Hayatım bir "Roman"...Sanki yıllardır sayfalara haps edilmiş,Yazarın dediklerine uymak için zorlanmış "Öykü "isimli bir karakterim. İstediğimde bir şeylerin ters gitmesi...ve ya istemediğim sonuçlar beni "Milyar" dolarlık bir romana haps etti ve ben buna sürüklenmek zorunda kaldım. Sanki kafamda ruhumu teslim ettiğim milyar yıllık doksanlardan kalma bir şarkı çalıyordu.Geceler beyaz bir duvarın arkasında belirlenen siyah bir duvarın anlamlı olması bakış açımı değiştirdi.Hayatımı sessizliğe adamış biri olarak tek bildiğim bir şey var.Sessiz insanlar konuşurlar ama kimse dinlemez.Zorluklar sürükler ama...Kimse yardım etmez.Adeta,güldüğümde bütün her kes güldü.Ama ağladığım zaman kimse bana eşlik etmedi.Çünki hayatta yaptığımız hisler sonsuzlukta yankılanır.Beni seven çok değil.Sanki hiç yok...
İnsanın sevdiği annedir.Eğer annen senden nefret etmiyorsa.Kim annesinden "Senden nefret ediyorum."diye bir kelime duyar ki? O kişi bendim.Lise II öğrencisiyim.Yarın lisenin I. Günü.Bu yüzden kendimi yormamalıyım.Telefonumun ekranına baktığımdaysa saat neredeyse "20:00"olacaktı."Uyumam gerek" bu söz kafama ve bana hakim oluyordu.Uyumak üzereyken yorganımın üzerindeki not türlerimin diken-diken olmasına sebep oldu. Peki,kimden?nereden?neyin nesi?bu "not"?
Merakıma hakim olmadan notu elime aldım.Bu not filmlerdeki gibi bir not değildi.Düşündüğüm ilk şey bir notun neden zarfıniçerisinde olmaması ve ya neden burukmuş-ezilmiş bir kağıttan ibaret olmasıydı.Gözlerim o sözlerle buluştu.
"Bırak güneş doğsun,
Bırak...yabancının değirmeni dönsün.
Ama yaşamayı bırakma!
Sen yaşa ki,Dünya baş rol görsün...