(5 sene önce- Güney Kore'de eski bir yetimhane)
"Evet... Bir bakalım."
Sağanak şeklinde yağmaya devam eden yağmur binanın eski mi eski tahta cam kenarlarına çarpmaya başlayıp, içeriye yağmur damlalarının girmesine sebep olurken umursamaz bir tavırla perdeleri çekip misafirlerini kendi masasının önündeki iki koltuğa davet etti orta yaşlı kadın.
Eline aldığı dosyayı hızlı hızlı karıştırıyor, bir an önce bir çocuğu daha başından savmak istiyordu. Her zamanki tavrının aksine bugün biraz daha ilgili davranmaya özen gösteriyordu çünkü ailenin durumunu gözleriyle görmüştü. Eğer evlatlık edinecekleri çocuk, ona buranın iyi bir yer olduğunu fakat yaşadıkları yeri geliştirmek adına yeterli bütçeye sahip olmadıklarını söylerse bir taşla iki kuş vurmuş olurdu. Burnunun ucundaki gözlüğünü yukarıya çektikten sonra gözleri sinsi parıltılar ile parladı. "Sanırım buldum." Küçük, tatlı bir kızın dosyasını çıkartıp masanın üzerine koyduktan sonra elleri çenesinin altında beklemeye başladı.
Oturduğu rahatsız koltukta kabalık olmaması için kıpırdamadan durmaya çalışan küt saçlı kadın gözlerini kendisinden bir hareket bekleyen eşine çevirdikten sonra sakince konuşmaya başladı. "Bayan Han, çabanız için teşekkür ederim ancak biz yardımcı öğretmene de söylediğimiz gibi öncelik olarak bir yönden engelli bir çocuk istiyoruz. Normalde şehir merkezinde oturuyoruz ama kayıtlarda konuşma ve duyma yönünden engelli bir çocuğun Daegu'da, burada bulunduğunu söyledikleri için buraya kadar geldik." Güzel ve açık bir dille sürdürdüğü konuşmasını bitirdikten sonra yurt müdürünün yüzündeki ifadenin solmasını izledi şaşkınlık dolu bakışlarla. Kocasının da bunu gördüğünden emin olduktan sonra daha ciddi bir tavır takınarak "Biz o çocuğu görmek istiyoruz. Altı yaşlarında bir oğlan çocuğu olduğunu biliyoruz sadece ama odasının neresi olduğunu söylerseniz, kendimiz konuşabiliriz. Bunu da yapabilirsiniz sanırım değil mi?" dedi. Sinirden ve utançtan kaskatı kesilmiş kadın hızla başını sallayıp gıcırdayan sandalyesinden şiddetle fırlayarak kapalı kapının arkasında bekleyen hizmetçisine seslendi. Choi Jieun kendisine eşlik eden hizmetçi kadın ile birlikte bahsi geçen çocuğu görmeye giderken kocası, Choi Jongsuk elini ceketinin cebine atarak cüzdanını çıkardı.
Sanki az önce hiçbir şey yaşanmamış gibi gördüğü deri kaplamalı aksesuar ile saygıyla eğildi Han Woojin. Kafasını iki yana sallayarak bu utanç dolu andan çabucak sıyrılmak adına eğilen kadının yüzüne doğru açık cüzdanındaki polis rozetini tuttu genç adam. Rozeti çekip cebine koyduğunda bile hala doğrulmamıştı yaşlı kadın, yalnızca şimdi artık titriyordu da. Görmek için sabırsızlandığı çocuğa ve eşine yetişmek amacıyla kapıya doğru ilerlerken ilk ve son kez konuştu Jongsuk.
"Yarın hakkınızda yasal işlem başlatılacak, Bayan Han. Odanıza çıkana kadar beş tane çocukla konuştum, hepsi şahit olarak çoktan Seul'e götürüldü bile. Siz görevden men edileceksiniz ama eziyet ettiğiniz ve yardım paralarını esirgediğiniz çocuklar daha güvenli bir yuvaya sahip olacaklar."
-
"Peki nerede bu çocuk?"
Arkasından koştur koştur, elinde şemsiyelerle gelen hizmetçiye sızlanarak konuştu, Jieun. "İnanın bilmiyorum hanımefendi, Beomgyu biraz hırçındır. Dışarı çıkmış olması muhtemel bir durum cidden." Yurda girerken tatlılıktan çocukların hepsinde şenlik havası yaratan
çiftin şimdi böyle olması zavallı hizmetliyi ürkütse de masum çocuğa daha onu tanımadan bu kadar ilgi göstermeleri onu içten içe mutlu ediyordu. Şemsiyelerden birini kendisine alıp diğerini arkasından gelen genç adama uzattıktan sonra bir diğerinin de ellerinden alınmasıyla dışarıya çıktılar. Genç çift arka bahçeye doğru ilerlediğinde kendisi kafasını kaldırıp yağmurun delip geçtiği göğe baktı. Yine böyle sağanak yağışın olduğu bir havada gelmişti Beomgyu. Üç yaşında, kulaklarını çepeçevre saran bir sargı bezi ile giriş yapmıştı bu yurda. Dört aydır kaldığı hastaneden annesi ve babasını cani bir trafik kazasında kaybederek çıkmıştı. Onun küçük ve narin bedeninin aksine arkasında güçlü iki polis memuru bulunuyordu. Konuşma seslerinin gelmesiyle arka bahçeye gitmek istedi ama hatırladığı şey ile olduğu yerde kaldı yaşlı kadın. Masum Beomgyu'nun yanında gelen polislerden birisi Choi Jongsuk'tu. "Her şey bu çocuklar için çok güzel olsun, Tanrım." Yurdun içine girmek yerine merdivenlerde diz çöktü ve tertemiz melekler için ağladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
flaw(less) • beomjun
Fanfictionve ben senin yerine duyacağım. sana söylenen tüm o sözleri süzgeçten geçirip çiçekli defterine işleyeceğim, şarkıları sindire sindire dinleyeceğim. ve ben senin yerine bağıracağım. senin kadar güzel olmasa da kahkahalar atacağım, yolda gördüğüm her...