10.

121 29 2
                                    

Titreyerek uyandım.Hava soğumuş,vücudum buz kesmişti.Etrafıma bakınma gereği duydum.Arabada kimse yoktu.Dışarıya kafamı uzatıp baktım.Kuvvetli bir ışık ışını gözlerime deydi.Korlu ateş beni kendine çekiyordu.Ateşin hemen yanında sarmaşdolaş oturan bir çift gözlerim tam seçemiyordu ama sanırım arabalarına misafir olduğum çift bana doğru baktılar.Yanlarına gitme isteği uyandı içimde.Emniyet kemerimi hızla çözüp aşağıya indim. Ağzımda açlıktan olsa gerek ekşimsi bir tat vardı. Midemdeki sesler de onay verince yemek yemek için yanlarına gittim. Hala uykulu olmanın verdiği sersemlikle yavaşça konuştum. Yiyecek birşey var mı?Bir süre boş gözlerle etrafa bakındım. Ardından bir ses işittim. "Arkadaki mini dolapta bulabilirsin". Yeni uyanmanın sersemliği yerini melankoliye bıraktı.Neden sonra içimdeki ürperti geçti bilmiyorum,garip bir suskunluk beni ele geçirdi.Hızlıca arabaya doğru hareketlendim.Koltuğun arkasındaki mini dolaptan kendime göre birşeyler aldım. İştahım kabarmış,uykulu gözlerim açılmıştı. Yemeye koyuldum. Sessiz ve bir o kadar güçlü bir ortam vardı. Garip bir hisle doldu içim.Psişik güçlerin var olduğuna inanmazdım. Ama hayat budur ki ironilerle doludur. Sanırım inanmadığım o psişik duyguların beni ele geçireceğini tahmin edemezdim.

Az sonra yola koyulduk.Adam biraz sinirliydi. Sanırım karısı yüzündendi ya da benim yüzümden.Tedirgin oldum. Kimsenin huzurunu kaçırmaya niyetim yoktu,istemezdim de zaten. Biraz daha ilerledikten sonra adam konuşmaya başladı.Karısıyla atışıyor, yüzü kızarıyor ve bağırıyordu. Araya girme ihtiyacı duydum. Sanırım yapmam gerekirdi.Araya girdiğim vakit adam bu sefer karısına bağırmayı bırakıp,bir hışımla adam bana döndü ve bu sefer bana bağırmaya başladı.Acaba daha nelerle karşılaşacağım diye düşünmeden edemedim. Madem istenmiyodum,kalmazdım da o zaman.Arabayı durdurdum.Gereksiz bir yolculuktu diye söylendi iç sesim tam bu sırada.Arabadan inip oksijenin etkisiyle kendime geldiğimde, arabanın ardından arabaya bakakaldım. Biraz sinirli, biraz hüzünlü bir şekilde bir bakış attım.Bundan sonra başıma daha nler gelecekti kim bilir. Canım sıkılmış bir an olsun geri dönmek için geldiğim yola bakmıştım.Kendimi iyi hissetmiyordum,İlaçlarımı almamış,sinirli davranışlarım tekrardan boy göstermişti. Yerde duran taşa o an ki sinirim ile bir tekme attım.Taşın attığım tekme sonucu gittiği istikameti izledim.

Düşüncelere dalarak yürümeye koyuldum. Geçmişimi düşündüm. Küçüklüğümden bir anı gözlerimin önünden geçti. Eskiydi belki ama hala tazeydi yaşattıkları. Sanırım yan komşumuz taşınıyordu, yardıma gitmiştik. Üzülmüştüm neden bilmem. Bazen dolar içime böyle hüzünler. İnsanı durgunlaştıran,belki de büyüten hüzünler.Taşındıkları zaman son bir kez arkadaşımın yüzüne baktım. Sanki görmek istemiyor gibi beni,bakışlarını benden kaçırdı. Oysa ben güzel bir veda istemiştim ondan,onun son dostum olduğunu bilmeden. Meğer hüznün nedeniymiş ayrılık. Tek dostum olan o da gidecekmiş.Ben başta pek önemseyemedim,önemli birşeyin plduğunu bilemezdim,altı üstü taşınacaklardı diye düşündüm . Sonra iki yıl geçti üstünden , ziyarete gelmişlerdi.Ben heyecanlıydım,o ise hüzünlü. Soramadım sebebini ,çekindim. Öyle kızıyorum ki kendime. Neden sormadın,kardeşin gibiydi o senin! O zamanların pişmanlığı hala fısıldar bana;sence de çok geç değil mi artık? Melankoli her yanımı sarstı,ürperdim.Bir ter damlası anlımdan süzüldü. Can dostum taşıyıcı durumunda aids hastasıymış,ve benle vedalaşmaya gelmiş, o küçük yüreğiyle bana üzülmemem gerektiğini söylemeye çalışıyordu.Tek arkadaşımıda aidsten kaybedecektim,hayatın bana karşı neden bu kadar acımasız olduğunu çözemedim. İçimi bir nefret kapladı.bu zamana kadar söylememiş üzülürüm diye. Zaten o ziyaretten iki ay sonra vefat etti kardeşim dediğim insan. Bir dahada da ne arkadaşım oldu, ne kardeşim. Bir an kendime geldim. Ailemi,annemi,arkadaşlarımı hatta okulumu anımsadım. Acaba beni hiç merak etmişler midir? Sanmıyordum. En azından arkadaşlarımın umurunda olmamışımdır.

Odam benim tek yuvamdı. Orada büyüdüm,orada öğrendim yaşamayı.Orada üzülüp orada ağlamıştım. Ne kadar gariptir, küçücük odaya bir ömür sığdırmak. Kalbine nasıl onca acıyı sığdırabiliyorsan bu öyledir herhalde diye düşündüm.Ben pek sevmemişimdir,pek de özlem duymamışımdır bu yüzden kimseyi.Ama şuan içimde hissediyorum.Sevdayı da özlemi de. Bu şehir de insan olmayan aşkına sevdalanır,olmayan bekleneni özler, olmayan kalpler de yaşam bulurdu. Sevmiştim burayı, hiç tanımadan hemde.İçimde yaşayan şair beni yönlendirip ,düşündürtüyordu.

Ne kadar zaman yürüdüm,bilmiyorum fakat önümde duran tabeladan şehir merkezine indiğimi anladım. Evet,sonunda Kayseri'ye giriş yapmıştım.İçimdeki farklı duyguların esiri oldum yine.Gariplikler diyarından gelen misafirlerim aklımı ele geçirdi,yeniden. Bir süre onlarla yürüyüş yaptıktan sonra burayı sevdiğimi farkettim. Sonra nedendir bilinmez içimi bir heyecan kapladı. Yerlerde arnavut kaldırımları eskiyi anımsatıyordu. Evler renk renk boyanmış,insana var olan umudu aşılıyordu. Gözüme bir kedi takıldı,sevdim. Madem sevdiriyordu kendini,demek ki sevilmeye alışıkı. Kendimi buraya gerçekten yakın hissettim,hiç olmadığı kadar. Az sonra bütün garip dostlarımla yoldaydık yeniden. Gözlerimde şaşkınlık,aklımda gariplikler beni bırakmadı. Bir ara oturdum,hissettim. Şehrin hızla atan nabzını ölçtüm,kuşları dinledim,insanların konuşmalarına kulak verdim. Kendimi şehrin yoğunluğunda kaybettim. Fakat geri gelmemi sağlayan,aklımdaki misafirlerimi kaçıran,insanları kuşları susturan, yıllardır kendini zorlayarak atan kalbimi öyle coşturan yalnız bir çift göz olmuştu.Gözleri dokundu gözlerime bir an.Bakışlarıyla yüreğimin her köşesini alevlendirdi Hissediyordum,yüreğimdeki sönmek bilmeyen ateşi. O kadar kuvvetli bir şekildeydi ki,yüreğimin el değmemiş yerlerini yakıyordu. "Ne oluyor lan" dedi birden iç sesim. Eksik puzzle parçası bulunmuş,tamamlanmış mıydı bilemiyordum. Avanak avanak şehirde dolaşırken aniden karşıma o çıktı. "Aman tanrım bana mı gönderdin bu meleği cennetinden alıp."

Rengarenk bir elbise giymiş, ayaklarında topuklu ilk bakışta buradan olmadığı anlaşılıyordu. Yemyeşil gözleri ciddi bir yüz hattı ve beyaz ten rengi benim içimde ateşin körüklenmesini sağlamıştı. Boya olduğu belli olan kızılımsı saçları güneş ile dans ediyordu. Kendini direk sevdirmişti bana yürüyüşüyle,bakışıyla,konuşma-sıyla hatta ve hatta gülümsemesiyle bende derin etkiler bırakmıştı. Bir süre göz ucuyla seyrettim. Yanında konuştuğu insanları adeta kıskandım. Beni ona çeken bir havası vardı. Masmavi gökyüzünün altında beni ferhata çevirecek,güzelliğiyle beni etkileyecek birinin olacağından bu zamana kadar hep kuşku duymuştum. Ama bu kız, ah bu kız bana bir anda yüklü duygular katmıştı. Ayakta kalamadım daha fazla. Duygular birden omzumdan basınç uygulamıştı. Bir an durdum,oturdum kederimden bir sigara daha yaktım güzelliğine.

Bir süre daha kalacaktım bu şehirde. Vazgeçmiştim şu anlık yola çıkmaktan. Oturduğum yerden gelen geçene baktım. Herkes stresliydi. Kimi paradan stresli,kimi gelecekten. Monoton bir yaşam sürüp gidiyorlardı. Kimsenin cesareti yoktu değişikliğe.Sınırı bu şehir olan bir kafesin içerisinde adeta duyguları körelmiş,gelen geçenden korkuyorlardı bu şehrin insanları. En büyük sıkıntıları yaşamlarıydı.Bunu yüzlerindeki çizgilerden anlamıştım.

Bu sırada, kız sağdaki ilk aralıktan girmişti. Bende bu fırsat bu fırsattır deyip yürüdüm asfaltsız yollardan sakin sakin.Karışık duygular içindeydim yürürken ya beni terslerse ne yapardım. Kız, benim ayak seslerimi duymuş olmalı ki adımlarını hızlandırdı arkadaşıyla birlikte. Yetişme endişesi ile yürürken yerdeki asfalt taşına takılıp yüzü koyun düştüm.Canım acımış,o acıyla gözümden yaşlar dökülmüştü.Ayağımdaki pantolon yırtılmış giyilmez bir hale gelmiş,üstümdeki beyaz t-shirt ise çamur olmuştu. Ayağa kalkmam uzun sürmüş,bundan ötürü kızıda kaybetmiştim.Bir umutsuzlukla duvara dayadım sırtımı.Sigara paketimi çıkardım.Sigara paketimin içinde sadece bir tane sigara vardı oda boynu büküktü. Son sigaram diye iç geçirdim yakarken.

Kafamdaki Ütopyalar(Taslak )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin