşalım."
Kavuşalım mı? Ah be iyice kafam gitmişti benim. Kafayı yemiş olmalıydım. Kavuşmak da ne demek Elis! Dakika bir gol bir. Rezil oldum yine. Birde çocuğun -her kimse artık- yanına gideceğimi söylemiştim, şu an bile nerede olduğumu bilmediğim bu şehirde. Gerçekten sorunluydum. Gözlerimi sıkıp dudağımı kemirdim. Ne yapacağım ben şimdi?
"Şimdi görüşmemiz mümkün değil." dediğinde tırnağımı yemeye başladım. Yüz ifademi görmek bile istemiyorum. Hayır, yanlış oldu zaten göremiyorum. Yüz ifademi görmelerini istemiyorum. Evet bu çok daha doğru. Anlamadığım şey telefonunu o da kaybetmişti, nasıl bu kadar rahat olabiliyordu? Ben çocuğunu kaybetmiş bir anne gibi hissediyordum. Ne kadar korkmuştur şimdi telefonum benim.
"Neden?" dedim tedirginlikten dolayı kopardığım tırnağımı yere tükürürken. Hey! İğrenç bir kız olduğumu biliyorum millet! Yüzüme vurmayın lütfen! Yada tiksinircesine bakmayın çünkü biliyorum siz de yaptınız. Benim gibi herkesin içinde olmasa da yapmış olmanız gerekiyor. Yapmadınız mı? Hiç mi? Tamam.
"Siz neredesiniz?" dediğinde nerede olduğumu kestirmek için etrafımda döndüm.Hala her şey aynıydı. Otogardaydım ve otobüsten insanlar onları karşılamaya gelenlerle kucaklaşıyorlardı. Ahh ne kadar da duygusal değil mi? Birkaç dakikadır beklediğim adama dönüp konuştum. Telefona doğru döndüm. Yanlış anlamayın.
"Ben şu an otogarın oradaki taksi durağındayım."
"Otogar mı?" şaşkınlığını sesine yansıtırken içimi iyice bir korku kaplamıştı. Ben bu gidişle telefonuma kavuşamayacağım galiba. Eğer telefonumu bana vermezse o sersem kafasını koparıp eline verirdim. Değişik fantezilerime alışmış olmalısınız değil mi? Evet, bende öyle düşünmüştüm.
"Ah! Sen şu bana çarpan kızsın. Telefonlar o sırada karışmış olmalı." dediğinde kaşlarım çatıldı. Ben mi sana çarptım dağ ayısı. Beni yere düşürüp giden kimdi?