13

12 2 3
                                    

Güneş

Uyandığımda, koca bir bardağa bira dolduruyordum. Çok uzun sürmüştü, kısa bir anlığına gözlerimi kapatmış olmalıydım. İçecek taşarak parmaklarımı ıslatmıştı ve karşımdaki turist ise bana garip bakışlar atıyordu. Sabahın köründe bira istediği için ben ona garip garip bakmalıydım ama bunun yerine bardağını uzatıp ellerimi kuruladım.

"Günaydın, bir sade soda alabilir miyim?"

Sesin sahibini mi önce tanıdım yoksa siluetini mi önce seçtim bilmiyordum ama işte buradaydı. Karşılaşmaktan kaçındığım, utanç verici havuza düşüş anımı bana tekrar tekrar hatırlatacak olan müşterimiz, Sarper'di. Üzerinde yalnızca şortu ve boynuna astığı bir spor havlusu vardı, koyu renkli saçları dağılmıştı. Vücudu ince bir ter tabakasıyla kaplı olduğundan otelin spor salonundan yeni çıktığını tahmin ettim. Normalde üstsüz ve atletik erkekleri görmeye alışkın bir insan olarak müşterilerimin yalnızca yüzlerine bakar, içeceklerini verir ve gönderirdim. Ama Sarper'in vücudunu istemsizce süzmem gözlerimi ondan tamamıyla kaçırmam için yeterli bir sebepti. Onun gerilmiş kaslarına bakmanın diğer müşterilerden farklı hissettirdiği kesindi.

Hiçbir şey demeden, yalnızca kafamı kısa bir hareketle sallayarak içecek makinesine bir bardak bastım. Ona direkt olarak bakmasam da bana olan bakışlarında beliren beklentiyi görebiliyordum. Dün olanlar hakkında bir şeyler dememi bekliyor ya da kendisi konuyu açsa mı diye düşünüyor olmalıydı. Ben o konuyu hiçbir şekilde konuşmak istemiyordum ama sonra, içecek dolana kadar aramızda asılı kalacak olan o garip sessizliğe yenik düştüm. Bunu hep yapardım.

"Dün öyle üzerinize düştüğüm için özür dilerim."

Bardağı tezgâha koyarken kelimeler ağzımdan hızla döküldü. Vereceği en ufak tepkiyi kaçırmamak için bakışlarımı ona sabitlemiştim.

Hali hazırda gözlerinde bulunan gülümseme genişledi ama ciddi görünüyor olmalıydım ki kelimelerini seçerek kullandı. "Benim için sorun yok, gerçekten. Kendini bu konu hakkında üzmemelisin."

"Hayır, maalesef yaptığım çok aptalcaydı. Her zaman çok dikkat ederim ama..." Kafamı iki yana salladım.

"Ama kaza geçirmişsin." Gözlerimi şaşkınlıkla açtım. Kaza geçirdiğimi söylediğimi hatırlamıyordum. "Bak, bu normal bir durum. Hatta oldukça komikti de. Ama bundan dolayı sürekli kendini üzgün hissetmene gerek yok. Ben unuttum gitti bile."

Söylediklerinde ciddi olup olmadığını anlayabilmek için onu inceledim. Gözleri söylediklerini destekleyecek şekilde içten bakıyor ve her an gülümsemeye hazır görünüyordu.

Gerildiğini bile hissetmediğim kaslarım bir anda gevşedi. Düşündüğüm kadar küçük düşürücü bir durum içerisinde değildim. Hafifçe gülerek "Gerçekten komik miydi?" diye sordum.

Kafasını aşağı yukarı sallarken gülümsemesi daha da genişledi ama kendini tutmaya çalışıyordu. "Hem de oldukça. Bir an ne olduğunu bile anlayamadım."

Ona doğru havada uçuşum bir anda gözlerimin önünde belirince güldüm. Benim gülmemle birlikte tezgâhın diğer tarafındaki bir doksanlık beden de rahatladı ve o da gülmeye başladı. Aramızdaki gerilim ortadan kalkmıştı.

Düşününce dün yaşananlar oldukça komikti. Havuza doğru uçarken kendimi ağır çekimdeymiş gibi hissetmiştim ama dışarıdan bakan biri olsaydım kesinlikle gülme krizine girerdim. Bu açıdan bakınca yaşananlar o kadar da üzücü gelmiyordu.

"Gerçekten üzgünüm ama komik bulmanıza sevindim. Başka birinin üstüne düşseydim aynı tepkiyi vermeyebilirdi."

Bir pipete uzanıp bardağının içine koydu ve sodasını yudumladı. "Bu durumda bir promosyon almalıyım tabi ki," Kollarını kavuşturup gözlerini etrafta gezdirerek düşünüyormuş gibi yaptı. "Ama zaten her şey dâhil konaklıyorum."

Güneşin Gülümsediği YerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin