BÜYÜCÜ KADIN

7 2 0
                                    


Sabah uyandığımda, her sabah yaptığım gibi istemsizce elim bacak arama gitti. Hâlâ yeri bomboştu. Bu işi artık bir an önce halletmeliydim. Büyücü kadın bu işi kesinkes bir şekilde halledebilirdi. Supi'yi kendi imkânlarımla yerine koyma imkânım yoktu. Ben o büyülü dünyanın adamı değildim ve kurallarına uzaktım. Bu kadın benim son şansım olabilirdi. Hemen bir şeyler atıştırıp yola koyulmalıydım...

Dışarı çıktığımda, yine güzel bir hava vardı. Şanslıydım. Son zamanlarda her gün yaptığım gibi, yine Supi'nin peşine düşmüştüm. Bir erkeğin hayatı boyunca da aslında yaptığı bu değil miydi? Ergenlik çağına girdiğinden itibaren bir türlü yerinde durmayan, olur olmadık yerde harekete geçen, yanlış fikirlere yönlendiren ve bütün kontrolü eline alan bir et parçası. Şimdi düşünüyorum da, o bacaklarımın arasındayken de bütün günüm onu kontrol etmekle geçiyormuş. Ve yaşım ilerledikçe, bu konuda başarılı olduğumu da söylemeliyim; bir nebze de olsa. Şimdi tamamen özgür kalmıştı ve onu frenleyecek bir beyin tarafından yönetilmiyordu. Her şeyi yapabilir, her türlü pis işe bulaşabilirdi. Egoları uğruna her şeyi göze alabilir, inancı, hırsı ve isteği bu konuda ona yardımcı olabilirdi. Belki de bu uğurda ölebilir ve sonsuza kadar onsuz kalabilirdim... Elimi çabuk tutmalıydım, bu kadar düşünmek yeter... Harekete geçme zamanı... Zaten telefonun çalıyor; Arayan Cansu.

Cansu bana, konuşmak istediğini söyledi, her zamanki buluştuğumuz yerde kahve içme teklifinde bulundu. Onu o kadar çok özlemiştim ki, "hayır" diyemedim. Bütün bana yaptıklarından sonra ona kızamıyor, hâlâ hatayı kendimde görüyordum. Tamam, bu kadarını da hak etmemiştim, ama kızcağız nereden bilsin olayların buraya kadar geleceğini. Kalbim bir türlü onu suçlamama izin vermiyordu. Bu arada hayatım boyunca büyülerin saçmalığına inanmamışımdır ve sanıyorum ki bu olay başıma gelmeseydi, hep böyle olacaktı. Büyü yapanlara inanmamakla beraber, büyüyle uğraşanların Tanrı tarafından lanetlendiğini, kötü insanlar olduğunu duymuştum. Bu kadın neye benziyordu acaba. Bütün bunları düşününce içimi bir korku sarmadı değil. Günün sonunda, Supi'yi bulacağız diye g..ü kaybetmek de vardı. Umarım her şey daha da kötü olmaz...

Kahve dükkânına gittiğimde Cansu çoktan gelmiş beni bekliyordu. Beni görünce heyecanla ayağa kalktı. Bana sarıldı, yanağımdan öptü. Ellerimden tuttu:

"Özür dilerim, her şey için özür dilerim. Çok pişmanım. Beni affedebilecek misin?"

Gözlerinin içine baktım. Bu sefer ben sarıldım, kokusunu içime çektim. Mis gibi aşk kokuyordu. Bu nasıl bir şeydi böyle. Ben bu kadını nasıl kaybetmiştim. Supi yokken bunu çok daha iyi anlıyor, aslında her şeye onun sebep olduğunu fark ediyordum. Şu an bir erkek değil, bir insandım. Gerçek bir insan...

"Asıl ben özür dilerim. Her şey benim hatam. Seni yeniden kazanmak için her şeyi yaparım. Beni affet."

Gözlerimin içine gülerek baktı:

"Ben seni çoktan affettim. O gün patron seni kovduğunda içim öyle bir cız etti ki anlatamam. Senden ölesiye nefret ederken, bankaya o bakışın her şeyi unutmamı sağladı. Ama aynı şey bir defa daha olursa, inan bu sefer geri dönüşü olmaz. O Ayten cadısının sadece seni değil, bankadaki birçok erkeği bir şekilde ayartmış olması, sanırım seni gözümde bir parça masum kılıyor."

Ellerini ellerimde gezdirirken ve dudaklarını hafifçe ısırırken devam etti:

"Aslında biraz da suç bende... Benim suçum: Senin ihtiyaçların olduğunu ve benim bunlara karşılıksız kaldığımı göz ardı etmiş olmam. Bir kediye mamasını vermezsen, o da mamasını dışarıda arar, değil mi? İstersen hemen başlayabiliriz."

Supi FirardaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin