Ilık bir bahar sabahında Giyuu dışarı çıkarak çiçekleri suladı. Herkesten uzak bu dağ evinde sevgilisi Shinazugawa Sanemi ile beraber yaşıyordu. Geçen her huzurlu gün, yanında çifte mutluluk da getiriyordu. Gürültücü ve aptal insanlardan uzaklardı, hayatlarında sadece ikisi vardı.
Sanemi hayatı boyunca en ufak şeye sinirlenen biri olmuştu fakat Giyuu ile tanıştıktan sonra bu huyu azar azar azalmıştı. Dinmek bilmeyen öfkesini kontrol edebilme durumuna gelmesi... Bunu erkek kardeşi Genya bile beklemiyordu.
"Gi, tekrar mı çiçeklerle konuşuyorsun?" dedi boğuk sesiyle Sanemi.
"Günaydın, Nemi." Giyuu çiçekleri sulamayı bırakıp sevgilisine döndü. "Onlarla konuşmayı seviyorum. Eğer onlarla konuşursam daha güzel açarlar."
Sanemi, kahkaha atarak Giyuu'nun belini tuttu ve onu yanağından öptü.
Giyuu'nun güzel koyu mavi gözlerinin ışıltı saçmasını seviyordu. Sanemi'nin bu dünyadaki gördüğü en güzel gözlerdi. O gözlerin ışıltısını yitirmediğinden emin olacaktı.
"İstediğin zaman sen de onlarla konuşabilirsin."
"Beni duyarlar mı ki?"
"Her şeyin bir ruhu var, Nemi."
"Ruhlarla aram hiçbir zaman iyi olmadı."
İnsanlar alemi ve ruhlar alemi arasındaki bağlantısı kuvvetli olan kişiler vardı. İyilik olmazsa, kötülük olmazdı; denge olmazsa, kaos olmazdı. Dünyadaki her şeyin bir görevi ve düzeni vardı. İyiliğin, kötülüğe muhtaç olduğu kadar kötülük de iyiliğe muhtaçtı. Yin-Yang bozulursa insan yaşamı da bozulurdu.
Kötücül ruhlar olduğu gibi iyi ruhlar da bulunuyordu. Bazı canlılar, kötü ruhlarla karşılaşmak istemezdi fakat öyle bir ruh vardı ki... Onunla karşılaşmayı hiçbir canlı istemezdi. Bu ruh kötü bile sayılır mıydı, bilinmez. Sadece onunla karşılaşmak demek; karşılaşan canlının yaşamındaki her şeyin yok olmasıdır.
"Meditasyon yapmalıyız birlikte. Eminim ruhlarla konuşabilecek duruma gelirsin." dedi Giyuu. "Ayrıca çiçeklerin bir ruhu olsa da onlar sana konuşarak cevap veremezler."
Giyuu, hevesle Sanemi'nin kolunu çekiştiriyordu. "Sakin ol, Gi. Senin her zaman ruhlarla derin bir bağın oldu ama ben senin gibi değilim."
Dengeyi sağlayan o kadar çok ruh vardı ki insanlar hemen hemen hepsini tanımıyordu. Aslında, kinci bir ruh tarafından saldırıya uğramadıysa ortalama bir insan ruhların varlığını dahi bilmezdi. Ne de olsa insanlar ve ruhlar arasındaki köprüyü sağlayan avatardı. Yalnızca seçilmiş kişiler zorlanmadan ruhlar dünyasına gidebilirdi. Diğer insanlar oraya gitmek için çok çaba sarf etmeliydiler.
"Bunu zaten defalarca denedik, Gi. Ben özel biri değilim."
"Bu sefer sadece sen denesen..?" yalvarır gözlerle baktı Giyuu.
"Bükme yeteneğinle bana yardımcı olmayı mı düşünüyorsun?"
"Bunu daha önce denemedik, Nemi. Belki bu sefer başarırsın."
Tomioka Giyuu, kuzeyden gelen bir su bükücüydü. Ustasından öğrendiği tekniklerle şifa da yapabiliyordu. Seyahati sırasında yaralı Sanemi'yi iyileştirmiş ve böylece tanışmışlardı. Shinazugawa Sanemi, bir hava bükücüydü. Hava bükücüler, genellikle, ruhlar hakkında bilge dolu insanlar olsalar da Sanemi hiçbir zaman ruhsal dünyayla ilgilenmedi. Birçok keşişin Sanemi'nin bu konu üzerinde üstüne gelmesi onu daha da sinirlendirdi ve Sanemi evini terk etti. Şu anda ikisi de Toprak Krallığında yaşıyorlardı.
"Hayır, Gi. Senin bugün yapman gereken işler var. Ben bir şifacıyla ruhlar dünyasına geçmeye çalışırım."
"Erteleyebilirdim."