25.🌙

1.4K 89 21
                                    

Dün akşamdan beri elim sürekli çekmeceye gidip geliyordu. Çekmecenin anahtarını alıp cebime attım.

Açmayacaktım. Karşıma çıkıp bana açıklama yapmak zorundaydı. Daha neredeyse hiç tanımadığım bir adama bu denli yakınlık kurmak bana göre değildi.

Aynada saçımı son kez düzeltip odadan çıktım. Akın'ın gelmiş olacağını düşünüp odasına doğru adımladım.

Kapıyı birkaç kez tıklattım ama ses gelmedi. Tam o sırada yan odadan çıkan Ercan ile karşılaştım.

"Akın ve Atakan abim hala gelmedi." dedi. Kafamı salladım ve ona döndüm.

"Günaydın." dedim gülümseyip. Bu halim onu şaşırttı.

"Sana da günaydın Aykızım. Hadi gel kahvaltıya inelim." dedi ve elini uzattı. Temastan hoşlanmazdım ama bu ailem için geçerli bir sebep değildi.

Bir şey demeden elimi avcunun içine bıraktım. Birlikte aşağı inerken aklım hala dün gecedeydi, görevi olduğunu söylemişti değil mi?

Peki bu ne kadar tehlikeli bir görevdi? Bu adam nasıl evime, odama kadar bilebilirdi? Aklımı kurcalayan sorulardan ancak mutfağa geldiğimizde sıyrılabildim. Masa da dünkü gibi sadece dördümüz vardık. Faruk'un karşısında ki sandalyeye oturup tabağımı doldurdum.

"Gece su içmek için kalktığımda odandan ses geliyordu. Rahatsız etmek istemedim. Bir şey olmadı değil mi?" Furkan'ın sorusu ile masadaki bakışlar beni buldu. Sertçe yutkunup başımı olumsuz anlamda salladım.

"Ben sadece okuldan arkadaşlarımla konuşuyordum." dedim rahat bir şekilde. Kaşlarını belli belirsiz çattı.

"Sesin çok öfkeli gibiydi. Canını sıkan biri varsa çekinme söyle -" Furkan'ın oldukça ciddi cümlelerini Faruk böldü.

"Canını sıkanın canına sıkarım güzelim!" dedi ve çapkın bir şekilde göz kırpıp ağzına bir tane salatalık attı. Onun bu haline gülümsemek ile yetindim. Benim taksime Ercan gülerek arkasına yasladı.

"Sen mi yapacaksın? Ne tarafa gülüyoruz." Furkan başını olumsuz anlamda sallayıp masanın üstündeki telefonu eline aldı.

"İşte aksiyon diye buna derim adamım." dedi ve büyük ihtimalle kamerayı açtı. Ardından sinirden kıpkırmızı olmuş Faruk'a döndü.

"Yakala oni!" demesi ile Faruk'un sandalyeden fırlatması bir oldu. Ercan'da sanki bunu bekliyormuş gibi hemen koşmaya başladı. Ben tüm olanları şaşkın bir şekilde izlerken Furkan belgesel çeker gibi keyifle çekiyordu.

Bizim evde çok fazla yaşıtım olmadığı için olsa gerek kahvaltı hep sohbetle geçerdi. Ama burası çok ayrıydı. İnsan ister istemez bu ortama alışıyordu.

Aklıma gelen düşünce ile burun direğim sızladı. Anne duygusu? İki ailem olmuştu ama ikisinde de anne duygusu yarımdı. Benim annem öldürülmüştü. Ben onu hatırlıyordum bile! Bir insan annesini hiç mi hatırlamaz.

Gözüm ister istemez duvardaki aile tablosuna gitti. Eski ama temiz ve yıpranmamış büyük bir çerçeve duvarda asılıydı. Bende vardım. Akın Atakan'ın ben ise Poyraz'ın kucağındaydım. Faruk ile Furkan da Ercan'ı ortalarına almış gülümsüyorlardı.

Boş bakışlarımı tekrar tabağıma çevirdim. Gene iştahım kaçmıştı anlaşılan. Yanaklarımı şişirip arkama yaslandım. Evde hala bir koşuşturma vardı. En sonunda cam kırılma sesi işittim. Ben aceleyle ayağa kalkarken içeriden bu sefer de bağarış sesleri yükselmeye başlamıştı.

