Bütün planları yapmış olmama rağmen, harekete geçemiyordum; çünkü Supi yine kayıptı. Bu şarkı işlerini bir kenara bırakmış olmalıydı o günkü baskınımdan sonra. Demek ki o gün kendine güvenip beni alt etmiş olsa da, zayıf yönünü biliyor ve bunu keşfedebileceğimi tahmin ediyordu. Tekrar yer altına çekilmiş olmasının başka bir açıklaması olamaz. Bir ay geçmiş olmasına karşın tek bir haber ya da duyum alamadım. Hangi cehenneme gitmişti bu... Ama onun rahat duramayacağını önceki hayatımızdaki tecrübelerimden biliyor, fırsat kolluyordum. İllaki bir hata yapacak ve kendimi açık edecekti.
Beklediğim fırsat nihayet yine ayaklarıyla geldi. Tahminim doğru çıktı. Supi yine rahat duramamış, bu sefer karakolluk olmuştu. Televizyonda onu görür görmez tanıdım. Bir mekânda çıkan kavgadan dolayı gözaltına alınmıştı. Mekânın ismi verilmiyordu ama şehir belliydi, mekânı da bir şekilde öğrenebilirdim. Hemen hazırlıklarımı hızlıca yaptım. Gitmeden önce Cansu'yla bir kez daha buluştum. Her gittiğimde bir bilinmeze gidiyor, her gittiğimde ona son kez sarılıyordum. Israrla beni beklemesini telkin ediyor, nerdeyse yalvarıyordum. Supi'siz olduğum her gün kendime olan güvenim sıfırlanmış, bedenimdeki eksiklikten dolayı Cansu'nun beni terk edeceği korkusu yüreğimde kök salmıştı. Akşamına otobüs terminalinde aldım soluğu; o günkü son otobüse yetiştim.
İşte otobüsteydim. Bu sefer onu ne zaman bulacağım belli değildi. Dışarılarda idare edemezdim. Ucuz bir pansiyon bulmam çok zamanımı almazdı. Ama bir sorun vardı. Artık para dayanmaz olmuştu. Bu Supi zaten her zaman bana para harcatmak için çabalar dururdu. Anlayacağınız bacaklarınım arasındayken de durum farklı değildi. "Hadi şuraya gidelim, hadi buraya gidelim, gerçek bir erkek gibi davran, bu akşam ne yapıyoruz, ava çıkmayacak mıyız?" der durur, beni bir türlü rahat bırakmazdı. Bunu bildiğimiz şekilde söylemez ama alttan beynime sinyal yollardı sürekli. Ve bir şekilde beynimi bulandırmayı başarırdı. Aslında onsuz çok daha mantıklı ve rahat bir insanım. Bazen şeytan diyor ki, bırak ne hali varsa görsün... Ama bir an sonra korkuyorum; hor görülmekten, sevdiğim kadın tarafından dışlanmaktan, bir gelecek kuramamaktan ve her şeyden daha da önemlisi kendime saygımı kaybetmekten. Nasıl bir kimlik oluşturulmuş üzerimizde, ya da doğa tarafından nasıl bir düzen kurulmuştu ki, her şey onsuz anlamsız hale geliyordu. Benim bir ruhum, bir zihnim, bir vücudum yok mu ki, o olmadığı zaman her şey bu kadar anlamsızdı. Şu an ben bir erkek değil miydim örneğin? Ne saçma! Bu arada Supi beni rahat bıraktı bırakalı kafamda çalışmaya başladı galiba. Bu kadar felsefi düşünceler nereden de geliyor aklıma. Otobüs ilerledikçe ağır bir uyku bastırmaya başladı. En iyisi uyumak ve her şeyi unutmak...
Sabah olduğunda şehre çoktan inmiş, bir sabahçı kahvesinde pinekliyordum. Bu içtiğim beşinci çay olmalı. Kahvehaneci ileride ucuz bir pansiyon olduğunu, ama sekize kadar beklemem gerektiğini söylemişti. Başka da çarem yoktu zaten. Mecbur bekleyecektim.
Saat yedi buçuğu vurduğunda pansiyondan voltamı almış, pansiyona doğru yollanmıştım. Biraz aradıktan, birkaç yanlış yöne girdikten sonra buldum yerini. Pansiyona geldiğimde saat tam sekizdi. Kapıyı ısrarla çaldığımda, yaşlı mı yaşlı bir kadın açtı kapıyı. Bu da neydi böyle, korku filminden mi fırlamıştı? Aksi, huysuz...
İlk sözü, "Ne istiyorsun?" oldu.
Bir müşteri ya da bir misafir, böylemi karşılanırdı. Ama gurur yapacak, onunla müşteri memnuniyeti hakkında münakaşaya girecek zaman değildi. Başka çarem yoktu. Sabahçı kahvehanesindeki adam, en ucuz yer olarak burayı işaret etmişti. Günlük iki yüz liraya kalabileceğimi söylemişti.
"Bir oda bakıyorum" dedim. "Boş odanız var mı acaba?"
"Var ama günlük iki yüz elli liranı alırım... Kaç gün kalacaksınız? Eğer haftalık tutarsan iki yüz kırk liraya anlaşırız. Sabah kahvaltısı da vermem... Haberin olsun... Sadece yatar, sıcak duşunu alır, çeker gidersin. Anlaştık mı? Yediğin içtiğin her şeyden de ayrı ücret alırım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Supi Firarda
HumorHakan, bir bankada çalışan sıradan bir insandır. Kedisiyle birlikte yaşamaktadır. Ancak normal bir hayatı olmasına rağmen, hayatından memnun değildir ve kendisini bir "Yıkık" olarak görür. Üniversiteyi bitirdikten sonra birçok işten kovulmuş, sonras...