4-PASLI MAKAS

353 23 3
                                    


Keyifli okumalar dilerim.🥰

Buraya geldim geleli -yalnızca bir gün geçirdim- değiştiğimi hissettim. Çok saçma geliyor kulağa biliyorum fakat sanki o her günü ciddiyet dolu kadın gitmiş, yerine ciddi olması gerektiği kadar eğlenmeyi de öğrenmesi gereken kadın gelmişti.

Yalın ekibine geldim çünkü hiçbirine güvenmiyor ve belki de suçlunun aralarından biri olduğunu düşünüyordum. Benim işim buydu. Yanımda ki kardeşim de olsa, kimseye güvenmemek. Mesleğim bana bunu öğretmişti. Ben ne davalar görmüştüm. Suçlu annesi mi çıkan yoktu, en yakın arkadaşı çıkan mı yoktu?

Savcı olduktan çok kısa bir süre elime silah vermişlerdi. Bu ruhsatlı silah senin demişlerdi. Kendini koru, masumları koru ve tehlikedeysen ateş etmekten çekinme.

Şimdi buradaydım Yalın ekibinin yanında. İlk sorguda Buray'ı göz hapsinde tutmam gerektiğine inanırken, dün beraber çok fazla saçmalamıştık. Eğlence doluydu ama iki saat sonra belki de eline kelepçesini ben takacaktım.

Batuhan, o olgun biriydi. İlk sorguda nerede ne hareketler yapacağını biliyor demiştim. Belki de yine tam o anlarda, bir dolu polis ile karşısına çıkacaktım.

Ceyhun, hayatımda tanıdığım en komik insan. Onun yanında çok fazla gülüyordum, gülüyorduk. Belki de o tam kahkaha atarken gülüşünü solduracaktım.

Gökalp, ilk kez konuştuğumuzda ona bana ölenle ölünmüyor be savcım demişti. Kim bilir belki de onu Cemal Selim'in mezarının başında yakalayacaktım ve o ölmek isteyecekti.

Omay Said Salman. O çok garip bir adam. Bana sizinle tekrar karşılaşacağız derken ki gülümseyişi hala aklımda. Bilmiş bir eda ile gülümsemişti. Diğerleriyle sürekli konuşurken nedense onunla konuşamıyordum. Geldiğimden beri toplasan iki kez konuşmuşuzdur ama yine de bu adama karşı farklı hisler edinmeye başlamıştım. Ama o hisler istediği kadar gelsindi. Belki de en güzel gününde ensesine silahı dayayan ben olacaktım.

Belki de bunların hiçbiri olmayacak ve suçlu bu saydığım isimlerden olmayacaktı. Cemal Selim Çakır'a otopsi yapılmamıştı. Adam yanarak öldü ama küle dönüşmedi sonuçta. Otopsi yapılabilirdi ama ailesi onun şehit olduğuna o kadar çok inandı ki, kimsede bu duruma ses etmedi. Ailesi otopsi istemediklerini söylemişlerdi.

Ama ben ne olursa olsun, o otopsinin yapılması gerektiği tarafındaydım. Maalesef sadece benim söylememle bu işler olmayacağı için, ben de ses edememiştim.

"Savcım ya, siz nereliydiniz?" dedi Ceyhun. Sonunda masanın etrafına sandalye çekmiş ve kek yiyorduk. "İzmirliyim ama bir Arnavutluk varmış sanırım." Ceyhun anladığını belirtir cinsten kafasını sallarken, yanımda oturan Omay öksürmeye başladı. Önümdeki suyu hemen ona uzattım.

"Helal helal." dedi Gökalp, Omay'ın sırtına vururken. Kek boğazına kaçmış olmalıydı.

Omay'ın öksürüğü kesildikten çok kısa bir süre sonra sirenler çalmaya başladı. Sirenler çalar çalmaz, hepsi birinden komut alırmışçasına ayağa kalkıp neredeyse koşarak diğer tarafa geçtiler. Bende annesi ne tarafa giderse o da oraya giden çocuk gibi peşlerine takıldım. Çok hızlı bir şekilde itfaiyecilere özel üniformalarını giydiler. Her şeyi o kadar hızlı yapıyorlardı ki başım dönmüştü.

Hemen telsizden ne olduğunu öğrenmiş ve hızlıca araçlara dağılmışlardı. Omay hızlıca bana dönüp konuşmaya başlamıştı.

"Merkeze yakın bir yerde orman yanıyormuş. Biz oraya gidiyoruz."

"Ne zaman dönersiniz?"

"Bilmiyorum. Böyle durumlarda bir gün mü, bir hafta mı bilemiyoruz. Alevler ne zaman sönerse." dediğinde gözlerim şaşkınlıkla açılmıştı. Daha ağızlarından adam akıllı laf alamamıştım ve bir hafta olmayabilirlerdi. Ama bir şey söylemedim.

SİRENLER ÇALMAYA BAŞLAYINCAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin