Hayatım boyunca duygularımı hep en uçlarda yaşadım on neyi hissediyorsam öyle davrandım bazı duygularımı yansıtmamaya çalışırdım ama başaramazdım. Genellikle sinirli ve öfkeliydim bu benim suçum değildi belki en büyük suçlu bendim.
Hani bir rüzgar eser her şeyi dağıtır sonra ardından daha şiddetli bir rüzgar eser o rüzgar bu sefer ne var ne yoksa beraberinde götürür. Bazen en değer verdiğini götürür bazen de ruhunu ama dedim ya şiddetli rüzgar diye benimkisi artık fırtınaydı. Aldı götürdü her şeyimi. Geriye kocaman bir hiç bıraktı.
Hiçliğin içinde kaybolalı tam üç ay oldu. Kimsesiz kalalı üç ay.
Ailemi yitirmiştim ama bunun tuzunun biberinin eksik olduğunu düşünen akrabalarım -akrepler- bana bakamayacaklarını iddia edip yurda atmışlardı. Yurdun kapısının önünde de açıklama yapma zahmeti hissedip " çok sıkışığız fazladan bir boğaza bakamayız " demişlerdi. Sıkıntılı bir nefes alıp yattığım yataktan doğruldum. Terliklerimi ayağıma geçirip yurdun banyosuna doğru adımladım. Kapının önüne geldiğimde halsizce çaldım aldığım " bir dakika" cevabıyla duvara yaslanıp beklemeye başladım. Dakikalar sonra açılan kapıyla yerimden doğruldum "çok özür dilerim biraz geç çıktım kusura bakma" diyen kıza baktım. Sarı saçlı, ela gözlüydü kesinlikle yeşil renk daha yoğundu, uzun boyluydu muhtemelen boyu 1 ,75 cm vardı, fiziği güzeldi sol gözünün altında açık kahve rengi bir ben vardı. Kızın cevap beklediğini fark ettiğimde " önemli değil" dedim sesim fazla yorgun çıkmıştı. Banyoya girip kapıyı kapatıp kilitledim elimi soğuk mermere yaslayıp derin bir nefes aldım. Y orgundum, halsizdim, kendimi tükenmiş gibi hissediyordum. Elimi yüzümü yıkayıp banyodan çıktım. Tekrar odama döndüm yatağıma oturup duvardaki saate baktım 7.55 yemek saati gelmişti oflayarak yerimden kalktım. Yemekhaneye inip tepsiyi elime aldım. Azıcık azıcık almıştım hepsinden zaten iştahım neredeyse hiç yoktu. İsraf yapmama da gerek yoktu.
Yemek faslı bittikten sonra yurttaki odamdan kitabımı almış pekte büyük olmayan behçemizin köşesinde ki heybetli çınar ağacının altında oturmuş okuyordum . Kitapta denk geldiğim cümleyi bir kez daha okudum iç çekip altını çizdim cümle aynen şuydu; Değerli olan her zaman için gerçeğin yarısı değil, tamamıdır.
Hissettiğim huzura ve sessizliğe gölge düşürmek istermiş gibi yurdun bahçesine art arda giren arabaların rahatsız edici varlığıyla kafamı huysuzca okuduğum kitaptan kaldırdım. Bahçenin ana girişinde duran lüks arabalara baktım. Kitabı kapatıp kendimi daha dik bir konuma soktum. En öndeki siyah BMW ' nin şoför kapısı açıldı arabadan inen olgun olduğu belli olan ama buna inat vücudu gayet fit olan adama baktım ; esmer yüzü kara gözlerine çok yakışmıştı, simsiyah saçları, sert bakışları vardı sanki gülümserse otoritesi sallanacakmış gibiydi, simsiyah takım elbisesinin göleğinden kasları belli oluyordu. Kaşlarımı çatıp yanında ki kadına baktım ; Beyaz teni kahve gözleri ile uyumluydu, saçları açık kahverenginin tonlarındandı, benden biraz uzundu ciddi adama nazaran kadın sıcaktı enerjiler hissedilirdi ve bu kadın bütün iyi enerjileri sanki kendine hapsetmişti.
Hissettiğim duygulara kaşlarımı daha çok çatıp odama doğru hızla yürümeye başladım. Kendi kendime sinirlenmiştim. Önüme bakmadan çıktığım için sertçe çarptığım bedeni umursamadım bahçeye ne zaman çıktığını görmediğim Müdire hanımı da.
*****
Kolumun dürtülmesiyle korkuyla yerimden sıçradım. Küçüklükten kalma korkularım vardı bu korkularımdan bir tanesi de uykumdayken bana dokunulmasıydı seslene bilirlerdi. "Yemek saati de ondan uyandırdım" sesin sahibine yarı ayık olarak baktım bu sabahki kızdı. Muhtemelen uyuduğum için çatallaşmış sesimle konuştum " Teşekkür ederim" ayağı kalktım. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra yemekhaneye inmiştim. Yemeği alıp en köşeye geçip oturdum.
Neredeyse herkes yemeğini yemişti benim yemeğimin bitmesine bir kaç lokma kalmıştı. K aşığa pilavımı doldurup ağzıma doğru götürdüğüm esnada heyecanla içeriye giren kıza baktım. Meraklı bakışlarımız kızın üzerindeydi anlamış gibi anlatmaya başladı " Ünlü iş adamı Asaf Kara burada evlatlık edinecekmiş şaka gibi düşünsenize çok iyi değil mi?" dedi. Asaf Kara sabah gördüğüm adam olabilir miydi ? iyide o ise burada ne işi vardı adamın zaten altı tane çocuğu vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARA AİLESİ
General FictionDeprem de ailesini kaybeden 16 yaşında ki bir kız koruyucu aileye verilir bu ailede başına geleceklerden habersiz. " Bazı hataların affı olmaz" dedim derin bir nefesi içime çekip devam ettim "olsaydı cehennem yaratılmazdı."