Uyandığımda bir yeni mesajım vardı.
Günaydın :)
Hala rüyamın etkisinde olduğumdan kalbimde koca bir ağırlık vardı. Ama mesajı görünce yüzümde kocaman bir gülümsemeyle yataktan doğruldum. Hızla ona cevap yazarken neredeyse yerimde duramıyordum. Cevabı beklemeden telefonu bir kenara atıp kendime kahvaltı hazırlamak için mutfağa uçtum. Biliyordum, mesajıma cevap bekleyerek telefon başında durursam beynim yeni komplolar üretecek ve yaşadığım anı mahvedecekti. Derin düşüncelere dalarak yaşanacak hiçbir şeyi bozmak istemiyordum. Olayları akışına bırakmak istiyordum. Her ne kadar bu işlerde yeni olsam da ben bir kadındım. Üstesinden gelebilirdim.
Karnımı doyurarak kendimi savaşa hazırladım.
Annem işe gitmişti. Onun evde olmamasına seviniyordum çünkü heyecanımı kolay kolay saklayabileceğimi zannetmiyordum. Ama ona anlatmaya değer bir gelişme henüz olmamıştı.
Belki bugün olurdu.
Mesajlaşarak saat kaçta buluşacağımızı belirledik. Onu otelden almaya gidecek ve günün geri kalanında ona etrafı gösterecektim.
Güzelce hazırlanmak için kendime müsaade ettim. Sonuçta her gün otelin vermiş olduğu kıyafetleri giyiyordum ve sıkılmıştım. Güzel kot bir şort, üzerinde küçük papatya desenleri olan toz pembesi straplez bir büstiyer, yürümeye uygun beyaz spor ayakkabılarım. Altın rengi kolyeler, hafif bir makyaj ve omuzlarıma dökülen dalgalar halinde saçlarımı bırakarak harika bir iş başarmıştım. Açık pembe bir gözlük takmayı unutmadım. Çok koruyucu olmayacaktı ama gündüz gözlüksüz dışarı çıkmak yorucu olabiliyordu. Ayrıca pembe gözlüklerim fazla tatlıydı. Aynadaki aksim oldukça güzel göründüğümü söylüyordu.
Gözlerim yukarı, fotoğrafımıza doğru kaydı ve kameraya gülümseyerek bakan babamı buldu. Parmaklarım ona dokunmuştu bile. "Bugün turist gezdireceğim. Bana iyi şanslar dile babacığım."
Cevap olarak göz kenarlarını daha da kırıştırarak gülümseyeceğini biliyordum. Hatta belki bana bir iki tavsiye de verirdi. Neler diyebileceğini bilmek bile yanımda olduğunu hissetmeme yetiyordu.
Vakit daraldığından aceleyle evden çıktım ve motosikletime atlayıp sahil yoluna kırdım. Güneş oldukça yakıcıydı ama kaskımdan dışarı çıkan saçlarımı uçuşturan rüzgâr beni serinletiyordu. Yüzümdeki gülümseme sadece görüşeceğimi umduğum kişi için değildi. Tüm hafta çok yoğun bir şekilde çalışmıştım ve yorgunluğumu atmak için önümde çok güzel bir gün vardı. Çantamda biriktiğim bahşişlerim de vardı. Güzelce hazırlanmıştım ve... Kısmen bir randevuya gidiyordum!
Rüzgâra karşı kahkaha atarsam ağzıma sinek girip girmeyeceğini düşündüm. Bu en büyük fobimdi.
Otele yaklaştığımda tam da söylediğim gibi giriş kapısında beni beklediğini gördüm. Üzerinde geniş duran beyaz bir tişört, siyah bir şort ve hafif spor ayakkabılar vardı. Saçları düzgünce yukarı doğru taranmıştı, siyah gözlükler takıyordu. Havuzda göründüğünden çok farklı, çok daha gerçek görünüyordu.
Etrafa bakışlar atarak birini arıyordu. Beni. Yüzümde kocaman bir gülümsemeyle beni fark edebilmesi için doğrudan ona bakarak kaldırıma yaklaştım ve korna çaldım.
Gözlüklerini indirip bana doğru adım atarken yüzünde inanılmaz bir bakış vardı. Şaşkınlıkla dudakları aralanmış, gülerek kafasını iki yana doğru hafifçe sallıyordu. Neye şaşırmış olabileceğini anlamadığından biraz gerilerek motosikletten indim. Aramızdaki mesafeyi kapatana kadar şaşkın bakışlarını sürdürdü.
"Ben tam bir aptalım!" diye patlayıverdi en sonunda. Gözleri tüm yüzümü hızla inceliyor, gördüğü şeye inanamıyormuş gibi kafasını iki yana sallıyor ve dudaklarının kıvrılmasına engel olamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneşin Gülümsediği Yer
Roman pour AdolescentsCiğerlerimi doldurabildiğim kadar havayla doldurdum ve tüm içtenliğimle tek bir şey diledim. Ama o gece hayatın benim için başka planları vardı. ... Güneş her şeye sahipti. Gelecek için büyük bir hayali, onu seven harika bir ailesi, her daim gü...