"Al kırdın! Git şimdi münasip bir yerlerine yak kınayı!" bu ses Faruk'a aitti.

"Ben mi kırdım! İftiraya bak, ben dedim sanki maymun gibi avizeye tırman diye!" bu sefer koşarak daldım odaya. Daldığım gibi iri bir cüsseye çarptım.

Elimle alnımı ovuşturarak kafamı yukarı kaldırdım.

"Yerler cam oldu, gelme sen." dedi Furkan beni arkasına çekerken ve hala elindeki kamera ile belgeseline devam ederken. İri cüssesinden dolayı onları göremediğim için kolunun altından kafamı çıkardım. Avizeden aşağı sarkan Ercan ve onu elleri belinde kınayıcı bakışlar eşliğinde izleyen bir adet Faruk vardı.

Avize yerdeydi ama Ercan yukarıdaydı. Gerçekten bunlar kafayı yemiş olmalıydı!

Oraya gitmek için hamle yapacağım sırada Furkan bu sefer telefonu kapatmış ve beni iki eliyle tutmaya başlamıştı.

"Kızın yerler cam gidip ne yapacaksın!?" dedi hafif sitemle. Elimle avize görevini gören Ercan'ı gösterdim.

"Benimle ilgilenmek yerine Ercan ile ilgilenmeye ne dersin!? Çünkü asıl tehlikede olan o!" oflayarak başını Ercan'a çevirdi ve ardından odadan çıktı. Şaşkın bir şekilde olanları izlerken ayağında terlikle geri geldi. Yerlere ayağını sürte sürte Ercan'ı yanın gitti ve kollarını açtı.

" Hadi gel abinin kucağına. "dedi gülerken. Ercan sinirli bir şekilde bir şeyler söylerken onu duyamıyordum. Kendini Furkan'ın kollarını bıraktı. Şuan karşımda gördüğüm görüntü daha da tuhaftı.

Romantik bir filmden çekilmiş bir sahneyi andırıyordu. Furkan'ın kucağımda olana Ercan ister istemez kollarını omzuna koymuştu. Faruk bu sefer anırarak gülmeye başladı.

Artık dayanamadım ve odayı terk ettim. Bu günlük bu kadar aksiyon bana çok bile gelmişti! Askılıktaki montumu aldım ve hızlıca giydim. Önümü düzeltirken içeriye seslendim.

"Ben biraz dolaşıp geleceğim." dedim ve evden hızlıca çıktım ardından koşmaya başladım. Şayet peşime takılacaklarının bilincindeydim.

Bir süre sonra arkama bakıp adımlarımı yavaşlattım. Soğuktan bembeyaz olan ellerimi ceplerine sıkıştırdım. Tam o sırada bana doğru gelen bir çocukla olduğum yerde kaldım. Çocuk tam karşıma gelince arkasında duran ellerini bana uzattı. Bir zarf ve bir demet karanfil vardı. Hızlıca ellerime tutuşturup koşmaya başladı. Zarfı hızlıca açarken ellerim titriyordu.

" Yarın seni görmek için geleceğim. Ne zaman gelirim bilmiyorum, askeriyedeki işlerime bağlı fakat seni yarın muhakkak göreceğim küçük hanım. Umarım ki sen de beni görmek istiyorsundur."

Onu görmek istemiyordum. Elimdeki zarfı cebime sokup elimdeki karanfile baktım. Etrafıma bakındığımda bankta oturan bir çift gördüm. Hemen onların yanına gittim ve oğlana karanfili uzattım. Çift bana şaşkın bir şekilde bakarken kendimi açıklamam gerektiğini anladım.

"Sevgilimden ayrıldım ama bu karanfilleri gönderdi özür babında. Çöpe gitmesin istiyorum, rica etsem siz alır mısınız?" dedim. Kız başını olumlu anlamda sallayıp elimdeki buketi aldı ardından teşekkür etti.

Buruk bir şekilde gülümseyip yanlarından ayrıldım.

AYKIZ ( GERÇEK AİLEM )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin